New York - Paris arası…

Mete YAYLALI Spor
23 Eylül 2020 Çarşamba

İçinde bulunduğumuz 2020 yılının en popüler sözcüğü şüphesiz pandemi. Hep duyuyoruz da kelimenin etimolojisini bilen azdır. Pandemi kökeni Yunanca pan (bütün) ve demos (insanlar). Yani bütün insanlara bulaşan bir hastalık ya da dilimizdeki karşılığı ‘salgın’. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) küresel boyutta pandemi ilan edebilmek için daha önce bilinmeyen, kolay bulaşan ve bütün insanlığa yayılan bir hastalık olup olmadığına bakıyor ki şu anda hepimizi etkileyen COVID-19 virüsü tam da bu tanıma uyuyor. DSÖ geç mi kaldı, daha önce pandemi ilan etseydi yayılma etkisi azaltılabilir miydi bilmiyoruz, uzmanlık alanımız değil ve uzmanı olmadığımız bir konuda ahkâm kesmek doğru olmuyor. Gerçi medyada konunun uzmanı olmayıp her konuda bir fikri olan ve kanal kanal gezen çok adam var ama olsun, biz dinlemiyoruz zaten.

İnsanlık tarihinin bilinen en büyük salgını 1346-1353 arasında Asya, Avrupa ve Kuzey Afrika’da yaklaşık 200 milyon insanı öldüren kara veba ya da kara ölüm olurken 1817 yılında Hindistan’dan yayılan kolera on milyonlarca ölüme neden olmuştu. Kolera bugün de önü tam olarak alınamamış hastalıklardan biri. 1918-1920 arasında 18 ayda 500 milyondan fazla insana bulaşıp 50 milyon insanı öldüren İspanyol Gribi de geçen yüzyılın küresel felaketlerinin finalini yapıyordu. Elbette arada Hong Kong gribidomuz gribi gibi salgınlar görülse de, Kasım 2019 tarihli COVID-19 geçen yüzyılın ortalarından itibaren gündelik hayata ve ülkelerin ekonomisine en fazla dokunan salgın oluyordu. 

Hayatımızı bu kadar olumsuz etkileyen fakat ne yazık ki hâlâ önemli bir oranda insanın varlığını kabul etmediği, önlemleri boş verdiği, kendi canını geçtik bizlerin canına kast ettiği bir salgın dönemini yaşarken biz hızla tenise gelelim çünkü bu bir tenis yazısı ve bu köşeyi de tenis yazayım diye bana açtılar yoksa bende de uzmanlığım olmayan tenis yanında bir sürü ahkâm konusu mevcut!

Dünya tenisi Mart 2020’de kapanınca Grand Slam serisi major turnuvalardan sadece Avustralya oynanabildi. Wimbledon sigorta parasını aldığı için bu yılı pas geçti, Roland Garros yılın sonuna bir tarihe ertelendi, Amerika Açık ertelemeye gitmedi ve planlandığı gibi 31 Ağustos’ta 140 dedi. Salgının büyük boyutlara geldiği bir dönemde New York’ta tenis turnuvası yapmak, sağlık önlemlerini alabilmek ve bir balon oluşturmak kolay iş değildi. Amerika Tenis Federasyonu USTA bu işi gerçekten layıkıyla yaptı ve bildiğimiz kadarıyla az bir hasarla tamamladı. Fransız sporcu Benoit Paire testi pozitif çıkınca turnuvadan çekildi fakat kendisiyle temas ettiği belirlenen Timea Babos ve Kristina Mladenovic testleri negatif olmasına rağmen ikinci tur çiftler maçına çıkamadılar. Paire olayında adı geçen Adrian Mannarino da Alexandre Zverev maçı öncesinde sağlık otoritelerinin üç saatlik tartışmaları sonunda izin koparabildi. 

