Su ülkesi İsveç`ten izlenimler

Viktor APALAÇİFarklı kültürden gelen iki insanın, İrlanda kökenli bir Amerikalı kadın ile göçmen olarak Londra`da yaşayan Beyrutlu bir Arabın yasak aşkını anlatan film, sınıf ayırımı, iletişimsizlik, sevginin tükenişi, vefasızlık, yalnızlık temaları üzerine özgün şeyler söylüyor. 11 Eylül sonras

Kültür
9 Ocak 2008 Çarşamba

Stockholm dağların çevrelediği, vadilerin süslediği ve suyun karayı dantel gibi işlediği bir kent.  Yeşil ile mavinin dans ettiği bu kentin kalbinin attığı limana bir kaç adım uzakta,  kapısında İbranice yazıların bulunduğu sinagog, Holokost’u anma anıtı ve bahçesinde Tora’yı taşıyan bir kadını canlandıran heykel   Stockholm’un bence en anlamlı köşesi...

Tıpkı Amsterdam gibi, tıpkı İstanbul gibi su üzerine kurulu bir yüzer-kenttir Stockholm. Bin yıllık bir tarih ve adacıklar grubu, Vikinglerin gemi modelleri, ormanlar, parklar, sizi hiç yalnız bırakmaz. Bu adacıkların üzerinde bereket gene sudan, yani balıktan gelmekte. Adacıkların kimi insansız yani bakirdir, kimisinde ise birkaç balıkçı kulübesi, birkaç köhne iskele,  üç-beş villa, birkaç dükkan ve mutlaka çiçekler vardır. Özetle, öylesi sakin bir hayat . Doğa aşığı İsveç halkının parklara, ağaçlara, çiçek ve çimenlere  ne kadar önem verdiğine, dünyanın en çarpıcı doğa-kent bütünleşmesinden birine tanık oluyorsunuz.  Alçak gönüllüğünün ve barışın bir simgesi olan Stockholm kenti Yahudiler için de huzurlu bir ortam....
Genel nüfusu on milyon civarında olan İsveç’te yirmi bin Yahudi yaşamakta. Bu sayının büyük bir kısmı Stockholm’de toplanmış. Okulları, Hevra Kadişa, gençlik dernekleri, sinagogu, müzesi, cemaat binası ile Stockholm Yahudi Cemaati kendi içinde organize olmuş durumda.
İsveç’e ilk gelen Yahudi’nin  ilginç bir öyküsü var.  1774 yılında Alman bir tüccar olan Aron İsak, İsveç’te bir ev sahibi olmayı dener.  Edindiği bilgilere göre krallığın kuruluşundan itibaren İsveç’te yaşamayan Yahudilerin böyle bir hakka sahip olmadıklarını öğrenir. İsteği krala iletilir. Kral, kanunlara göre Hıristiyanlığı kabul etmesi halinde  vatandaşlık haklarına da sahip olacağı cevabını verir. Aron İsak,  "Dünyanın tüm altınları karşılığında dinimi değiştirmem ancak size dinimin esaslarını anlatırım. Benim dinim Tanrı inancı, hayata sevgi ve komşularına saygı esaslarına dayanır" der. Kral bu cevaptan etkilenir  ve İsveç’te ikamet etmesine izin verir. 18. yüzyıldan itibaren Yahudilerin İsveç’e gelme süreci başlar.  Kral 3. Gustav, İsveç ekonomisinin ilerlemesi için Yahudilerin Stockholm’e gelmelerini destekler. Rusya’daki pogromlardan kaçan Yahudiler İsveç’e sığınırlar. 
2. Dünya Savaşı sırasında Danimarka ile işbirliği yapan ve savaş sırasında tarafsız kalmayı başaran İsveç, Yahudiler için bir kaçış ülkesi oldu. Danimarka’dan balıkçı gemileri ile yapılan kaçış operasyonlarının çoğu başarıyla sonuçlandı. İsveçli Diplomat Raoul Wallenberg’in çabaları da ayrıca tarihe geçecek kadar anlamlıdır. Altı ay boyunca, Haziran 1944 ile Ocak 1945 tarihleri arasında birçok Yahudi kurtuldu. Raoul Wallenberg’in adı da Stockholm’un bir meydanına verildi.
Stockholm’daki Yahudi Müzesi ziyarete açık. Sürekli sergi salonlarında Yahudi tarihini ve kültürünü yansıtan bölümler mevcut. Diğer sergi salonlarında ise Stockholm’lu sanatçıların  yanı sıra  dünyaca ünlü sanatçıların da eserlerine yer verilmekte. 
