Artık kimsesi kalmamıştı. Doksan iki yaşına ulaşan bir çınardı. Kısa boylu, geniş alınlı, beyaz saçlı ve yaşına göre iyi görünümlüydü. Görünümüne de önem veren bir adamdı.
Artık yalnızdı ve o gün yaşlı insanların evine taşınıyordu.
Altmış beş yılını birlikte geçirdiği eşi daha yeni vefat etmişti.
Ardından da, yıllardır kirada oturduğu evini terk etmek zorunda kalmıştı. Kaybettiği eşinden başka kimsesi yoktu çünkü.
Emeklilik maaşı karşılığında, kalmayı kabul ettiği huzur evi görevlileri onu alırken, arkasına dönüp, yıllar boyunca eşi ile birlikte yaşadıkları evlerine uzun uzun baktı.
Uzun zamanlara, kısa vedalar yapmak zorunda olmanın burukluğu yüzüne yansısa da, gözlerinde yine de umut ifadesi vardı. Doksan iki yaşında, yalnız kalmış, evinden ayrılmak zorunda olmasına rağmen umutlu bakışları vardı.
Huzur evinin lobisinde birkaç saat bekledikten sonra, odasının hazır olduğu söylendiğinde nazikçe gülümsedi. Asansöre doğru yavaşça bastonunu kullanarak yürürken görevli ona, küçük odasını anlatmaya başladı.
“Pencerede asılı çok güzel renkli bir perdeniz ve pencereden baktığınızda ferah bir manzaranız var. Yatağınız, komodininiz, dolabınız var. Yirmi dört saat, çalışınca birisinin geleceği başucunuzda duran bir ziliniz var.”
“Bunu çok sevdim” dedi yaşlı adam. Eline yeni bir oyuncak verilmiş küçük bir çocuğun gülümsemesi ile.
“Ama odayı henüz görmediniz, bir saniye bekleyin, neredeyse vardık” diyerek, bu erken sevinmeye şaşırır bir cümle kurdu görevli.
“Bunun onunla bir alakası yok” diye cevap verdi yaşlı adam. Ve devam etti.
“Mutluluk, ilerisi için seçtiğim bir şey. Odayı sevip sevmememe mobilyalara bağlı değil, ya da dekorlara. Daha ziyade onu nasıl görmeye karar verdiğime bağlı.”
Görevli bu yaşlı çınarın yaşam tecrübesiyle vardığı noktada, neler düşündüğünü, heyecan ve merakla dinliyordu. Yaşlı adam devam etti.
“Zihnimde odamı sevdiğim zaten karar verilmiş durumda. Bu, her sabah kalktığımda verdiğim bir karar. Seçebilirim. Bütün günümü yatakta bedenimin artık iyi çalışmayan kısımlarından kaynaklanan zorlukları sayarak geçirebilirim, ya da hâlâ düzgün çalışan kısımlar için şükrederek uyanabilirim.”
Görevli, gülümser bir bakışla, yaşlı adamın yaşama sarılışını taktir eden bir dinleyen durumundaydı.
“Her gün bir hediyedir ve gözlerimi açabildiğim sürece, yeni güne ve hayatım boyunca yaşadığım bütün mutlu anılarıma konsantre olacağım” diye devam etti.
Asırlık bir insandan, basit ama önemli tecrübeler geliyordu. Yaşlı adam devam etti.
“Yaşlılık bir banka hesabı gibidir. Yaşam yolunda yatırdıklarını daha sonra çekersin. Yani sana öğüdüm şudur ki, hatıralarının banka hesabına, yatırabileceğin kadar mutluluk yatır.”
***
Mutluluk için, anı koleksiyonunuza almaya karar vermenizde motivasyon olsun diye yazdım. Hadi bugün bir şeyler yapın, kendinizi mutlu hissettirecek bir şeyler…
Mutlu anılarınıza ilave bir şeyler...