• Mısır ve İsrail ile de ilişkilerin normalleşmesi gerektiğinin herkes farkında. Ancak bunu seslendirmek yerine herkes susmayı tercih etse de vakit geldi. Yunanistan´ın uluslararası birçok enerji şirketi üzerinden Doğu Akdeniz´i baskılamasını engellemenin bir yolu da buradan geçiyor. Mısır ve İsrail´in Doğu Akdeniz´de Yunanistan´ın ileri sürdüğü maliyeti yüksek projeleri hayata geçirmektense Türkiye´yi tercih etmeleri gerekir. Özellikle İsrail, Şii İran tehdidine karşı her ne kadar Sünni Arap devletlerini desteklemiş olsa da Selefi ve Vahabi ekolünün kendisi için ontolojik bir risk olduğunu biliyor. Çetiner Çetin - Habertürk
Bu Haftanın “Takılanlar”ı - Alıntılar
Trump yönetiminin tek taraflı eylemlerine bir örnek olarak “Yüzyılın Anlaşması”, Biden yönetimi döneminde yeniden güçlendirilecek transatlantik ilişkiler bağlamında da akamete uğrayabilir. Bu açıdan bakıldığında, Avrupalı güçlerin özellikle AB değerleri üzerinden yapacakları eleştirilerin kapasitesi, İsrail’in stratejik hesaplarını zora sokabilir. Lakin bugün itibarıyla farklı bir değerlendirme yapmak da mümkün. Günümüzde İsrail, özellikle Doğu Akdeniz’deki gaz rezervlerinin oluşturduğu atmosferde, hızlı bir biçimde Yunanistan-Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ikilisiyle askeri bir angajmana girmiş durumda. Söz konusu iki ülkenin Avrupa Birliği (AB) karar alma süreçlerinde İsrail lehine bir payanda olmaları, hâlihazırdaki ilişkilerinin seviyesi göz önünde bulundurulduğunda, hiç de şaşılacak bir sonuç değil. Bu bağlamda İsrail, AB nezdinde iki önemli müttefik elde etmiş görünüyor. Her şart altında, Biden yönetiminin Avrupalı güçlerle ilişkilerini konsolide etmesi, bir seviyeye kadar İsrail’e yönelik eleştiri düzeyini artıracak olsa da, AB nezdinde girişimler üzerinden sonuç alınmasını sağlayabilecek bir potansiyelden uzak.
Özellikle Trump yönetimi döneminde İsrail’in elde ettiği kazanımlara halel gelmeyeceği beklense de, İsrail-Arap yakınlaşması sürecinde birtakım problemli dönemeçler söz konusu olabilir. Bugüne kadar yapılan üç normalleşme anlaşmasından ikisi, Amerikan yönetiminin ya silah satışlarıyla ya da sağlayacağı diplomatik kolaylıklarla mümkün olabildi. Bu açıdan bakıldığında hem Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) hem de Sudan’la yapılan normalleşme anlaşmaları, aslında büyük oranda Amerikan yönetiminin eserleriydiler. İran tehdidinin temizlendiği bir atmosferde İsrail-Arap yakınlaşması için makul bir referans objesi bulunsa da, Amerikan gücünün zorlayıcılığı, söz konusu normalleşme sürecini hiç değilse hızlı bir biçimde mümkün kıldı.
Ceyhun Çiçekçi
https://www.aa.com.tr/tr/analiz/biden-doneminde-israilin-altin-cagi-kapanabilir/2046340
Başlıkta uzun adına gönderme yaptım ama aslında şarkının adı Memleketim. İlk kez 1972 yılında Ayten Alpman tarafından seslendirilmişti. Şarkının sözleri ise Fikret Şeneş’e ait. O dönemde pop müzikte ya da o zamanki adıyla “Türkçe sözlü hafif müzik”te çok yaygın olan aranjman türünde bir şarkı Memleketim. Yani daha önce başka bir yerde, yaygın olarak da Batı’da bestelenmiş şarkının üzerine Türkçe sözler yazarak meydana gelmiş. Zaten Fikret Şeneş bu açıdan kuşağının en önemli şarkı sözü yazarlarından biri.
Şarkının müziğinin Mireille Mathieu'nün Fransızca L'aveugle şarkısından alınmış olması kuvvetle muhtemel. Ama aslında Mathieu’nün şarkısı da bir aranjman. Memleketim’in orijinal bestesi ise aslen Klezmer tarzında söylenen Rabbi Elimelekh adlı geleneksel bir Yahudi halk şarkısına aittir. Başka bir deyişle Memleketim aslında bir Yahudi türküsüdür.
