Malumunuz, hepimiz bu salgının önce iki haftada, sonra bir ayda, sonra iki-üç ayda biteceğine inandık. Düğünleri, bar-mitzvaları, faşaduraları erteledikçe erteledik. Bekledik, bekledik olmadı. Artık hepimiz şartların elverdiği kadarı ile gerek küçük bir grupla, gerek dijital ortamdan mutlu anlarımızı yaşamak istiyoruz. Ben de geçtiğimiz hafta, açık havada, küçük bir katılımla resmi nikahımı gerçekleştirdim. Eee katılım az diye, gelin süslenmeyecek değildi.
Kuaförde saç yaptırma konusunda, tüm bu salgın sürecinde hiçbir çekince hissetmedim, ama iş makyaja gelince, malzemelerin hijyeni beni biraz endişelendirdi. Hal öyle olunca da gelin makyajımı kendim yaptım. Evet, hadi bakalım gelinler, faşadura yapacak bebek bekleyenler, bar-mitzva, bat-mitzva anneleri sizleri aşağıya alıyorum, hep beraber davet sahibi makyajı yapacağız.
“Davet sahibi makyajı ne ya? Ne farkı var?” diye düşünerek bu paragrafa geçtiğinizin farkındayım. Şu demek; fotoğrafa uygun makyaj. Yaptığımız bazı makyajlar, harika görünmemizi sağlasa da, fotoğrafta tam bir hüsran olabiliyorlar. Bu nedenle kendi gelin makyajımı anlatırken, fotoğraflarda da makyajınızın iyi çıkması için tüyolar vereceğim. Ancak dikkat, stüdyo fotoğrafı makyajı başka bir konu. Biz sadece, kendi davetlerimizdeki fotoğraflarda, makyajımız nasıl daha iyi çıkabilir, ondan bahsedeceğiz.
1. Nemlendirme
Her yazıda yazıyorum, artık biliyorsunuz. İyi nemlendirilmemiş bir cilde makyaj oturmaz. Makyaj çatlar. Kim çatlamış bir makyajla fotoğraf çektirmek ister ki? Ben kuru ciltli olmama rağmen, su bazlı bir nemlendirici tercih ediyorum ki yağlandırma yapmasın ve hızlıca emilsin. Aynı durum gözaltları için de geçerli. Gözaltlarınız yağlı ise su bazlı, benim gibi çok kuruysa, daha nemli bitişli bir krem tercih edebilirsiniz. Ancak makyaj altına nemlendirici tercihi yaparken, makyajın altında parçalanmayacak, cilt tarafından hemen emilecek bir ürün seçtiğinize emin olun.
2. Baz
Yağlı, kuru, gözenekli, sivilceli cilt fark etmeksizin matlaştırıcı bir baz kullanmanızı öneririm. Cilt tipi ne olursa olsun stres ve heyecandan terleyebiliyoruz ve cilt yine heyecana bağlı fazladan yağ salgılayabiliyor. Fotoğraflarda yağlı ve terlemiş olduğu için parlayan bir cildin önüne geçmek için bu adım önemli.
3. Fondöten
Fondöten tercihi yaparken birkaç noktaya dikkat etmem gerekti:
* Normalde parlak bitişli fondötenler severim, ancak hem cildimin yağlanma ihtimaline karşı hem de fotoğraflarda iyi görünmeyeceğinden kullanmak istemedim. Mat bitişli fondötenlerden de ben kişisel olarak hoşlanmıyorum. Sonuç olarak saten bitişli bir fondöten seçerek hem kuru, mat bir görünümden uzak durdum, hem de fotoğraf makinasının lensinde olabilecek yalancı yansımaların önüne geçtim.
* Başka önemli bir nokta ise fondötenin SPF içerip içermemesi. “Evde mükemmel bir fondötenim var, sürerim onu” diyorsanız bir daha düşünmenizi öneririm. İçinde SPF (Güneş Koruma Faktörü) içeren ürenler, çalışma mantığı olarak güneşin cildiniz tarafından emilmeyip, yansımasını sağlar. Bu nedenle de, fotoğraflarda her türlü ışık kaynağı yüzünüzde yansıma yapacağından, bembeyaz çıkmanıza neden olacaktır. “SPF’i çok az benimkinin bir şey olmaz” diyenler. Üzgünüm ama 50 koruma da olsa, 10 koruma da olsa aynı mantıkla çalışır ve sizi fotoğraflarda aynı derece beyaz gösterir.
