Hiroşima anneleri

39. İstanbul Festivalinde gösterilen Naomi Kawase’nin ‘ANNE GİBİ’si yüreklere seslenen duygusal bir film

Viktor APALAÇİ Sanat
4 Kasım 2020 Çarşamba

Bir evlat edinme hikâyesi anlatan film, bu yıl yapılamayan Cannes Film Festivali’nin resmi seçkisindeydi. Dokunaklı bir hikâyeden ilham alan Japon yönetmen annelik ve evlat edinme üzerine etkileyici şeyler söylüyor. Geriye dönüşlerle anlatılan filmde tüm karakterlerin davranışlarının kendilerine göre haklı sebeplere dayandığını görüyoruz.  Film tevazu, berraklık, açıklık, hümanizm ve duygusallık temalarının hakkını veriyor.

 

‘ASA GA KURU’

Yön: Naomi Kawase

Sen: Naomi Kawase- İzumi Takahashi

Gör. Yön: Naomi Kawase - Yuta Tsukinaga - Naoki Sakakibara

 Müz:Akira Kosemura

 Oyn: Miyoko Asada - Tetsu Hirahara - Arata İura - Ren Komai

 

Gizem kitapları yazarı olarak bilinen Mizuki Tsujimura’nın romanından uyarladığı film ile Naomi Kawase, sırrını sonuna kadar koruyan dokunaklı bir aile dramı anlatıyor. Film, çocuk sahibi olamayınca bir bebeği evlat edinen Tokyolu bir çifti izliyor. Evlat edindikten altı yıl sonra, bebeğin gerçek annesi olduğunu iddia eden genç bir kadın ortaya çıkıyor ve çiftten para talep ediyor.

Bol sürprizli film

Kendine has sakin üslubuyla, farklı konularda filmleriyle tanınan Naomi Kawase, bu kez dokunaklı bir hikâyeden ilham alan hümanist bir film yapmış. Atmosfer yaşamadaki başarısı ve olgun sinema diliyle tanınan Japon yönetmen, annelik mevhumu ve evlat edinme üzerine etkileyici şeyler söylüyor. İki saat 20 dakikalık süresinde, sürprizler barındıran konusuyla film, bir sahne öncesinde izlediklerimizle verdiğimiz hükmün yanlış olduğunu açıklayan sahnelerle, izleyiciyi sık sık ters köşeye yatırıyor.

İyi veya kötü olsun, bütün karakterlerin sebebiyet verdikleri olayların haklı gerekçelere dayandığını, sıkça kullanılan geriye dönüş sekanslarında anlıyoruz. Aile onurunu korumayı kızına yardım etmekten önemli sayan, bencil, duyarsız, sevgisiz bir anne, yaşadıklarını öğrenip yeğenine sulanan rezil bir akraba, kızına sahip çıkmayı aklından geçirmeyen bir baba...

Kawase, yüreklere seslenen insancıl, içten sinema diliyle duyguları aktarmada çok başarılı. Filmin sloganları arasında tevazu, berraklık, açıklık ve duygusallık var. Öyküde iyi yürekli insanlar da var. Ailesinden kopan bir genç kızı yanında gazete dağıtımı için işe alan, kendisine öz kızı gibi davranan şirket sahibi, çocuğu evlat edinen karı-koca, Hiroşima’da zor durumdaki kadınların hamilelik dönemlerini geçirmeleri için ev açan hemşire kadın gibi.

Film, ‘iyi niyetli olmak, iyi huylu olmak yetmiyor, olumsuz hayat şartları iyi bir insanı kötü şeyler yapmaya itebiliyor’ temasını işliyor.

Altın Kamera’nın en genç yönetmeni

Naomi Kawase, Cannes Film Festivallerinin müdavimlerinden… Beş kez katıldığı bu festivale kariyerinin ilk uzun metrajlı filmiyle gitmiş, Altın Kamera Ödülüyle ayrılmıştı. 1997’de bu ödülün sahibi ‘Suzaku’ ile yarışmaya katıldığında Kawase henüz 27 yaşındaydı. Japon yönetmen 2011’de Cannes’ın ikincilik ödülü sayılan Jüri Büyük Ödülünü ‘Magari Ormanı’ ile, üç yıl sonra Büyük Ödülü ‘Dingin Sular / Still Water’ ile kazanmıştı. ‘Shara’ (2003) ile ana yarışmada Japonya’yı temsil eden Kawase, 2015’te ‘Umudun Tarifi / Sweat Bean’ ile Belirli Bir Bakış bölümünde yer almıştı. Kawase 2013’te Cannes’ın ana yarışmasının jürisinde yer aldı.

