E-Spor: Geleceğin olimpik sporu mu çocuk oyunu mu?

Spor denince birçok kişinin aklına koşu, yüzme, futbol, basketbol, tenis gelir… Peki ya Formula 1 spor mudur? Ya da satranç… Peki ya video oyunları…

Eran KAN Spor
25 Kasım 2020 Çarşamba

Türk Dil Kurumu ‘spor’ kelimesini şu şekilde tanımlar: “Bedeni veya zihni geliştirmek amacıyla kişisel veya toplu olarak gerçekleştirilen, bazı kurallara göre uygulanan hareketlerin tümü.” Spor denince birçoğumuzun aklına fiziksel hareket içeren aktiviteler gelir. Koşu, yüzme, futbol, basketbol ve tenis gibi... Hâlbuki ‘spor’un tanımına bakıldığında, fiziksel aktivitelerle kısıtlı olmadığını görüyoruz. Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da gerçekleştirilen Formula 1 yarışları da, Netflix’teki ‘The Queen’s Gambit’ dizisine konu olan satranç turnuvaları da spor müsabakaları olarak görülmektedir. İki spor dalında da sporcu maç boyunca ayağa kalkmamasına rağmen bir spor yapıyordur. O zaman, video oyunu yarışmaları spor mudur?

 

İlk video oyunları

Ekim 1958’te William Higinbotham, dünyanın ilk video oyununu yaptı. ‘Pong’ isimli oyun, masa tenisine benzer bir oyundu. Ardından, birçok programcı benzer projelere girişmeye başladı. Dünyadaki her hobi gibi, video oyunlarını da ciddi ve rekabetçi oynayanlar vardı. 1972’de Stanford Üniversitesinde tarihte kaydedilmiş ilk turnuva oynandı. ‘Spacewar /Uzay Savaşı’ isimli oyunun turnuvasına tüm okul davetliydi. 1980’de ise yapımcı Atari, ‘Space Invaders /Uzay İstilacıları’ oyunu için düzenlediği turnuvaya 10 binden fazla katılımcı topladı.

Güney Kore’de ilgi toplamayı başaran video oyunları, gün geçtikçe popülerleşti. Nasıl futbol oynayanlar profesyonel futbolcuları izleyip hayran oluyorsa, video oyunu oynayanlar da profesyonelleri turnuvalarda izleyip hayran oluyordu. Televizyon anlaşmaları olmaması nedeniyle çoğu turnuva büyük salonlarda binlerce seyircinin aynı ekrana bakması ile seyrediliyordu. Katılımcıların ve seyircilerin para vermesiyle, turnuvalar televizyon anlaşmaları yapabilmeye başladı. Ardından sponsorluk anlaşmaları ve reklamlar turnuvalarda yerini aldı. 1998’de ise Güney Kore büyük bir ekonomik krizle karşılaştı. İş bulmakta zorlanan gençlerin bazıları internet kafelere gidip oyun oynuyordu. Aynı yıl çıkan ‘Star Craft / Yıldız Gemisi’ isimli oyun da ülke çapında bir sansasyon haline geldi.

 

Doğudan batıya

Video oyunlarına olan ilgi yavaş yavaş Amerika ve Avrupa’ya da geçti. En çok ilgi toplayan oyunlar için turnuvalar ve takımlar oluşturulmaya başlandı. Lig usulü oynanan bazı turnuvalar için haftanın altı günü maç izlemeye gelen taraftarlar vardı. Artan ilgi sayesinde video oyun ligleri ve federasyonları kuruldu. Birçok kişi için artık video oyunları, bir oyun değil, bir spordu. Antrenmanları, maçları, seyircileri ve takımları olan bir spor.

2000’li yıllar, video oyun sporları, yani e-spor dallarının ilerlemesini sağladı. ‘Street Fighter’ ve ‘Smash Bros’ gibi dövüş oyunlarıyla beraber FIFA ve PES gibi başka sporların video oyun adaptasyonları ilgi toplamaya başladı. Günümüzde İngiltere ve Hollanda gibi ülkelerde birinci lig futbol takımlarının çoğunun FIFA takımları da bulunmakta. E-sporların gelişmesinde belki de en yararlı olan gelişme Twitch.tv ve YouTube gibi sitelerin gelişmesi oldu. İnternet üzerinden artık maçlar yayınlanabiliyor ve izlenebiliyordu. Bu sayede dünyanın her ucundan insanlar maçlara hem oyuncu hem de izleyici olarak katılabilmeye başladı. Amerikan spor kanalı ESPN ise hâlâ bazı oyunların maçlarını televizyonda yayınlıyor. Bu sene yapılan ‘League of Legends / Efsaneler Ligi’ turnuvasının finali yaklaşık 4 milyon kişi tarafından izlendi. Çoğu spor müsabakasından daha çok izleyici toplayan bu spor, birçok kişiye göre yolun daha çok başında.

 

E-sporcular

Artan ilgi ve izlenme sayıları ile turnuva ödülleri de sponsorluk ücretleri de artmaya başlandı. DOTA ve ‘Counter Strike’ gibi bazı oyunların turnuvalarında kazanan oyunculara yüz binlerde dolarlık ödüller veriliyor. Oyuncuların resmi klavye ve kulaklık sponsorları da benzer meblağlarda paralar ödüyor. Yani kısacası, bazı e-sporcular bildiğimiz atletlerden daha fazla para kazanıyor. Artan sosyal medya ilgisi ve her geçen yıl artan izleyici sayıları da artık e-sporcuları günümüzün ünlüleri haline getiriyor. YouTube gibi platformlarda da insanlar bu tarz ünlülerin kanallarına abone olup onlarla etkileşime geçebiliyor. Çok ünlü bir futbolcu bir maçından sonra basın açıklaması yaparmışçasına, e-spor atletleri de turnuvalardan sonra turnuva hakkında videolar yayınlıyor. Bu da sporun popülaritesini arttırıyor. Her geçen gün daha fazla oyuncu, taraftar ve turnuvayla, e-spor geleceğin belki de en yaygın sporu haline gelebilir. Çok geniş bir kitle e-sporların 2024 Olimpiyatlarında yer almasını bile istiyor.

İnsanlar için oyunların çok özel bir yeri vardır. İnsan, her zaman oyun oynamak, yarışmak ve özünde, kazanmak ister. Futbol ve basketbol bu şekilde bulundu, Formula 1 ve satranç da. E-sporlar da aynı şekilde; insanlar oyun oynamak istedi, ardından yarışmak, en sonunda da kazanmak. Şimdi bakalım gelecek yıllarda e-sporcular olimpiyatlarda kazanabilecek mi?