Parisli Yehiel büyük bir Talmud bilgini olmakla kalmayıp, pratik Kabalaya, yani Toranın tefsirinde de çok ilerlemişti. Çalışma odasında, yalnız cumadan cumaya yağ doldurulan ve tüm hafta boyunca ışık veren bir lambası vardı. Bu olay, herkes gibi, Kral IX. Louisnin kulağına geldi ve din adamına bunun gerçek olup olmadığını sordu. Yehiel, kibirli görünmemek için ve biraz da, büyücülükle suçlanmayı engellemek endişesiyle, kaçamak bir cevap verdi.
Bu lambayı gözleri ile görmek isteyen kral, maiyetine danıştı ve bir çarşamba gecesi haber vermeksizin bizzat gidip din adamını hazırlıksız yakalamaya karar verdi.
O devirde, Pariste garip bir uygulama hüküm sürmekte idi. Geceleri, birtakım insanlar, Yahudilerin evlerinin kapısını çalıp, onları rahatsız etmekte idi. Rabbi Yehiel, bu şekilde rahatsız edilip, çalışmalarını aksatmak istemediği için, yanına sihirli bir çivi almıştı. Başıbozuk grubu kapısına vurduğunda, bu çiviye parmağıyla basar, çivi zemine saplandıkça, serseriler de toprağa gömülürdü.
Dolayısı ile, Kral, Yehielin kapısını çaldığında, din adamı çiviye bastı ve Majeste, yarı beline kadar toprağa gömüldü. Kral, bir kez daha kapıyı çaldı, Rabbi bastığında, çivi arkaya doğru fırladı. Yehiel durumu anladı ve "Bu Kral" diyerek korkuyla irkildi.
Hemen koşup kapıyı açtı, Kralın önünde saygıyla eğilerek, "Beni bağışlayan Efendimiz. Sizi tanımadım" dedi.
Kralın korkusu onunkinden az değildi. Zira, çivinin yerinden çıktığı an, o da saplandığı çukurdan dışarı fırlamıştı. Rabbi Yehiel, Kralı ve adamlarını dairesine buyur etti, onlara ateşin yanında yer gösterdi ve ikramlarda bulundu. Yavaş, yavaş korkusunu yenen Krala, din adamı sordu:
"Yüce Efendimizin kapımda ne işi olabilirdi? Bir cinin bu kapıyı koruduğun elbette biliyorsunuz. Eğer tam vaktinde yetişmeseydim, toprağa gömülmüş olacaktınız.
Kral Yehiele hayatını kurtardığı için teşekkür etti:
"Senin büyücü olduğunu duydum. Rivayetlere göre, bunun kanıtı olan harika bir lambaya sahipsin. Bunu bizzat görmek için geldim."
"Tanrıya şükür, büyücü değilim. Ancak fiziki ilmi ile yakından ilgilendiğimden, doğanın bazı sırlarını çözebilecek durumdayım", diyerek Yehiel kendini savundu.
Bunun üzerine, Krala, hiçbir özelliği olamayan lambasını gösterdi. Bütün olay, zeytinyağı yerinekullandığı değişik bir yanıcı maddeden ibaretti.
IX. Louis, hayran olduğu bu bilim adamını sarayına danışman olarak atadı, ona, şan şeref ve zenginlik sağlandı. Bu durumdan hoşlanmayan ve Kralın yeni gözdesini kıskanan saray maiyeti Krala, "Efendimiz, danışmanınız sizden öyle nefret ediyor ki, elinizle ikram edeceğiniz şaraptan, bir damla dahi içmek istemeyecektir" dediler.
Kral, bu suçlamaları cevaplamadı, fakat Yehiele bir kadeh şarap ikram etmekten de geri kalmadı. Yahudi din adamı, şarabı o anda değil de, ancak sofradan kalkmadan önce içebileceğini söyledi.
Saray adabına göre, yemeğin sonunda Kral, altın bir tasın içinde ellerini yıkadı. Yehiel hemen tası alıp içindeki suyu içti.
"Yüce Kralım, dinimin yasakladığı şarabı içemiyorum, fakat gördüğünüz gibi bu suyu içtim!".
Kral, Rabbinin dinine bağlılığını takdir etti, ona duyduğu hayranlığı belirtmek için dostluğunu verdi. Ne yazık ki, ilerideki yıllarda çıkan dini savaşlar bu dostluğa son verdi.
1240da, Yahudilikten dönen Nicolas Donin, Kral IX. Louis ve Kraliçe Blanchein önünde bir iddiada bulundu. Buna göre, Talmudda, Hıristiyan dinini küçük düşürücü, ve onunla alay eden bölümler bulunmakta idi. Bu iddia, 1244te, Talmuda yönelik bir yakma dalgasının başlatılmasına neden oldu. Bütün Yahudi evleri arandı. Talmudla birlikte, İbranice yazılmış tüm kitaplar, değerli kağıtlar toplatıldı. Aralarında, ilim bakımından çok değerli yazılar da bulunan, yirmi dört el arabası dolusu kağıt ve kitap meydanlarda yakıldı. O andan itibaren, Fransada, Talmudla ilgili araştırmalar duraklama devrine girdi.
Yehiel ülkeyi terketti. İlk başta Yunanistana yerleştiği söylendi. Daha sonra Filistine gitti, ve mezarının da bulunduğu Hayfa kentinde yerleşti.
Kaynak: Contes et Legendes Dİsrael