* Bir de fondötenlerin kapatıcılık oranı var tabi. Genelde çok kapatıcı fondötenlerden hoşlanmıyorum. Ancak günlük kullandığım ürünler de çok transparan olduklarından orta kapatıcılıkta bir ürün tercih ettim. Siz kendi cildinizdeki leke miktarına göre seçim yapabilirsiniz. Lekeleriniz yoğunsa ve çok kapatıcı bir ürüne ihtiyaç duyarsanız benim önerim pigmenti yüksek bir ürün tercih etmeniz. Bu şekilde çok az ürün kullanıp, hem doğal görünüp, hem de istediğiniz kapatıcılığı elde edebilirsiniz.
* Son olarak fondöteni yüzümüzün değil, boynumuzun renginde seçmemiz gerektiğini hatırlatmak istedim.
4. Gözaltı
Öncelikle benim bütün fotoğraflarımda gözaltlarım kocaman. Neden? Çünkü bir gece önce uyumadım. Siz siz olun uyuyun. Uyku kadar gözaltlarınıza iyi gelebilecek bir şey bilmiyorum. Hadi uyuyamadınız, en azından yatmadan önce buzdolabında bekletilmiş, gözaltına uygun bir kağıt maske koyun. En azından şişliğini ve yorgun görüntüsünü biraz olsun alacaktır. Ben onu da unuttum tabi heyecandan.
Gelelim kapatıcıya; gözaltlarım oldukça mor olduğundan öncellikle somon rengi bir corrector kullandım. Bu adımı atlarsak, kapatıcın altından mor gözaltları gri görünecektir. Üzerine de en sevdiğim kapatıcımı kullandım. En sevdiğim, ama neden? Gözaltlarımda hem yağ bezeleri, hem de ince kırışıklar var, aynı zamanda da oldukça mor. Bu nedenle benim yüksek pigmentli, kapatıcılığı olan ama aynı zamanda kırışıklara dolmaması için çok kalın yapılı olmayan, hızlı sabitlenebilen, yağ bezelerini de kuru ve pütürlü göstermemesi için pudralı olmayan bir kapatıcı kullanmam gerekiyor. Siz de kendi cilt kusurlarınıza dikkat ederek buna uygun yapıda bir ürün seçebilirsiniz.
Eğer uykumu almış olsaydım ve gözlerimin şiş olması sorununu yaşamasaydım, çok ince bir katta daha açık renkli bir kapatıcı ile de en son üstünden geçerek, daha dinç bir görüntü sağlayacaktım. Ancak şiş gözaltları ile kalktığımdan, bu uygulama sadece daha da şiş görünmesine neden olurdu, o yüzden vazgeçtim.
5. Kontür
Kontür, aslında cildimizde uyguladığımız bir ışık oyunu. Fotoğraflarda doğru ışık yansımaları ile cildimizin daha iyi görünmesini sağlayabiliriz. Öncellikle daha dolgun yanaklar için elmacık kemiklerimin tam altından kontür ürünü ile geçtim. Daha sivri bir çene görünümü için yüzümüzün tam altındaki kemiklerden çeneye doğru bir üçgen, daha ufak bir alın için alnımın üzerinden tam ortasında bir çıkıntı çizerek, daha ufak ve kalkık bir burun için ise burun kenarlarından geçerek ürünü yumuşak bir fırça yardımı ile yuvarlak hareketlerle dağıttım. İster toz, ister krem yapıda ürün kullanılabilir. Ancak özellikle krem yapıda ürün kullanıyorsanız, fırça ile ürünü yayarken yavaş ve dikkatli davranmak, alttaki fondöteni yerinden oynatmamak için önemli.
Doğru yerlere uygulanmış kontür uygulaması, yüz hatlarımızı istediğimiz gibi vurgulamamızı sağlarken, hatalı uygulanmış bir kontür, bizi istemediğimiz bir görünüme sokabilir. Örneğin yanak kontörünün daha aşağıya yapılması yanakları sarkık gösterecektir. Ya da hali hazırda dar alınlı iseniz, alnınıza kontür uygulamak daha da daraltacağından böyle bir uygulamaya ihtiyacınız olmayacaktır.
6. Gözler
Gözleri 6. maddede de yazsam, ben her şeyden önce gözlerimi yapmayı tercih ettim. Böylece yüzüme dökülen farları, fondötenime yapışmadan kolaylıkla temizleyerek makyajıma devam edebildim.