Cannes seçkisinde yer alan ‘Hanezu’ (2007) ve ‘Magari Ormanı’ filmlerinde olduğu gibi Kawase son filmi ‘Anne Gibi’de de doğaya sevgisini, büyüleyici manzaralar eşliğinde yineliyor: Sisli ormanlar, renk renk ağaçlar, rüzgârın savurduğu dallar, yapraklar, havada süzülen kuşlar gibi, doğa belgeseli tadında sahnelerin etkileyiciliğinde, görüntü yönetmenliğini de üstlenen Kawase’nin ve iki yardımcısının da payı var.

Tokyo’da geçen konusuyla film, annesini görmediğimiz bir bebeğin doğumuyla başlıyor. Ardında altı yaşına gelen Asoto adı verilen bebeği evlat edinen Kurihara ailesiyle tanışırız. Geriye dönüşlerle, üç yıllık evliliklerinde bu çiftin çocuk sahibi olma kararı almalarını, ardından yapılan doktor muayenesinde erkek Masura’nın hadım olduğunu öğreniriz. Genç adam, karısı Misaki’ye dürüstlükle “boşanmayı talep edebilirsin” der. Karısının bu teklifi reddettiği gece evde TV kanalı değiştirirken, kendileriyle aynı durumda olan bir çift ile yapılan söyleşiye takılırlar. Evli bir adamdan çocuk doğuran bir genç kız tek başına bakamayacağı bebeği onu evlat edinmeye hazır bir çifte terk etmiştir.

Aileye kavuşan terk edilmiş çocuklar

‘Baby Baton’ adlı aracı kurumun adresine Google’dan ulaşan çift ‘terk edilen bir çocuğu aile sahibi yapma’ amacıyla harekete geçer. Kurum aranan şartlara Kurihara ailesinin uyduğuna kanaat getirince, tanımak istedikleri biyolojik anneyi de tanıştırıp bebeği teslim ederler. Adının Hikari olduğunu öğrendiğimiz biyolojik anne, çocuğuna ileride okutulacak “Sevgili oğlum seni hep sevecek ve hiç unutmayacağım” yazılı bir mektup verir.

Evinde mutsuz bir aile hayatı yaşayan genç kız okulda tanıştığı, kendisine çok iyi davranan Takumi ile flört etmeye başlar. Kurtarıcı olarak gördüğü bu ‘ilk aşk’ından hamile kalır. Takumi ettiği ‘beraberlik yemini’ni bozup sevgilisini terk eder. Hikari, babasının zoruyla okulu terk eder, kurumun bu durumdakilerin hamilelik dönemlerini geçirmeleri için kullandığı Hiroşima Adasındaki eve yerleşir. Doğurduğu bebeği kerhen de olsa yeni ailesine terk eder.

Altı yıl sonrasına sıçrama yapan filmde, ana okula giden Asoto ile mutlu bir yaşantısı olan aileye esrarengiz bir telefon gelir; “Ben biyolojik annesi olduğum çocuğumu geri istiyorum. Onu bana vermek istemiyorsanız para verin. Yoksa Asoto’nun okuluna gidip durumu bildiririm” diyen şantaj cümleleri. Randevu talep eden ailenin evine gelen Hikari tutarsız cevaplarıyla Asoto’nun gerçek ailesi olduğu konusunda güven vermez. Hikari sevilmediği aile evinde yaşamaktansa Baby Baton’a sığınıp ortada hizmetçi olarak hayatını sürdürmeyi planlamıştır. Ancak orayı gönüllü olarak işleten emekli hemşire hastalanınca kurumu kapatma kararı almıştır. Gazete dağıtıcısı olarak işe giren Hikari tanıştığı gizemli bir kızın borcuna kefil çıkınca mafyanın tehdidine uğrar. Filmin sürpriz finalinde taşlar yerine oturur, izleyici aklındaki soruların cevabını bulur.

Özetlemek gerekirse ‘Anne Gibi’ N. Kawase’nin sakin anlatımıyla, çocuk özlemi ve genç yaşta hamilelik gibi evrensel ve toplumsal sorunların hakkını veren önemli bir film.