Stockholm’un kalbi birçok şehirde olduğu gibi  limanda atmakta. En güzel lokantalar en güzel parklar, limanın yakınında yer alıyor. Yahudiliğin kalbinin attığı sinagog da aynı şekilde denize yakın bir sokakta bulunuyor. Bu sinagog birçok özelliği bir arada taşımakta. Öncelikle bahçesindeki heykelden söz etmek istiyorum. Bu heykel elinde Tora’yı taşıyan bir kadın figürü. Belki de Yahudiliğin devamı için gereken eğitimin kadınlar tarafından aile içindeki düzende başlatılması gerektiği mesajını içermekte. Bu heykel "Tora ile coşmak" adını taşıyor ve ünlü Heykeltraş Willy Gordon’un bir eseri. Sinagogun kapısındaki İbranice yazı  dikkat çekmekte: "Tanrı dudaklardan çıkan sözleri yaratır. Barış olsun uzaktakilere ve yakınımızdakilere ve Tanrı böylece hepimize sağlık verecektir."  Tora’dan alınan bu sözler  Yahudilerin dünyanın neresinde olursa olsun "Barış"a ne denli önem verdiklerini ifade etmekte. 
Sinagogun iç dekorasyonu tamamen antik bir görünümde ve lotus çiçeklerini andıran motifler ile süslü.Gene kapının üzerindeki 5630񮔞 tarihleri sinagogun açılış tarihini belirtiyor. Rav Ludwig Lewsohn 1870 yılının eylül ayında "kutsal ışığı"  yakarak sinagogun açılışını gerçekleştirmiş. "Ehal"in içindeki Tora 19. yüzyıla ait. Birinde 1796 tarihi yazılı. Bu sinagog ünlü mimar Fredrik Wilhem Scholander tarafından  tasarlanmış. Bugün antik değeri olan Stockholm’un "Büyük Sinagogu"  950 kişilik. Kadın ve erkeklerin ayrı ayrı oturdukları bölümlerin yanı sıra birlikte oturdukları bir alan da mevcut.
Sinagogun bahçesindeki  Holokost anıtının üzerinde 8 bin isim yazılı. Yok olan 6 milyondan sadece sekiz bininin adı... İsimlerin yer aldığı duvarın önü  küçücük taş parçaları ile dolu. Bu taşlar anıtın ziyaret edildiğinin bir kanıtı. Duvarın önünde "Menora" ve iki yanında iki tek şamdan var. Bu üç parça birbirlerine zincirlerle bağlı. Anıtın bir köşesinde yazılan bu cümle dikkati çekmekte: "Sana vereceğim ölümsüz isim sonsuza kadar sürecek."  Bu sekiz bin isim 2. Dünya Savaşı’ndan sonra İsveç’e dönebilen Yahudilerin aileleri tarafından toplanmış. Duvarın bir diğer köşesindeki "Bizi unutma" cümlesi bu  anıtın yapılış nedenini ortaya koyuyor. Holokost kurtulanı ile Holokost kurbanının adı yan yana yazılmış. Doğum  tarihleri ayrı olsa da ölüm tarihlerinin aynı oluşu bir aileden birçok kişinin aynı anda öldürülmüş olduğu gerçeğini vurguluyor.
Stockholm’un  iki sinagogu daha var. 100 yıllık bir tarihe sahip "Adat Jisrael"  Sinagogu 1920’de onarılarak  açıldı. Ancak  "minyan" bulma zorluğu çekilmekte. "Adat Jeshurun" Sinagogu’nun iç dekorasyonuna ait objeler, Kristal Gecesi yanan Hamburg’daki bir sinagogdan getirilmiş. 
Stockholm’daki mezar taşları oldukça antik. Nobel ödüllü Nelly Sachs, Rav Marcus Ehrenpreis, sinema sektörünün öncülerinden Maurice Stiller, yazar Oskar Lewentin’in mezar taşları Stockholm mezarlığında bulunuyor. Mezarlığın "midraş"ı  bir Holokost kurtulanı olan sanatçı Lenke Rothman tarafından tasarlanmış.
Seyahatimin son günü  Stockholm’deki sinagogda bize rehberlik eden hanımın bildiklerini aktarmayı görev edindiği her halinden belli idi. Bahçeye çıktığımızda bir grup öğrencinin sinagogu gezmek üzere toplandığına tanık olduk. Bize açıklamaları yapan bu kişi  genç nesle Yahudiliği anlatmak üzere hazırdı.