BEKLENMEYENİ BEKLEMEK

Roland Garros tarihi belli olduğu için Rafael Nadal sert zeminde hem de pandemi ortamında kendini zorlamak istememiş olmalı ki toprak hazırlıklarını tercih ederken Roger Federer de diz sakatlığı ile çoktan bu sezonu kapatmıştı. Zirvedeki üç silahşörlerden geriye dünya 1 numarası Novak Djokovickaldı ve şampiyonluğu garanti görülürken olmadık bir şey oldu. 4. turda Busta maçında dikkatsizce kenara attığı top gitti çizgi hakeminin boğazına çarptı. Kasıt olmamasına rağmen kurallar gereği hayati tehlike yaratan bir hareket olduğu için Sırp yıldız turnuvadan ihraç edildi. Bunun için ilk defa Heraclitus tarafından kullanılmış ve sonra da literatüre İngiliz yazar Oscar Wilde ile girmiş ‘expect the unexpected (beklenmeyeni beklemek)’ sözü kullanılabilir. Sırp sporcunun hareketi ve sonucu beklenmeyen miydi yoksa beklenebilir miydi? Bu sorunun cevabı Nole ve anti-Nole taraftarlarına göre değişir elbette. Fakat haziran ayında Adria Tour sırasındaki ‘COVID-19 eğlencesi’ ile enfekte olan sporcular düşünüldüğünde beklenmedik işler yapabilecek bir potansiyel görülüyor. Zaten ihraç olayının ardından özür dilerken bundan sonra daha dikkatli olmak ve davranışlarını düzenlemek adına mental çalışmalara ağırlık vereceğini açıklıyordu.

Djokovic de gidince meydan haliyle sürprizlere açık hale geldi. Djokovic ihraç edilince turu geçen 29 yaşındaki İspanyol Busta gitti yarı final oynadı fakat 23 yaşındaki Alman Alexandre Zverev’e takıldı. Fikstür çekildiğinde finali Djokovic-Thiem olarak görenler bir ayağı kısa gelse de bildi. Thiem-Zverev finalinde iki set geriden gelip beş sette şampiyonluğu koparan 27 yaşındaki Avusturyalı Dominic Thiem bugüne kadarki kariyerinin en büyük unvanına imza attı. Böylece vatandaşı Thomas Muster’in 1995 Roland Garros zaferinden sonra ülkesine yeni bir Grand Slam unvanı getiriyordu. Burada Zverev’in de hakkını teslim edelim. Genç sporcu New York’tan ayrılırken 1994 US Open finalisti vatandaşı Michael Stitch’den sonra ikinci Alman finalist olurken 2010 US Open finalisti Novak Djokovic’ten sonra en genç finalist olarak kayıtlara geçiyordu. Sırp raket 2007 US Open finaline çıktığında 20 yaşındaydı. 

Çeyrek finalde karşılaşan iki Rus sporcu, Daniil Medvedev ve Andrey Rublev de ülkeleri adına bir ilki gerçekleştirdi. 2007 Roland Garros çeyrek finalinde iki Rus karşılaşmış, Nikolay Davydenkovatandaşı Igor Andreev’i mağlup etmiş fakat yarı finalde Roger Federer’i geçememişti. 2006 US Open yarı finaline yine iki Rus sporcu damga vurmuş fakat Daydenko’ya Federer, Mikhail Youzhny’e de Andy Roddick izin vermemişti.

Grand Slam tarihinde ilk defa üç Kanadalı tenisçi 4. tura kalıyordu: Denis Shapalov, Felix Auger-Aliassıme ve Vasek Pospisil. Bunlardan Shapalov bir tur daha geçecek ve kariyerinde ilk defa bir major çeyrek finali görecekti.

2012 US Open şampiyonu Andy Murray geçirdiği ameliyatlardan sonra tenisi bıraktığını açıklamasına rağmen kendini iyi hissettiği dönemlerde kortlarda görünüyordu. US Open ana tablosunda önce wc daha sonra çekilmelerle doğrudan girme şansı bulmasına rağmen ikinci turda Kanadalı Auger-Aliassime’ye takılıyordu.

US Open 2020 şampiyonları: Osaka - Thiem

TURNUVAYA İLGİ

Federer ve Nadal’ın olmadığı, Djokovic’in de çıktığı bir turnuvadan bir şey olmaz diyenler oldu ama eğer turnuva oynanıyorsa demek ki yeterli sayıda oyuncu vardır. Elbette seyircisi olmayan, elemelerin ve junior serilerinin oynanmadığı, sporcuların katıldığı aktivitelerin olmadığı bir Grand Slam bugüne kadar görülmüş bir şey değildi. Belki bunlardan dolayı ekran başındaki izleyici de ilgisini kaybetmiş olabilir ki turnuvanın yayıncı kuruluşu ESPN reytinglerin tarihte ilk defa yüzde 46 oranında düştüğünü açıklıyordu. Yine de erkekler finalini 1.476.243 kişi ekran başında izlerken Osaka-Azarenka kadınlar finali daha fazla ilgi çekiyor 1.854.553 Amerikalı seyrediyordu. ESPN istatistikleri ilginç bir gerçeği daha ortaya koyuyordu: Kadınlar final maçları erkeklerden daha fazla sayıda izleyici çekiyor.