Orijinali Yidiş dilinde, yani Doğu Avrupa Yahudilerinin dilinde seslendirilen şarkının özgün sözleri ve düzenlemesi Moyshe Nadir takma adını kullanan Yitzchak Rayz (1885-1943) adlı Amerikalı bir yazara aittir ve başta Alan Scheer olmak üzere birçok şarkıcı tarafından defalarca seslendirilmiştir. 1905 Rusya’sındaki Yahudi toplumunun yaşadığı zorlukları anlatan 1964 tarihli ünlü Damdaki Kemancı müzikalinde yer alan parçalardan biridir Rabbi Elimelekh. Şarkının dünya çapında tanınmasını sağlayanlardan biri de daha önce belirttiğim gibi Fransız Mireille Mathieu’dür. Şarkıyı L'aveugle adıyla Fransızca olarak seslendirmiştir.
Besim F. Dellaloğlu
https://www.gazeteduvar.com.tr/aslinda-butun-memleketler-baskadir-makale-1504837
BAE ve İsrail’in özellikle Arap isyanları sürecinde tehdit algılarının ortaklaşmasını, iki aktör arasındaki yakınlaşmada önemli bir eşik olarak nitelendirmek mümkün. Önce (Mısır başta olmak üzere) bölgede ortaya çıkan Müslüman Kardeşler (İhvan) tehlikesinin ortadan kaldırılması Tel Aviv ve Abu Dabi için ulusal güvenlik önceliği olarak belirlendi. 2013 yılında Mısır’da gerçekleştirilen darbe, bu hedefin gerçekleşmesinde köşe taşı mahiyetinde bir hamleydi ve bu hamlenin en güçlü destekçileri İsrail ve BAE idi. Arap isyanları dalgasının devam ettiği bir süreçte, İhvan’a yönelik bu girişim Orta Doğu’nun siyasi yapısında da eş zamanlı olarak çok derin bir sarsıntı meydana getirdi. Zira bölgesel statükoya geri dönüş politikasını hedefleyen aktörler için ziyadesiyle olumlu neticeler ortaya çıktı.
İsrail ve BAE’nin ortak güvenlik tehdidi olarak değerlendirdikleri bir diğer mesele ise Barack Obama döneminde İran’la nükleer anlaşmaya giden süreç ve bu süreçte İran’ın kazandığı etkinin bu iki ülke nezdinde meydana getirdiği tedirginliktir. Zaten Başkan Obama döneminde iki ülkenin de ABD ile ilişkilerinde meydana gelen güvensizlikler zinciri birçok krize neden olmuştu. Bu güvensizlik Abu Dabi ve Tel Aviv yönetimlerini birbirlerine yaklaştıran önemli faktörlerden biridir. Öte yandan Trump ile birlikte İran’la ipleri tekrar koparan ve nükleer anlaşmanın iptal edilmesiyle Tahran yönetimini yeniden köşeye sıkıştırmaya çalışan ABD’nin dış politika tercihi bu ülkeleri teskin etmiştir. Dolayısıyla bu ülkeler için Orta Doğu’da İhvan’ın bertaraf edildiği ve İran’ın pasifize olduğu bir süreçte yeni tehdit olarak Türkiye belirmiştir.
İsrail ve BAE’nin Ankara’nın bölgesel statükoyu tehdit ettiği yönündeki endişeleri, 2016 yılından itibaren Türkiye’nin bölgesel ölçekte sert güç unsurlarını devreye sokan yeni güvenlik ve dış politika yaklaşımıyla zirveye çıktı ve bu iki aktör nezdinde ciddi bir güvenlik problemi olarak görülmeye başlandı. Bu sebeple, bir kez daha bölgesel tehdit algılarının benzeşmesi durumu ortaya çıktı. Böylelikle 2010 yılından itibaren sırasıyla İhvan’ı, İran’ı ve Türkiye’yi tehdit olarak algılayan İsrail ve BAE, ortak güvenlik kaygıları neticesinde yeni bir yakınlaşma sürecine girdiler.
Tel Aviv ve Abu Dabi arasında, anlaşmanın imzalanmasıyla birlikte, diplomatik ve ticari etkileşim kanallarının hızlı bir şekilde devreye sokulduğu görülüyor. İkili ilişkilerde birer ilk mahiyetinde olan birçok gelişme şimdiden kayda geçmiş durumda. Ancak asıl önemli mesele, İsrail ve BAE arasındaki stratejik yakınlaşmanın, Orta Doğu ve küresel siyaset açısından yakın ve orta vadede nasıl bir yöne sahip olacağı hususunda yoğunlaşıyor. Uluslararası sistemdeki mevcut güç dağılımıyla kısa ve orta vadeye yönelik güç projeksiyonu bu iki ülkenin oluşturduğu eksenin davranışlarını nasıl etkiler sorusuna odaklanmak elzem.
