Sezon başında takım mühendisliğinde sorunlar olduğu ile ilgili ciddi eleştiriler olsa da yeni takımın atletik ve dinamik yapısı, kazanamasa da kolay kaybetmeyecek bir profil çiziyordu. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Sezon başında aldığı galibiyetlerle basketbol severleri heyecanlandırsa da Fenerbahçe, inişli çıkışlı performansıyla bazı şeylerin bir türlü oturmadığını hissettirmeye başladı.
COVID-19 sebebiyle geçen sene yarım kalan sezondan sonra Avrupa’nın efsanevi koçu Zeljko Obradovic’le yolları ayrılan Fenerbahçe, tecrübeli ve eli uzun genel menajeri Mauricio Gherardini’nin bağlantılarını kullanarak sürpriz bir hamle yapıp başka bir Sırp, İgor Kokoşkov’la anlaştı. Koçluk kariyerinin neredeyse tamamını NBA’de geçiren Kokoşkov’un gelmesiyle hem Süper Lig’dekine benzeyen Euroleague koç döngüsü kırılmış, hem de çizdiği setlerle yaratıcılığını kanıtlamış bir koçun gelmesiyle oyun tarzının daha “NBAvari” olması umuduyla taraftara yeni bir heyecan yaratılmış oldu. Avrupa Basketbol Şampiyonası’nda Slovenya’yla şampiyonluk kazanan Kokoşkov’un, okyanusun iki tarafını harmanlayarak yeni bir soluk katması bekleniyordu.
Sezon başında takım mühendisliğinde sorunlar olduğu ile ilgili ciddi (ve benim de katıldığım) eleştiriler olsa da yeni takımın atletik ve dinamik yapısı, kazanamasa da kolay kaybetmeyecek bir profil çiziyordu. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Sezon başında aldığı galibiyetlerle basketbol severleri heyecanlandırsa da Fenerbahçe, inişli çıkışlı performansıyla bazı şeylerin bir türlü oturmadığını hissettirmeye başladı. Takımın skor üretme yeteneği en yüksek oyuncusu Nando De Colo’nun olmadığı iki haftalık dönemde üçü deplasman biri içerde olmak üzere dört İspanyol takımına karşı çıktığı maçtan, felaket skorlarla ayrılan Fenerbahçe için soru işaretleri iyice belirginleşmeye başladı.
Ancak bu kötü gidişatın sebeplerini değerlendirmeden önce şunu belirtmek istiyorum. Koronavirüs sebebiyle doğru düzgün antrenman yapılamaması en çok yeni kurulan takımları vurdu bu sene. Yeni koçuyla ve kadrosuyla Fenerbahçe Beko’nun hemen en yüksek verimi vermesi beklenmemeli. Bunun yanında özellikle hücumda takımın en önemli iki oyuncusu De Colo ve Vesely’nin sakatlıklarla boğuşması da bu sürecin uzamasına sebep oldu, bunu da göz ardı edemeyiz.
Hakkını verdiğimize göre şimdi yiğidi öldürme zamanı. Öncelikle yukarıda bahsettiğim gibi kadro mühendisliğinde ciddi sorunlar olduğu açık. Euroleague’in yazılı olmayan birinci kuralı, oyun kurucun kadar konuştuğundur. Fenerbahçe Beko’nun bu rolü verdiği hiçbir oyuncu tam olarak bir oyun kurucu değil. Bu yüzden onlar kaynaklı yapılan yanlış tercihler Fenerbahçe’nin hücum performansını kötü etkiliyor. Ayrıca forvetlerden de Danilo Barthel hariç kendi pozisyonunu yaratan hiçbir oyuncu olmaması işlerin iyice tıkanmasına sebep oluyor. Euroleague gibi herkesin birbirini çok iyi tanıdığı bir ortamda, bu tür bir yaratıcılık eksikliği özellikle maçların sonunda kendini hissettiriyor.
Teşhis ve tedavi
Herkesin birbirini tanıması demişken, Kokoşkov’un hem Avrupalı hem de bir ‘outsider’ olmasının büyük bir avantaj getirmesi beklenirken tam tersi oldu. Koç yıllar içinde edindiği alışkanlıkları buraya taşımış ancak bir türlü buraya ayak uyduramamış gibi görünüyor. Geçmişiyle bir Avrupalı koçtan zaten çok farklı olan Kokoşkov’un, rotasyon seçimlerinden tutun, dakika paylaşımına kadar birçok alanda NBA zihniyetini devam ettirdiğini görüyoruz. Her yiğidin farklı bir yoğurt yiyişi olduğunu kabul etsek de molalarda alıştığımız bağırışlardan uzak ‘analitik’ tavrı da Euroleague izleyicilerinin garipsediği bir durum.
Bütün bunların da önünde başka bir temel sorun var. O da takımın kırılgan bir görüntüde olması. İşler yolunda gitmediği zaman hem basketbol zekâsı hem de her kademesinde Euroleague tecrübesi eksikliği olan Fenerbahçe Beko’nun direncinin düştüğü görülüyor. Ayrıca 40 yaşındaki Bobby Dixon haricinde takımda lider vasfı ön plana çıkan bir oyuncu da olmayınca da maç içinde çözülmeler kolaylaşıyor.
Teşhisi koyduğumuza göre reçeteyi yazmak gerek. Her ne kadar oyun kurucu tarafına Alex Perez transferiyle destek gelmiş olsa da oradaki sıkıntıların (eğer NBA’den sürpriz bir transfer gelmezse) bu sezon içinde çözülmesini bekleyemeyiz. O zaman burada yapılması gereken ilk şey, İgor Kokoşkov’un Euroleague gerçeklerine dönmesi ve takımının kapasitesi oranında bir hüviyet kazandırması. Yaratıcılık, hücum çeşitliliği ve tecrübe konusunda eksik olan bu takımın, bunları telafi edebilmesi için tek bir yol var; enerji ve mücadele. Sertliği daha fazla ön plana çıkaran bir strateji çizilmeli ve ezberletilmeli. Şu ana kadar alınan galibiyetlerin hepsi de atarak değil, rakibi engelleyerek geldi zaten. Eğer bir an önce bu anlaşılmazsa, bu sezonun playoff’a kalma hedefinin çok uzağında kalınması an meselesi.