Viktor APALAÇİFarklı kültürden gelen iki insanın, İrlanda kökenli bir Amerikalı kadın ile göçmen olarak Londra`da yaşayan Beyrutlu bir Arabın yasak aşkını anlatan film, sınıf ayırımı, iletişimsizlik, sevginin tükenişi, vefasızlık, yalnızlık temaları üzerine özgün şeyler söylüyor. 11 Eylül sonras
Stockholm dağların çevrelediği, vadilerin süslediği ve suyun karayı dantel gibi işlediği bir kent. Yeşil ile mavinin dans ettiği bu kentin kalbinin attığı limana bir kaç adım uzakta, kapısında İbranice yazıların bulunduğu sinagog, Holokostu anma anıtı ve bahçesinde Torayı taşıyan bir kadını canlandıran heykel Stockholmun bence en anlamlı köşesi...
Tıpkı Amsterdam gibi, tıpkı İstanbul gibi su üzerine kurulu bir yüzer-kenttir Stockholm. Bin yıllık bir tarih ve adacıklar grubu, Vikinglerin gemi modelleri, ormanlar, parklar, sizi hiç yalnız bırakmaz. Bu adacıkların üzerinde bereket gene sudan, yani balıktan gelmekte. Adacıkların kimi insansız yani bakirdir, kimisinde ise birkaç balıkçı kulübesi, birkaç köhne iskele, üç-beş villa, birkaç dükkan ve mutlaka çiçekler vardır. Özetle, öylesi sakin bir hayat . Doğa aşığı İsveç halkının parklara, ağaçlara, çiçek ve çimenlere ne kadar önem verdiğine, dünyanın en çarpıcı doğa-kent bütünleşmesinden birine tanık oluyorsunuz. Alçak gönüllüğünün ve barışın bir simgesi olan Stockholm kenti Yahudiler için de huzurlu bir ortam....
Genel nüfusu on milyon civarında olan İsveçte yirmi bin Yahudi yaşamakta. Bu sayının büyük bir kısmı Stockholmde toplanmış. Okulları, Hevra Kadişa, gençlik dernekleri, sinagogu, müzesi, cemaat binası ile Stockholm Yahudi Cemaati kendi içinde organize olmuş durumda.
İsveçe ilk gelen Yahudinin ilginç bir öyküsü var. 1774 yılında Alman bir tüccar olan Aron İsak, İsveçte bir ev sahibi olmayı dener. Edindiği bilgilere göre krallığın kuruluşundan itibaren İsveçte yaşamayan Yahudilerin böyle bir hakka sahip olmadıklarını öğrenir. İsteği krala iletilir. Kral, kanunlara göre Hıristiyanlığı kabul etmesi halinde vatandaşlık haklarına da sahip olacağı cevabını verir. Aron İsak, "Dünyanın tüm altınları karşılığında dinimi değiştirmem ancak size dinimin esaslarını anlatırım. Benim dinim Tanrı inancı, hayata sevgi ve komşularına saygı esaslarına dayanır" der. Kral bu cevaptan etkilenir ve İsveçte ikamet etmesine izin verir. 18. yüzyıldan itibaren Yahudilerin İsveçe gelme süreci başlar. Kral 3. Gustav, İsveç ekonomisinin ilerlemesi için Yahudilerin Stockholme gelmelerini destekler. Rusyadaki pogromlardan kaçan Yahudiler İsveçe sığınırlar.
2. Dünya Savaşı sırasında Danimarka ile işbirliği yapan ve savaş sırasında tarafsız kalmayı başaran İsveç, Yahudiler için bir kaçış ülkesi oldu. Danimarkadan balıkçı gemileri ile yapılan kaçış operasyonlarının çoğu başarıyla sonuçlandı. İsveçli Diplomat Raoul Wallenbergin çabaları da ayrıca tarihe geçecek kadar anlamlıdır. Altı ay boyunca, Haziran 1944 ile Ocak 1945 tarihleri arasında birçok Yahudi kurtuldu. Raoul Wallenbergin adı da Stockholmun bir meydanına verildi.
Stockholmdaki Yahudi Müzesi ziyarete açık. Sürekli sergi salonlarında Yahudi tarihini ve kültürünü yansıtan bölümler mevcut. Diğer sergi salonlarında ise Stockholmlu sanatçıların yanı sıra dünyaca ünlü sanatçıların da eserlerine yer verilmekte.