Abdullah Erboğa
https://www.aa.com.tr/tr/analiz/israil-bae-ekseninin-yonu/2047594
Filistin ve İsrail arasındaki en hayati sorun olarak karşımıza çıkan realite ise İsrail’in 1967 öncesi sınırlara dönmeyi kabul etmemesi. Altı gün savaşı (1967) sonrasında Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ün İsrail tarafından işgal edilmesiyle başlayan süreç, yasadışı inşa sürecinin hız kesmeden devam etmesiyle gittikçe derinleşen bir sorun halini aldı.
BM kararları başta olmak üzere uluslararası hukuka göre, İsrail’in işgali altındaki Doğu Kudüs ve Batı Şeria’da inşa ettiği Yahudi yerleşimleri yasa dışı olarak kabul ediliyor.
Ancak tüm bu hukuksal çerçeveyi göz ardı eden Trump ekibinin şapkasından çıkan tavşan “Yüzyılın Anlaşması” oldu. Anlaşma metni, “bağımsız bir Filistin devleti” olgusunu ıskartaya çıkarıyor ve İsrail devletinin şemsiyesi altına giren Filistin halkını ekonomik açıdan sunulan mali havuçlarla ikna etmeyi vaat ediyor.
Biden’ın geçmiş karnesine bakıldığında iki devletli çözüm önerisine destekleyici bir tutuma sahip olduğu görülüyor. Nitekim hem Biden hem de yardımcısı Kamala Harris, iki devletli çözümün destekleyicisi olduklarını kampanyaları sırasında da yenilemişti.
Trump kendinden önceki tüm ABD yönetimlerinin adeta içtihat teşkil eden politikasını bir kenara koyarak, geçen yıl Mart ayında işgal altındaki Golan Tepeleri’ni “İsrail toprağı” olarak gören kararı imzalamıştı. Trump yönetimi, yine benzer bir şekilde işgal altındaki Batı Şeria’da yer alan Yahudi yerleşim birimlerini “yasa dışı görmeme” kararını da Kasım 2019’da almıştı. Ancak bu tek taraflı ve dayatmacı politikalar, uluslararası hukuka aykırı olduğu gibi dünya kamuoyunda da tepki gördü.
Biden yönetiminin yasadışı yerleşimlerde yapılan inşaatlara karşı baskıyı arttıracağı yönünde genel bir beklenti bulunuyor. Ancak Obama döneminde tedrici olarak fayda sağlayan bu söylem siyasetinin kalıcı çözüme tahvil edilmesi zor görünüyor. Son olarak İsrail’de, Biden’ın henüz resmi olarak görevine başlamaması fırsat bilinerek Doğu Kudüs’te bulunan Ramat Shlomo Yahudi yerleşim biriminde 108 yeni konut inşa edilmesi planı onaylandı. Bu hamle, Biden yönetiminin getireceği yerleşim faaliyetlerini kısıtlama politikasına karşı bir ön alma girişimi olarak yorumlanıyor.
Emin Karaca
https://www.aa.com.tr/tr/analiz/biden-trump-in-israil-politikasini-nasil-revize-edecek/2050155
Mısır ve İsrail ile de ilişkilerin normalleşmesi gerektiğinin herkes farkında. Ancak bunu seslendirmek yerine herkes susmayı tercih etse de vakit geldi. Yunanistan’ın uluslararası birçok enerji şirketi üzerinden Doğu Akdeniz’i baskılamasını engellemenin bir yolu da buradan geçiyor.
Mısır ve İsrail’in Doğu Akdeniz’de Yunanistan’ın ileri sürdüğü maliyeti yüksek projeleri hayata geçirmektense Türkiye’yi tercih etmeleri gerekir. Özellikle İsrail, Şii İran tehdidine karşı her ne kadar Sünni Arap devletlerini desteklemiş olsa da Selefi ve Vahabi ekolünün kendisi için ontolojik bir risk olduğunu biliyor.
Öte yandan Hamas ve el-Fetih görüşmelerinde bir başka ülkedense Türkiye’nin varlığı İsrail için güven vericidir. Zira Türkiye’nin hakemliği Filistin meselesinde çözümü hızlandıracaktır.
Mısır’a dönecek olursak Müslüman Kardeşler konusunda Türkiye’nin tutumunun netleşmesi beklenecektir. Ayrıca İsrail’le normalleşmeden Mısır’la normalleşmek de pek mümkün olmayacaktır.
