Özgür irademiz için savaşacak mıyız?

Sosyal medyadaki yazılımlar, yani algoritmalar robotik ve duygusuz. Hayatlarımızı yönlendiren bu algoritmalar, kararlarımızı sadece destekleme rollerinden çoktan çıktılar. Artık kendi içlerinde özerkleşmiş, yaratıcılarının bile kısmen kontrolünden çıkmış durumdalar. Bizim adımıza karar verme aşamasına hızla geldiler ve hayatımızın tamamen bir bilgisayarın eline geçmesi artık an meselesi. Sadece rasyonel olarak karar vermeyen, duygularıyla hareket eden insanlar için bu durum oldukça dramatik bir hal alıyor.

Yaşam
28 Ekim 2020 Çarşamba

Akan Abdula / Doris Cemel


Pennsylvania Üniversitesi, Wharton İşletme Okulu Profesörü Kartik Hosanagar, algoritmaların insanlar hakkında topladığı verilerin ve bu verilerin işlenme şeklinin artık bilgi toplamaktan çok öteye geçtiğini, insanlık istihbaratı seviyelerine doğru ilerlediğini söylüyor.

Bu bizim var olma, hayatımızı ve irademizi kontrol etme arzumuz için bir felaket teşkil etse de bugün makinenin hayatımızı kontrol etmesine izin verdiğimiz birçok önemli durum zaten çoktan gerçeğimiz olmuş durumda.   

Mesela sosyolog James Evan akademik dergilerde yayınlanan 34 milyondan fazla makaledeki alıntıları incelediğinde, algoritmaların güçlenmesinden sonra alıntı sayısının nasıl azaldığını ve kaynakların nasıl aynılaştığını keşfetti. Bu algoritmaların nasıl bilgi filtreleme araçlarına dönüştüğü ve popülerliği artırıcı görevleri doğrultusunda hangi bilgilerin önemli olduğuna ve neyin olmadığına karar verdiklerini gösteriyor. Algoritmaların hangi kaynakların önemli olduğu konusunda bir fikir birliğine ulaşması, o kaynaklara ihtiyacı olan akademinin de fikir birliğine ulaşması ve monolitik (tekdüze olan, içine farklı kaynaklardan katkı almamış ve durağan) hale gelmesi demek.

Bu ne anlama geliyordu?

Kullandığımız kaynakları benzeştiren, bizleri tek kaynağa götüren bir algoritma dünyası, akademik dünyayı körleştirir, insanların ihtiyaç duyduğu sürekli gelişmeyi durdurur. Makine zekâsının yapay zekâya terfi etmesi ve insan beynini taklit etmeye başlaması ile birlikte, zengin bilgi çeşitliliği ve küçük (niş) akımlar görülmez kılınır, yok edilir. Tekdüze bir akademi, özgürlüğünü yitirmiş bir akademidir.

Algoritmalar sadece akademik alanda değil hayatımızın her alanında bizi aynılaştırmaya devam ediyor. Etrafımız aynı ürünleri/markaları giyen, aynı sporları yapan, aynı mekânlara giden hatta aynı düşünen insanlarla dolu. Algoritmalar bir yandan herkesi birbirine benzetirken bir yandan da bizi bizim gibi insanlarla eşleştiriyor. Bizi farklılıkları göremez hale getiriyor.

Makineye karşı özgür irade tartışmaları gelecek on senede daha da alevlenecek. Özgür irademiz ve algoritmalara teslim olma arasındaki gerilimimizin artacağı kesin. Artmasını da umuyor olmamız lazım.

Özgür irade sevmemizi sağlayan şeydir. Seçim yapmamızı sağlar. İradesini kaybeden birey ve toplumun parlak bir geleceği olmayacağı artık kesindir. Bir zekâ teslimiyeti meselesidir bu. Zekâsını yarı özerk bir yazılıma teslim eden bir bireyin, makinenin elinde nasıl bir oyuncağa dönüşeceğini anlatmamıza artık gerek yok.

Profesör Kartik Hosanagar, algoritmaların istenmeyen sonuçlarını tartışmak için bir dizi insan hakları, sorumluluklar ile ilgili düzenlemeler geliştirmeyi savunur. Bu tür bir girişim, endüstri ile dünya devletleri arasında iş birliği çabaları gerektirdiğini söyler. Bu bağlamda, Hosanagar’ın Algoritmik Haklar Beyannamesi önerisi, sorumlu bir makine zekâsı davranışının sınırlarını tanımlar.

Algoritmik haklar beyannamesi daha makro seviyede bir mücadele öngörürken, bireyler olarak yapabileceklerimiz de var.

Cal Newport, ‘Dijital Minimalizm - Gürültülü Bir Dünyada Odaklanmış Bir Yaşam Seçmek’ isimli kitabında, insanlar tarafından yapay zekâya bırakılan kontrolü dizginlemek için farklı bir yaşam şekline geçmesi gerektiğini anlatır. Çok gürültülü ama az kaynaklı bir dünyada odaklanmış bir yaşamın  sorumluluk olduğunu söyler.

Dijital minimalizm, dijital hayatta neyin ne kadar yeterli olduğunu bilme sanatıdır. Dijital minimalizm bu fikiri kişisel teknolojilere uygulayabilmektir ve gürültülü bir dünyada odaklanmiş bir yaşam yaşayabilmektir. Bireysel mücadelenin anahtarı budur.

Cal Newport, insanların akıllı telefonları ve akıl sağlıkları arasında bazı çizgiler çekmesi gerektiğini söyler. Akıl sağlıklarımızı korumamıza izin verecek bir çözüm bulmak zorundayız. Newport temelde teknolojiyi daha fazla iyi niyet ve amaçlı kullanmaya çağrı yapıyor ve bu yaklaşımı, insanların teknolojiyi tamamen fişten çektiği popüler dijital detokslardan çok daha sürdürülebilir görünüyor.

Sonuç olarak, algoritmalar artık hayatımızın merkezinde. Bundan kaçışımız yok. Kendi varlığını düşünebildiği sürece var eden insanlık için tüm irademizi bir algoritmaya teslim etmek yani özgür iradeyi öldürmek, insanlığı öldürmek demek. Bu açıdan, bireysel ve toplumsal hareketlerle algoritmalara bir sınır koymak ve algoritmaları karar verici değil destekleyici bir rolde tutmak hepimizin görevi.