Maccabiat... Bir Rüya... Saf ve Rengarenk!

Spor
9 Ocak 2008 Çarşamba
Vedat LEVENT   Öyle bir kapanıştı ki yaşadığımız, size nasıl tarif edeceğimi, kelimelere nasıl dökeceğimi bilemiyorum. Nereden başlasam, sahneye çıkan onlarca ünlü şarkıcıdan mı? Saatlerce süren havai fişek ve ışık gösterilerinden mi? Bizi yer yer duygulandıran, yer yer de düşündüren konuşmalardan mı? Bilemiyorum... En iyisi hikayemizi anlatmaya kronolojik olarak başlayalım... Perşembe akşamı saat 17:00 civarı onüç gün boyunca bize ev sahipliği yapan Ramada Renaissance Otel'den ayrıldık. Açıkçası yakında İsrail?i ziyaret edecek olanınız varsa şiddetle bu otelde kalmanızı tavsiye ederim. Kriterim güler yüzlü servistir ve bu bağlamda otelde asık suratlı bir görevli görmedim. Tam tersine hepsi çok sevecen ve yardımsever. Otelin fiyatları uygun vs. Otel şehir merkezinde, sıkılınca SP katına iniyorsunuz ve plaja güneşlenmeye gidiyorsunuz. Hatta malesef son gün tanıştığım resepsiyonda görevli Türkiye kökenli Allegra Hanım?a da buradan selamlarımı iletmek istiyorum. Kafilemize çok yardımcı oldu. Şükranlarımızı kendisine tekrar iletmek isterim. Hüzünlü bir şekilde gözümüz Tel Aviv sahilinde, Allenby'de ve Namal'de kalarak Kudüs'e doğru yola çıktık. Yaklaşık bir saatlik bir yolculuktan sonra şehre vardık. Saat 19:00 civarıydı ve belki de Kudüs, tarihinin en kalabalık trafiğini yaşıyordu. Zira, 9 bin Maccabiat sporcusu, o gün şehir merkezinde bulunan Sultan's Pool isimli açık hava gösteri merkezinde buluşacaklardı. Şöförümüz trafik polisleriyle biraz sürtüşme yaşadıktan sonra bizi gideceğimiz yerden 1 km uzakta bırakmak zorunda kalınca yöneticilerimizle beraber yürüyüşe geçtik. İçi "change" tişörtleriyle dolu çantasına sıkı sıkı sarılıp en önde hızlı adımlarla yürüyen Yusuf Aner ile  eşi Laki Hanım'ın diyalogları yol boyunca bizi gülmekten kırıp geçirdi. Nihayet Sultan's Pool'a vardığımızda  güvenlik ekibi tarafından  güler yüzle karşılandık. Üzerimizdeki Türk Bayraklı tişörtleri gördüklerinde yine "Fenerbahçe-Revivo-Galatasaray" muhabbetleri başladı. Espiriler, gülüşmeler birbirini takip etti. Aç olduğumuzu hissedip merdivenlerden avluya indik ve diğer sporcularla hemen tişört pazarlıklarına başladık. Genelde en güzel tişörtler daha önce değiştirildiği için elde kalanlarla idare etmek zorunda kaldık. Kumanyalarımızı yedik ve yavaş yavaş açık hava sahnesine doğru yürümeye başladık. İçeride gördüğümüz sahneyi tarif etmeye çalışacağım. 9bin  Maccabiat sporcusu sahneyi cepheden gören tribünleri doldurup tezahüratlarına başlamış. Ellerde meşaleler, herkes bir başka ülkenin formasını giyiyor. Sol taraftan bir Meksika dalgası başlıyor ve bütün tribünler buna ayak uyduruyor. İngilizler, yanlarında bulunan Avustralyalılara tezahürat yaparken, bu uzak ülkenin sporcuları ellerindeki kanguru şeklindeki balonları arkadaşlarına hediye ediyor. Bizimkiler, yanlarındaki Yunanlı dostlarıyla kolkola şarkı söylüyor yine. "Hellas" diye bağırıyoruz, onlar da "Türkiye" diye karşılık veriyor. Dostluk, güleryüzlülük ve samimiyet Sultan's Pool'da had safhada. Gördüğümüz sadece güzellik! Hiçbir çirkinlik yok! İnsanoğlunun yanyana geldiğinde sadece savaşan bir varlık olmadığını ama