Stockholmun kalbi birçok şehirde olduğu gibi limanda atmakta. En güzel lokantalar en güzel parklar, limanın yakınında yer alıyor. Yahudiliğin kalbinin attığı sinagog da aynı şekilde denize yakın bir sokakta bulunuyor. Bu sinagog birçok özelliği bir arada taşımakta. Öncelikle bahçesindeki heykelden söz etmek istiyorum. Bu heykel elinde Torayı taşıyan bir kadın figürü. Belki de Yahudiliğin devamı için gereken eğitimin kadınlar tarafından aile içindeki düzende başlatılması gerektiği mesajını içermekte. Bu heykel "Tora ile coşmak" adını taşıyor ve ünlü Heykeltraş Willy Gordonun bir eseri. Sinagogun kapısındaki İbranice yazı dikkat çekmekte: "Tanrı dudaklardan çıkan sözleri yaratır. Barış olsun uzaktakilere ve yakınımızdakilere ve Tanrı böylece hepimize sağlık verecektir." Toradan alınan bu sözler Yahudilerin dünyanın neresinde olursa olsun "Barış"a ne denli önem verdiklerini ifade etmekte.
Sinagogun iç dekorasyonu tamamen antik bir görünümde ve lotus çiçeklerini andıran motifler ile süslü.Gene kapının üzerindeki 5630 tarihleri sinagogun açılış tarihini belirtiyor. Rav Ludwig Lewsohn 1870 yılının eylül ayında "kutsal ışığı" yakarak sinagogun açılışını gerçekleştirmiş. "Ehal"in içindeki Tora 19. yüzyıla ait. Birinde 1796 tarihi yazılı. Bu sinagog ünlü mimar Fredrik Wilhem Scholander tarafından tasarlanmış. Bugün antik değeri olan Stockholmun "Büyük Sinagogu" 950 kişilik. Kadın ve erkeklerin ayrı ayrı oturdukları bölümlerin yanı sıra birlikte oturdukları bir alan da mevcut.
Sinagogun bahçesindeki Holokost anıtının üzerinde 8 bin isim yazılı. Yok olan 6 milyondan sadece sekiz bininin adı... İsimlerin yer aldığı duvarın önü küçücük taş parçaları ile dolu. Bu taşlar anıtın ziyaret edildiğinin bir kanıtı. Duvarın önünde "Menora" ve iki yanında iki tek şamdan var. Bu üç parça birbirlerine zincirlerle bağlı. Anıtın bir köşesinde yazılan bu cümle dikkati çekmekte: "Sana vereceğim ölümsüz isim sonsuza kadar sürecek." Bu sekiz bin isim 2. Dünya Savaşından sonra İsveçe dönebilen Yahudilerin aileleri tarafından toplanmış. Duvarın bir diğer köşesindeki "Bizi unutma" cümlesi bu anıtın yapılış nedenini ortaya koyuyor. Holokost kurtulanı ile Holokost kurbanının adı yan yana yazılmış. Doğum tarihleri ayrı olsa da ölüm tarihlerinin aynı oluşu bir aileden birçok kişinin aynı anda öldürülmüş olduğu gerçeğini vurguluyor.
Stockholmun iki sinagogu daha var. 100 yıllık bir tarihe sahip "Adat Jisrael" Sinagogu 1920de onarılarak açıldı. Ancak "minyan" bulma zorluğu çekilmekte. "Adat Jeshurun" Sinagogunun iç dekorasyonuna ait objeler, Kristal Gecesi yanan Hamburgdaki bir sinagogdan getirilmiş.
Stockholmdaki mezar taşları oldukça antik. Nobel ödüllü Nelly Sachs, Rav Marcus Ehrenpreis, sinema sektörünün öncülerinden Maurice Stiller, yazar Oskar Lewentinin mezar taşları Stockholm mezarlığında bulunuyor. Mezarlığın "midraş"ı bir Holokost kurtulanı olan sanatçı Lenke Rothman tarafından tasarlanmış.
Seyahatimin son günü Stockholmdeki sinagogda bize rehberlik eden hanımın bildiklerini aktarmayı görev edindiği her halinden belli idi. Bahçeye çıktığımızda bir grup öğrencinin sinagogu gezmek üzere toplandığına tanık olduk. Bize açıklamaları yapan bu kişi genç nesle Yahudiliği anlatmak üzere hazırdı.