Ester YANNİERGeçtiğimiz günlerde kısa süreliğine şehrimize gelen İsrailli orkestra şefi Ronen Nissan için İstanbul`da olmak bir ayrıcalık… Daha önce Mersin ve Adana`da dinletiler veren Nissan, sonbahar aylarında CRR`de konser vermeye hazırlanıyor…
İsrail doğumlu orkestra yönetmeni Ronen Nissanın babası, Adana kökenli; ailesinin bir kısmı halen Türkiyede. "İstanbulda olmak bir ayrıcalık" diyen Nissan, şehri iyi tanıyor ve çok seviyor. İsrailde askerliği süresince müzisyenliğini sürdürdü. Ardından iki yıl Kudüs Müzik Akademisinde eğitim aldı. Sonraki altı yılı College of Music Mannieste orkestra yönetmenliği eğitimiyle geçti. Yedi yıl süreyle New Yorkta yaşadı. Şans eseri, tanıştığı Viyanalı bir sanatçının yardımıyla bir orkestrada iş bulunca üç aylığına Viyanaya gitti. New Yorka geri döndüğünde esas bulunması gereken yerin Viyana olduğunun ayırtına vardı ve on yıldır orda.
Şefliğini yaptığınız orkestradan söz eder misiniz?
Bir oda orkestrası
Yaklaşık hepsi İsrailli ya da Yahudi onbeş kişiden oluşuyor. İlginçtir, son yıllarda İsrailli bir çok başarılı sanatçı, Almanya Berlini tercih ediyorlar. Ya eğitimlerine devam ediyorlar ya da büyük orkestralarda görev alıyorlar. Farklı orkestralarda çalsalar dahi, zaman zaman beraber çalınca özellikle Yahudi veya İsrailli kompozitörlerin eserlerini tercih ediyorlar.
Wagner çalmıyorlar yani
Hayır, Wagneri başkaları çalıyor. Aslında Wagneri çok severim
Ancak bu orkestranın Wagneri çalmaya ihtiyacı yok.
Bu orkestrayla irtibat kurmamın nedeni Yahudi kompozitör Victor Ulmandır. Prag doğumlu olan Ulman, Viyanada eğitimini tamamladıktan sonra Praga geri dönerek gazetecilik kariyerini yaptı. Ancak Naziler onu Terezine götürdüler, orada iki ay yaşadı. Auschwitze gönderildi ve orda yaşamını kaybetti. Terezindeyken bir çok beste yaptı. Son piyano sonatını Yahudi folkloru müziği üzerine yapmış. Belki de öleceğini anladığından bunu tüm çocuklara adadı.
Bu sonatı orkestraya uyarladım. Ve şimdi bunu nerede çalacağımızın karar aşamasındayız Amsterdam, Zürih veya neden İstanbul olmasın
Türk müzisyenlerinden tanıdıklarınız var mı? Düşünceleriniz nedir?
2001 yılında Mersin Üniversitesi Orkestrasıyla çalmak üzere bir davet aldım. Aynı zamanda Mersin Oda Orkestrasıyla beraber de çalıştım. İlk Türkiye ziyaretimi o zaman gerçekleştirdim. İyi müzisyenler, nazik insanlardı
Çok güzel yemekler yedim
Adana Senfoni Orkestrası üyeleri konserimi izlemek üzere Mersine geldiler ve orkestralarını yönetmemi istediler. Ziyaretimi onlar için iki hafta uzattım. Çukurova Orkestrasıyla Adanada iki konser daha verdim.
Çok güzel bir deneyim oldu. Sadece klasik müzik çaldık
Mersinli öğrenciler, İstanbullu ve Adanalı profesyonel sanatçılarla beraber oldum. Bir kısmıyla halen irtibatımızı sürdürüyoruz
2002de tekrar konser vermek üzere Mersine geldim.
Siz dahil İsrailli sanatçılar kendi ülkelerinde gelecek göremedikleri için mi dış ülkeleri tercih ediyorlar?
İsrail çok küçük bir ülke, sadece beş milyon insan var
Buna rağmen, çok konser verilir. Sanat oldukça önemlidir ve çok sayıda müzisyen vardır. İyi düzeyde bir müzisyen olmak istiyorlarsa yurt dışına çıkmaktan başka çıkar yolları yok. Bir görev için on kişi başvurur.
Ülkenin sizin gibi nitelikli müzisyenlere ihtiyacı olduğunu düşünüyorum
Evet, İsrailin bizlere ihtiyacı var ancak, bizler İsrail için çok fazlayız. Çok fazla müzisyen var.
Rus göçmenlerle bu sayı daha da arttı ve düşünceler değişti. Sadece Rusyadan üç büyük senfoni orkestrası kurulabilecek kadar müzisyen geldi. Bugünkü İsrail Filarmoni Orkestrasında yer alanların isimlerine bakarsınız bunu daha iyi görebilirsiniz. Çok da iyiler
1970- 1990 yılları arasında çok sayıda İsrailli sanatçının benim gibi ABDye göç ettiğini biliyoruz. Ancak son beş-yedi senedir ABD yerine Almanyayı tercih ediyorlar.
II. Dünya Savaşında yaşanan bunca olaydan ve Avrupadaki antisemitizme rağmen neden Almanya?
Geçmişte yaşanan üzücü olaylar nedeniyle Almanyada daha iyi karşılanıyoruz. Günümüzde Almanyanın İsrail ile belki de en iyi ilişkide olduğu ülke olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca Avrupada İsrailin tek dostu Almanya. Almanyada Uzakdoğulu sanatçılar yerine benzer kültürden gelenleri tercih ediyorlar.
Sizce klasik müzik eğitimi okul yıllarından itibaren verilmeye başlanırsa, daha çok dinleyiciye sahip olabilir mi?
Avusturya, Almanya, İsviçre de klasik müzik halen günlük yaşantının bir parçası. Berlin Belediyesinin bir çok maddi sorunu olmasına rağmen üç opera evi ve dokuz orkestrasını ayakta tutmaya çalışıyor.
Tüm sanatçıların bir misyonu vardır. Sizinki nedir?
Mersin ve Adanaya geldiğim yıl Arjantine de gitmiştim. Çok farklı iki kültür, insan ve müzik. Müziğin insanları birleştirici bir güç, hatta tek yol olduğunu gördüm. Arjantinde ilk yarıda Mozart çaldık ikinci yarıda tangolar çaldık. Türkiyede ise Beethovenin ardından Türk müzisyenlerden örnekler çaldık
Klişe bir söz olabilir ama müzik evrensel bir dildir. Doğu -batı nerede, hangi ülkede olursan ol, Hıristiyan, Yahudi, Müslüman fark etmez müzik sayesinde dinleyiciyle aranda bir bağ oluşur
Şimdi tek düşüncem tekrar Türk dinleyicisiyle buluşmak