kardeşçe birbirine sarılabildiğine tanık oluyoruz Sultan's Pool'da... Ve çok mutlu oluyoruz. Ağlamamak için inanın kendimi zor tutuyorum. Program başlıyor. Maccabiat Başkanı, Kudüs Belediye Başkanı, 2004 İsrail güzeli (Kainat güzellik yarışmasında beşinci olmuş) birer konuşma yapıyorlar. Onlarca şarkıcı çıkıyor. Hepsi her renkte ve her dilden şarkı söylüyor. Bütün programın anafikri şu :Biz ayrı dilleri konuşsak da, ayrı coğrafyalarda yaşasak da, apayrı hayatlar sürsek de aslında biz aynıyız. Bu farklılıklar çirkinlik abidesi bir karanlıktan ziyade aslında iyilik abidesi rengarenk bir gökkuşağıdır ve bizler bunu böyle kılmak için daha çok uğraşmalı, daha çok spor yapmalı, daha çok Maccabiat organize etmeliyiz... Program devam ediyor... Trash müzisyenleri, Rus dansçılar, Amerikan folk şarkıcıları, İsrail Hava ordusu şarkıcıları, rapçiler, Bedevi şarkıcılar, dati şarkıcılar, tangocular... Herkes orada... Onlar da bizim gibi rengarenk, bizim gibi apayrı... Ama verdikleri mesaj aynı! Biz biriz! Şofarlar çalmaya başlıyor... O esnada sahneye 8 yaşında Olimpiyatlarda bronz madalya alan ve geçen sene Hayfa?da bir kafedeki bombalı saldırıda  gözlerini kaybeden 10 yaşındaki İsrail judo şampiyonu çıkıyor! "Pes etmeyin" diyor ufak çocuk... "Pes etmeyin... Ben belki artık göremiyorum, artık judo yapamıyorum ama pes etmedim" diyor... Genç sporcuyu Mark Spitz ve İsrail yelken şampiyonu himayeleri altın almış ve Olimpiyatlar için hazırlamaya başlamışlar... "Belki 2008?de değil ama kesinlikle 2012?de madalya alacağım" diyor bu cesur yumurcak. "Hepiniz göreceksiniz" diyor... Açıkhava salonu alkışlardan yıkılıyor. İnsanların yüzlerine bakıyorum... Herkes ağlıyor... Folklor başlıyor sahnede, hep tanıdık şarkılar. Hep dans ettiğim şarkılar, içimde bir kıpırtı başlıyor, bir bakıyorum tribünler boşalıyor. Meğersem aynı kıpırtı herkesin içinde başlamış. Meğersem bu şarkılar 54 değişik ülkeden gelen insanların da tanıdığı şarkılar. Koskocaman açık hava tiyatrosu bir anda folklor salonuna dönüyor... Elimi kapıyorlar, başlıyoruz "Havva Nagila'ya, Hora'ya"... Şu ana kadar kendimi zor tutmuştum. Artık dayanamıyorum. Ben de başlıyorum ağlamaya. Yanımdakine bakıyorum... Onun da gözleri dolu... Folklor bitiyor, havai fişekler bitiyor. Doğan?la Başkan Vekili Sadi Beceren ve Başkan Mordo Ennekave?nin yanına gidiyoruz. Sıkı sıkı sarılıyoruz birbirimize ve "Ne güzeldi be!" diyoruz... "Ne güzeldi... Keşke hiç bitmeseydi..." Yusuf Aner, tişörtlerinin hepsini değiştirmiş, Avrupalı dostlarıyla sohbet ediyor... Sevgili Beno Goldstein espirileriyle bizi yine kırıp geçiriyor... Yusuf Abi?nin eşi Laki Aner, "Çocuklar siz açsınızdır" diyor ve Doğan?la bana kumanyasından çıkan şeftaliyi dilimleyip veriyor... Bu muhteşem insanlarla, bu muhteşem anları yaşamak inşallah bir daha nasip olur bize... Tanrı'ya yegane dualarımdan bir tanesi budur. Maccabiat bir efsane ve onu bu insanlarla beraber yaşamak ayrı bir gurur kaynağı... Umarım siz de birgün çocuklarınızın bu zevki tatmasını sağlarsınız ve bu muhteşem deneyimi edindiklerinde ne kadar olgun insanlara dönüştüklerini gözlemleyip onunla gurur duyarsınız... Herşey için çok teşekkürler ve Roma 2007'de görüşmek üzere!