ABD yeni başkanı ile beraber yeni bir dönem başlıyor. Bu süreç nasıl işleyecek, kestirmek mümkün değil. Ancak bu ilişkinin Türkiye ayağını şekillendirmek biraz da bizim elimizde. Özellikle dış politikada kısa dönemli taktik hamleler kadar uzun vadeli stratejik adımları planlamayı başarabilmemiz gerekiyor.
Kimileri ‘eski Türkiye’ geliyor diyebilir. Oysa ki bizim yapmamız gereken eski Türkiye’nin hatalarını yapmadan geleneksel kodları yeni düzene uygun bir şekilde revize etmemiz.
Çetiner Çetin
https://www.haberturk.com/yazarlar/cetiner-cetin/2878638-dis-politikada-revizyon-vakti
Takılan tweetler
Osmanlı’nın yaptırdığı Hicaz Demir Yolu’nun Kudüs istasyonu burası.
Önce İngilizler daha sonra İsrail işgal ediyor burayı malum.
Şu anda bu şekilde yürüyüş yolu.
Aralarda kitap istasyonları var.
Batı Kudüs’ün batısı ve doğusu arasında Filistin ve Yahudi mahallerinden geçiyor
https://twitter.com/turgutalpboyraz/status/1328028650881638400?s=27
Hollandalı Yahudi kız Flore Merjam Cohn, 18 Kasım 1938 tarihinde Amsterdam'da doğdu. 2 Eylül 1943'te Westerbork'tan Auschwitz'e gelen binlerce Yahudi arasındaydı. Bir gaz odasında can verdi. Öldüğünde henüz 5 yaşındaydı. Milyonlarca Alman iyi olmaya cesaret edemediği için öldü.
https://twitter.com/aratbaris_/status/1329417899300311043
Toplama kampı personeli. Twiti paylaşan, “o korkunç işleri sıradan insanlar yaptı, canavarlar değil” diyor.
https://twitter.com/umit_k/status/1330108312667496449
İsrail'in 2. başbakanı Moşe Şaret'in Çanakkale Cephesi'nde saflarımızda savaştığını biliyor muydunuz?
https://twitter.com/bunyamin32_90/status/1330640421828124674?s=27
Bu sinagog Beyrut / Lübnan'ın ortasında inşa edildi.
https://twitter.com/AsaadHannaa/status/1329864988878663681
Netten okumalar - Linkler
https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/fuat-ugur/616299.aspx
https://www.dunya.com/kose-yazisi/henkelin-kurucusu-alber-bilen/600825
https://open.spotify.com/episode/5F1v2J18u3LoE6q5tfLBCu?si=-5lD_ZtDRACEy_YHYkc3Cw
"İsrail ile birçok Arap ülkesinin giriştiği normalleşme süreci ne anlama geliyor? Bu süreç Biden ile nasıl devam edecek? ABD'nin Orta Doğu politikaları nasıl evriliyor? Arap dünyası bu gelişmelere nasıl bakıyor? Filistin derin bir yalnızlığına mı itiliyor? Arap NATO'su şeklinde bir ittifaktan söz edilebilir mi? Normalleşme Türkiye için ne anlama geliyor? Süreç enerji alanında hangi dengeleri değiştiriyor ve ne gibi fırsatlar getiriyor?"
https://www.youtube.com/watch?v=Coe76ckUhbg
https://www.youtube.com/watch?v=yLH1zV3HwkE
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-55019547
https://apos.to/s/5fb787e355c0fc0007ccf612#story
https://www.aa.com.tr/tr/podcast/biden-trump-in-israil-politikasini-nasil-revize-edecek/2051552
https://www.dunya.com/kose-yazisi/baede-israil-bayrakli-gida-satisi-basladi/600980
Instagram’dan
https://www.instagram.com/visit.jerusalem/
https://www.instagram.com/p/CH3LGIMnbd7/?igshid=l438lc5oeuuv
Bir Makale
Nostalji Köşesi
Kırmızı Köşe
Nihal Atsız 1934 Trakya olaylarından hemen önce Orhun Dergisi'ne,'Yahudi zilletin, korkaklığın, kötülüğün ve seciyesizliğin örneği olmuştur.' diye yazmıştı. Ne desem IBB'ye!
https://twitter.com/basyazar/status/1329457384163586049
Başka isim bulamamış olamazsınız, bile isteye bir ırkçının, insanları "fikirleriyle" zehirleyen bir antisemit'in adını seçmişsiniz. Yazık. @istanbulbld
@ekrem_imamoglu
https://twitter.com/DritaEsadi2/status/1329515955551166469