Gözler birbirine yakınsa içten dışa, açıktan koyuya, gözler birbirine uzaksa içten dışa, koyudan açığa bilinen en basit yöntem. Göz kapaklarınızı ön plana daha çok çıkarmak isterseniz de, gözün iç ve dış köşeleri ile katlanma bölgesini belirginleştirerek tam ortasına parıltılı bir far uygulayabilirsiniz.
Gelelim benim ne yaptığıma…
Hepsinden önce gözkapaklarımı hem nötrleyecek, hem de farların renklerini daha dolgun gösterecek bir far bazı kullandım. Benim gözlerim birbirine ne uzak, ne yakın, orantılı diyebiliriz. Genel olaraktan içten dışa, açıktan koyuya giden göz makyajlarını sevdiğim için bu şekilde uygulama yapmayı tercih ettim.
Renk seçimi yaparken beyaz giydiğim için açık renklerden ilerledim. Aynı zamanda sıcak alt tonlu bir cilde sahip olduğum için de uygun kahve ve altın tonlarını tercih ettim. En son göz pınarlarıma birer ufak fırça darbesi ile oldukça yoğun parlaklığa sahip şampanya tonlarında far uyguladım. Bu da fotoğraflarda gözlerin daha parlak çıkmasını sağlıyor.
Gelelim kirpiklere… Takma kirpik fotoğrafların olmazsa olmazı. Simsiyah ama abartısız bir takma kirpik, fotoğraflarda kirpiklerin çok daha net çıkmasını sağlar. Daha kolay yapıştırabilmek için, tekli yerine bütün olarak satılan kirpiklerden tercih edebilirsiniz. Kirpiği takmadan önce, kendi kirpiklerinizi kıvırmak, kirpiği taktıktan ve iyice kurduğuna emin olduktan sonra, tekrar bir kirpik kıvırıcı ile üzerinden geçmek, son olarak da çok hafif bir maskara sürmek, kendi kirpiğinizle takma kirpiğin bütün olarak durmasına yardımcı olacaktır. Son olarak, kirpik dibine sürdüğüm incecik bir eyeliner ile takma kirpiğin birleşim noktasını da kapattım.
Göz makyajımı tamamlamadan önce, gözaltıma da, göz kapağımdaki sırayla farları geçtikten sonra, waterline denilen göz içine, ten rengi bir kalem kullandım. Bu da fotoğraflarda gözümün daha büyük görünmesine yardımcı oldu.
7. Yanaklar
Allık sürerken yapılan en büyük hata, dudakları balık gibi büzüp oluşan boşluk hattına sürmek. Bu uygulama sadece yanaklarımızı sarkmış gösterecektir. Yapılan ikinci büyük hatada da kocaman gülüp, yanakların sadece şişen bölümlerine uygulamak. Bu teknik olarak doğru görünse bile, her an kocaman gülmediğimiz için yanakların yerini hatalı göstermemize neden oluyor. Kocaman gülerken şişen yanaklara allık uyguladıktan sonra, gülmeyi bırakıp, fırçada kalan ürünler, sürdüğümüz ürünü geriye ve yukarıya doğru hafifçe dağıtmak daha doğru bir uygulama sağlayacaktır. Ben hafif şeftali ve gül kurusu tonlarındaki iki allığımı karıştırarak bu yöntemle uygulamayı tercih ettim.
8. Aydınlatıcı
Daha canlı ve fotoğraflarda daha sağlıklı görünen bil cildi kim istemez? Özellikle aydınlatıcısız bir gelin makyajı benim için kahvesiz bir pazartesi sabahıdır gibi diyebilirim. Bulabildiğim en parlak ama simsiz şampanya tonlarındaki aydınlatıcıyı elmacık kemiklerine, burnumun ve dudağımın üstüne uygulamayı tercih ettim. Böylece burnumu daha kalkık, elmacık kemiklerime daha çıkık ve dudağımı daha dolgun göstermiş oldum.
9. Dudaklar
Benim sade gelin makyajıma tercihim, şeftali alt tonlu ten rengi bir dudak kalemi ile dudaklarımı tamamen boyayarak bolca parlatıcı sürmek oldu. Evet, maskeye bulaşıyor. Ancak bol parlatıcı dudakları daha dolgun gösteriyor. Bol bir maske seçerek kullanmayı tercih ettim. Tercih sizin.
Mutlu anlarımızı, en yakın zamanda yine sevdiğimiz kalabalıklarla kutlayabileceğimiz, güzel günlere en yakın zamanda kavuşmak dileğiyle…