US Open 2020 Erkekler tablosu üç büyüklerden yoksun olsa da gençlerin bu boşluğu dolduracağının işaretlerini veriyordu. 22 yaş ve altında 11 sporcu, 1992 turnuvasından sonra ilk defa, 3. turda oynuyor; bunlardan ShapalovAlex de Minaur ve Rublev çeyrek finale yükseliyordu. Çeyrek finaldeki oyuncuların tamamı 90’larda doğmuştu ki bu da bir ilk oluyordu.

Kadınlar turnuvası belki erkekler kadar beklenmedik olaylar ve sonuçlar göstermedi fakat 2019 erkekler şampiyonu Rafael Nadal gibi kadınlar şampiyonu Kanadalı Bianca Andreescu da turnuvaya katılmadı. Nadal, Amerika’daki pandemi durumunu ve RG ile aradaki kısa süreyi gerekçe gösterirken, Bianca Andreescu da COVID-19 nedeniyle iyi hazırlanamadığını açıklıyordu. Klasmanda dünya 1 numarası ve 2019 RG şampiyonu Avustralyalı Ashleigh Barty New York’a gelmek yerine golf turnuvasına katılmayı tercih edince (son turnuvada şampiyon da oldu) ve 2 numara Romen Simona Halep de pandemi nedeniyle turnuvadan çekilince ilk iki seri başı Çek Karolina Pliskova ile Amerikalı Sofia Kenin’e kalıyordu. Yine de fikstürü inceleyenler tablonun üst yarısındaki 4 numaralı seri başı ve bu yılın Avustralya Açık şampiyonu Japon Naomi Osaka’nın turnuvanın favorisi olduğunu ve yarı finalde Pliskova’yı rahat geçip finalde Serena Williams ile 2018 finalinin tekrarını bekliyordu. Pliskova 2. turda Fransız Garcia’ya takılırken, Serena da yarı finalde doğum nedeniyle tura 2017 başında ara verdikten sonra kaldığı yerden devamla sonraki yıl ortasında ilk 100 içine giren ve eski günlerine hızla geri dönen Belaruslu Victoria Azarenka’yı geçemiyordu. Sonuçta 22 yaşında, babası Haitili, annesi Japon ve Amerika’daki siyahların haklarını her platformda savunan, polis şiddetine tepki gösteren, bir siyah gencin polis tarafından öldürülmesini protesto için US Open öncesi oynadığı turnuvanın yarı final maçına çıkmayacağını söylemesi üzerine maçların ertelenmesi sağlayan genç bir aktivist sporcu bu turnuvayı ikinci defa kazanıyordu.

SIRADA ROLAND GARROS

New York defteri bu yıl için böylece kapanırken gözler bu hafta eleme maçlarıyla başlayan Roland Garros’a çevriliyordu. Fransa’da pandemi hız kazanırken Fransa Tenis Federasyonu FFT, US Open’ıntersine elemeleri oynatırken tribünlere ve turnuva ortamına seyirci alacağını açıklıyordu. Her ne kadar yüzde 50-60 kapasite kullanacaklarsa da pandemi önlemlerinin nasıl alınacağı, sporcuların nasıl bir güvenlik balonu içinde korunacağı soru işareti.

New York-Paris arası derken bir de haberle sayfayı bağlayalım.

Bilindiği gibi ‘dünya takım şampiyonası’ ya da ‘A milli takımlar şampiyonası’ olarak tanımlanacak iki büyük organizasyon düzenleniyor: Erkeklerde Davis Cup (Davis Kupası) ve kadınlarda Fed Cup(Federasyon Kupası). İşte Uluslararası Tenis Federasyonu ITF geçen hafta bir karar alarak, Fed Cup organizasyonunun adını dünya kadın tenisine büyük emek vermiş Amerikalı eski şampiyon, 1973 yılında WTA kurucusu ve ilk başkanı olan Billie Jean King Cup olarak değiştirdiğini duyurdu. Hayatının 60 yılını aktif olarak tenise adamış 76 yaşındaki sporcu için büyük bir onur bu. Tabii Davis Cup böyle bir hamle yapamaz çünkü organizasyon zaten kurucusu ve ilk başkanı olan Amerikalı eski tenisçi ve politikacı Dwight F. Davis adını taşıyor.