Çevrim içi (Online) Tiyatro Festivali...

Bu yıl Covid-19 salgınıi sebebiyle, 14 Kasım ile 2 Aralık tarihleri arasında, hem fiziki hem de çevrim içi gösterimlerin yer aldığı karma bir program sunacak olan 24. İstanbul Tiyatro Festivalinin canlı fiziksel etkinliklerini geçen yazımızda ele almıştım. Bu yazıda festivalin çevrim içi gösterimlerinden söz edeceğim.

Erdoğan MİTRANİ Sanat
30 Ekim 2020 Cuma

24. İSTANBUL ULUSLARARASI TİYATRO FESTİVALİ II 

Farklı bir ‘Kuğu Gölü’

İstanbul Tiyatro Festivali’nin ‘Hollanda Seçkisi’ başlığı altında seyirciyle buluşacak bu projede, klasik baleye getirdikleri özgün yorumlarıyla ünlenmiş Uluslararası dans topluluğu Club Guy & Roni‘Kuğu Gölü’nü kendi yorumlarıyla sahneye uyarlıyor. Çevrimiçi olarak Kuğu Gölü oyununa katılan seyirciler aynı zamanda Hollanda’da mekânda bulunan ‘gerçek’ seyircilerle birlikte bu masalın nasıl sona ereceğini belirliyorlar. Herkesin bu oyunda söz hakkı var ve bu etkileşim bir sorumluluğu da beraberinde getiriyor. Performansın yaratıcıları, kriz sonrasında nasıl ilerleyebileceğimizi keşfetmeyi de amaçlıyorlar.

 

‘Dopo La Battaglia / Savaştan Sonra’

Pippo Delbono’nun, müziğin ve dansın ritmi aracılığıyla, sözlerde ve şiirsel dizelerde dil ve duygu arasındaki uyumu bularak, geleceğe inanca dönüşen mevcut acıya tanık ettiği ‘Dopo La Battaglia / Savaştan Sonra’, seyirciyi, geleceğe dair bir yolculuğun başlangıcındaki fiziksel ve zihinsel bir gri bölgeye, hayal dünyasının bir kavşak noktasına, gerçek dünyanın figürlerinin akıp gittiği, esir, kör insanın sefaletinin ve ahlaksızlıklarının yer aldığı bir kavşak noktasına çağırıyor

Delbono tarafından yeniden yazılan Antonin Artaud, Franz Kafka, Alda Merini, Pier Paolo Pasolini, Walt Whitman, Rainer Maria Rilke, Alejandra Pizarnik gibi yazarların sözleri, Alexander Balanescu’nun bestelediği ve canlı icra ettiği özgün müziğin eşliğinde bir ritüelde yeniden yankılanıyor.

 

‘Eften Püften Şeyler’

Dille ve sözle tarif edilemeyeni arayan, bu arayış sürecinde geleneksel roman yapısını reddederek ‘yeni roman’ akımına öncülük eden Fransız yazarlardan Nathalie Sarraute’un

radyo için yazmış olduğu ‘dil oyunu’ ‘Eften Püften Şeyler’i Kerem Ayan, Nejat İşler, Özgür Emre Yıldırım, Ülkü Duru ve İştar Gökseven’in oynadığı bir oyun olarak yönetiyor. İki çok eski ve yakın arkadaş, eften püften şeylerden yola çıkarak dostluklarına dair ciddi bir hesaplaşmaya girişiyorlar. Tıpkı ‘yeni roman’ akımı yazarlarının dili kullanış biçiminde olduğu gibi, Sarraute’un radyo için yazdığı bu oyunun iki erkek oyuncusu arasında da asıl mesele; dilin, sözcüklerin, söylenenin ve söylenmeyenin ardındaki anlamlarda...

 

‘Lear Mutfakta’

‘Kral Lear’ bir mutfak tezgâhında, mutfak malzemeleri eşliğinde sahnelense ortaya nasıl bir oyun ve yemek çıkar? Obje tiyatrosu ve hikâye anlatıcılığını daha önce ‘Macbeth Mutfakta’ adlı oyunlarında harmanlayıp, oyunu bir yemeğe dönüştüren Kadro Pa bu kez ‘ihanet soslu bir trajedi yemeği’ pişiriyor: ‘Lear Mutfakta’ . Kral Lear ve dostları adım adım kaçınılmaz acı sona yürürken, tezgâhtaki malzemeler de oyun sonunda bir ‘yas yemeği’ne dönüşüyor. Simge Günsan’ın uyarlayıp oynadığı oyunu Kubilay Karslıoğlu yönetiyor. 

 

 ‘Her Güne Bir Vaka’

Sevilay Saral’ın yazdığı Aysel Yıldırım’ın yönettiği ‘Her Güne Bir Vaka’, haftanın günlerinin ismini taşıyan yedi kadından, Aysel Yıldırım, Ayşenil Şamlıoğlu, Bulut B. Sezer, Duygu Dalyanoğlu, Elif Karaman, Tülin Özen ve Zeynep Okan’ın rol aldığı yedi Covid-19 öyküsü…

Rotterdam’lı genç, kargo çalışanı, emekli öğretmen, hemşire, ev hanımı, online yaşam koçu ve oyuncu yedi kadın; kâh kendi durumlarıyla dalga geçerek kâh olan biteni iğneleyerek başlarından geçeni seyirciyle paylaşıyor. Kimisi Covid-19 pozitif, kimisi negatif, her biri izolasyonda olan farklı profillerdeki yedi kadın; kişisel anlatılarıyla adeta pandemi günlerinin kaydını tutuyor. İnternette karşılaştıkları “İzolasyondaysanız ve şiddet görüyorsanız, paylaşın” mesajıyla, kişisel videolarını paylaşmaya başlayan bu kadınlar; fiziksel olarak bir araya gelemeseler de, internette yayınladıkları videolarla yolları kesişiyor, karantinada gerçek karşılaşmalarının yollarını döşüyorlar. 

‘Andan Daha Kısa’

Mustafa Kaplan ve Filiz Sızanlı’dan oluşan çağdaş dans ikilisi Taldans, ses, ritim ve hareket eksenli çalışmalarını, müzikteki serializm akımının özgün dinamiklerini inceledikleri yeni eserlerinde sürdürüyor. Koreografilerini matematiksel skorlar, diziler ve tekrarlar kullanarak gerçekleştiren ikili; sorularını bu kez, esin kaynağı olarak ele aldıkları serializme yöneltiyor, seriler ve diziler aracılığıyla doğanın ve duyguların matematiğini araştırıyor ve sahneye yansıtmayı hedefliyor. 

‘Olağan İçi Bir Gezi’

Barış Arman’ın yazıp yönettiği, Funda Eryiğit’in rol aldığı ‘Olağan İçi Bir Gezi’,

katılımcıların kendi evlerinde dolaşarak kulaklıklarıyla takip edeceği bu performans,

‘Ev hali’mizin hiç olmadığı kadar gündemimizde olduğu bir dönemde, seyirciye, kendi evlerine ait odalarda çıkacakları alışılmadık bir yolculuk daveti… Katılımcılar, tıpkı bir sanat galerisini gezer gibi, kulaklıklarından kendilerine seslenecek rehberin yönlendirmesiyle; evlerinin içinde, farklı duraklardan oluşan performatif bir deneyim yaşayacak. Pencereleri kadraj, kapı dürbününü ise kamera olarak kullanacak olan katılımcılar, barınma ihtiyacımızı karşılayan bu tipolojinin tarihine de göz gezdirecek 

‘Terkedilmiş Kıyılar // Negatif Fotoğraflar’

Ferdi Çetin’in yazdığı, Yeşim Özsoy’un yönettiği; Yaman Ceri, Nazlı Bulum, Meral Çetinkaya, Banu Fotocan ve Ahmet Ayaz Yılmaz’ın rol aldığı ‘Terkedilmiş Kıyılar // Negatif Fotoğraflar’, oyuncularla seyirciyi bir araya getirmeden video, ses, performans ve yerleştirmenin birleşiminden bir estetik ortaya çıkaran mekânın çağdaş teatral araçlarla dönüştürülmesini hedefliyor. Seyir yeri ve sahne arasındaki ilişkiyi yeniden düşünmeyi ve kurgulamayı amaçlayan ekip, bu şekilde tiyatronun iki asal öğesini tartışmaya açıyor. Oyuncunun bedeni ve sesinin, diğer tüm teatral araçlarla bir bütün oluşturduğu gösterimde, bir ailenin bir araya gelemediği aile yemeğine dair bir anlatı inşa ediliyor. Oyun mekânı, bir ailenin geçmişinin izlerini sürecek şekilde yeniden düzenlenirken, seyirci; bu mekânda gerçekleşecek multimedya performansa çeşitli araçlar üzerinden dâhil olacak. Oyuna öncelikle sanal dünyada çevrimiçi olarak katılacak olan seyirci, ikinci aşamada oyunun gerçekleştiği mekânı ziyaret ettiğinde ise mekânda bir oyuncuyla karşılaşmayacak. Seyirciler oyunun tamamlayıcı bir öğesi olan Yapı Kredi Bomontiada’daki yerleştirmeyi, 24 Kasım-1 Aralık tarihleri arasında saat 10.00-20.00 arasında oyun için satın aldıkları biletlerle ziyaret edebilecekler. 

‘Varlık’

Aksel Bonfil’in yazıp yönettiği ‘Varlık’, Türkiye’nin gayrimüslim nüfusu üzerindeki etkileri kuşaklar boyu sürecek ağır sonuçlar yaratan Varlık Vergisi’ne, Galata’da yoksul bir evde yaşayan sıradan bir ailenin perspektifinden bakıyor ve seyirciyi; yakın tarihin, bireylerin hayatlarını yıkıma uğratan politik ve toplumsal iklimini anımsamaya çağırıyor.

1940’ların İstanbul’unda çaresizce çabalayan baba, katı gerçekle boğuşan anne ve ailesinin zorlu koşullarıyla kendi hayalleri arasında büyümeye çalışan genç kızdan oluşan üç kişilik yoksul aile, Varlık Vergisi’nin bir anda sırtlarına çöken ağır yüküyle başa çıkmaya çalışıyor. Karşılarında ise, bu küçük ailenin kaderini etkileyecek, kendi ailesinin iyiliği için gözünü karartmaya hazır bir vergi memuru…

Görüldüğü gibi, çevrimiçi oyunlar da en azından canlı fiziki gösteriler kadar ilgi çekici. Festival’in çevrimiçi biletlerinin Biletix’ten temin edilebileceğini ve Lale Kart indirimlerinin de geçerli olduğunu bir kez daha hatırlatayım. 

Hepinize sağlıklı seyirler dilerim. 

ÖNEMLİ NOT: Canlı yayından çevrimiçi aktarılacak olan ‘Kuğu Gölü’, ayrı satılmakta olan biletlerle sadece 18 ve 19 Kasım geceleri izlenebilecektir. Bütün paket veya tek tek biletlerle izlenebilecek diğer çevrimiçi oyunlardan oluşan oyunların tamamı 14 Kasım –

1 Aralık tarihleri arasında devamlı gösterimde olacaktır. Ancak bu programdaki herhangi bir oyunu, izlenmeye başlandığı andan itibaren 30 saat boyunca seyretmek mümkün olacaktır.