Yakir MİZRAHİSerbest yüzdük, sırtüstü yüzdük, son atakları yaptık, nefesleri tuttuk ve artık tabir-i caizse yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik... Milli Takımımızın 2006 yaz aylarında Almanya`da düzenlenecek olan Dünya Kupası`na katılabilmesi için önünde önemli bir engeli kaldı. 12 Ekim günü Tiran`da oynana
Ya tamam ya devam niteliği taşıyan Arnavutluk maçından alınacak bir galibiyet, Türk Milli Takımının eleme grubunu ikinci olarak tamamlamasına ve dolayısıyla play-off maçları oynamasına vesile olacak. Öyleyse, Türk futbolunun son yıllardaki en önemli maçı olarak ulusal medyada yer bulacak olan Arnavutluk-Türkiye maçı 12 Ekimde Tiranda oynanmadan önce biz de milli takımla ilgili değerlendirmelerimizi yapalım. Her ne kadar bu yazıyı okuduğunuz zaman maç sona ermiş olacak olsa da, ortada tek bir gerçek var ; Milli Takımın Arnavutluku Tiranda mağlup etme zorunluluğu !...
Türkiye Futbol Federasyonu, gruptaki son üç maça girilirken oldukça radikal bir karar alarak teknik direktör değişikliğine gitmiş, Ersun Yanalın yerine daha geniş bir yetkiyle Fatih Terimi Milli Takımlar Başsorumlusu olarak göreve getirmişti. Fatih Terim göreve geldiğinde önünde oynanacak üç resmi maç, iki de daha önceden sözleşilmiş hazırlık maçı vardı. Bu maçlardan ilki Bulgaristan ile deplasmanda Sofyada yapılmış ve Türk Milli Takımının 3ǃ mağlubiyeti ile sona ermişti. Hatırlatmak gerekirse ; o maçta Türk futbolunun sembol ismi, 102 kez milli olmuş Bülent Korkmaz, kırmızı-beyazlı ulusal formayı son kez giyerek bir anlamda jübilesini yapmıştı. Fatih Terimin göreve gelmesinden sonra oynanan ilk resmi maçta, İnönü Stadında Danimarka ile 2DŽ berabere kalınmıştı. 1ǂ mağlubiyetten 2ǃ öne geçmemize rağmen, son dakika golüne engel olamamış, elimize geçen avantajı kullanamamıştık. O maçtan dört gün sonra soğuk bir Kiev akşamında, grup lideri Ukrayna ile deplasmanda oynanan maçta, Tümerin buram buram futbol ustalığı kokan golü ile işimiz, biri bizim, diğeri de gruptaki diğer rakiplerimizin karşılıklı oynayacağı iki maça kalmıştı. Bu maçlardan ilki 8 Ekimde oynanmış ve "hepimiz birer Vikingiz dedirten" Danimarka-Yunanistan maçında, Danimarkanın galibiyeti hepimizi play-off maçları için ümitlendirmişti. Rakiplerimiz Kopenhagda karşı karşıya gelirken, aynı dakikalarda millilerimiz de Dünya Kupasına evsahipliği yapacak olan Almanyayı hazırlık maçında Atatürk Olimpiyat Stadında ağırlıyordu. Fatih Terim ile -neredeyse- ikinci baharını yaşayan Tümerin etkili oyunu, Almanyada oynayan iki lejyoner oyuncudan Halil Altıntopun ikinci, 17 yaşındaki Nuri Şahinin ilk milli golleri ile maç 2ǃ Türkiyenin galibiyeti ile sona ermişti. Takvimden yapraklar tek tek dökülürken, o beklenen maç günü geldi çattı. Türk Milli Takımının Dünya Kupasına vize alması ve kendi işini kendi görebilmesi için gözler son maça çevrildi ; o da Tiranda 12 Ekimde oynanacak Arnavutluk maçı...
Türk Milli Takımının Arnavutluk maçına hazırlandığı kadroyu ve genel olarak A Milli formaya aday 25ᆲ kişilik ismi düşündüğümüzde bu takımın kolay kolay bileği bükülemeyecek bir ekip olduğunu, en zor maçlardan başarılı sonuçlarla ayrılabilecek kadro yapısına sahip olduğunu görebilmek mümkün... 103 kez milli olmuş Rüştü Recber dahi yedek kaldığı A Milli Takımımızın kalesini geçtiğimiz sezonlara göre formunu bir hayli yükselten Volkan Demirel koruyor. Fenerbahçe ile Şampiyonlar Liginde de başarılı maçlar çıkartan Volkan, tıpkı zamanında Rüştünün kaleyi Engin İpekoğlundan devraldığı gibi, kaleyi Rüştüden tamamıyla devralmak niyetinde...
Defansta ise yüze yakın milli maçta oynamış, Ersun Yanalın gelişiyle her ne hikmetse- ay-yıldızlı formayı giy(e)memiş, her takımın dörtlü defans anlayışı uyguladığı İngiltere liginde dört yıl top koşturmuş tecrübeli oyuncumuz Alpay Özalan göze çarpıyor. Fatih Terim böylesine önemli bir tecrübeyi aylar sonra, Danimarka maçından önce milli takım kadrosuna çağırarak bir anlamda defanstaki açıklarımıza çare bulmuştu. Defansımızdaki diğer önemli isimler ise, İbrahim Toraman, Tolga Seyhan, Gökhan Zan, Hamit Altıntop, Ümit Özat ve Serkan Balcı... Orta sahamız ise olağanüstü yeteneklere sahip oyunculardan kurulu... Yıldıraydan Emreye, Tümerden Hüseyine, İbrahım Akından Selçuka, -yıllanmış şarap- Ergünden -yeni açan çiçek- Nuriye kadar uzanan yetenekleri ile her takımın rüyalarını süsleyen orta saha oyuncularına sahip ay-yıldızlı takımımızın Arnavutluku yenmemesi için kanımca ortada hiçbir neden yok. Fatih Tekke ve Ümit Karanın sakatlığında, Hakan Şükürün cezalı oluşunda bile forvet hattında oynatabileceğiniz Necati, Halil Altıntop, Serhat ve Nihat gibi oyuncularınız var ise değil Arnavutluktan, play-off maçlarında oynanması muhtemel maçlardan bile çekinmemek gerekir.
Arnavutluku incelersek, rakibimizin en önemli oyuncuları arasında ülkemizde yıllarca top koşturmuş Alban Bushi, şu sıralar Diyarbakırsporda oynayan Redi Jupi, Lazioda oynayan İgli Tare, Halil Altıntopun Kaiserslauternden takım arkadaşı Ervin Skela bulunuyor. En önemli oyuncuları bile vasatı aşamayacak futbolculardan oluşan Arnavutluk Milli Takımını deplasmanda yenme becerisini göstermek, rakibi küçümsememekten ve Türk Milli Takımının sahip olduğu yetenekleri kullanmaktan geçiyor. Zira rakibi küçümsemek, yakın tarihteki örneklerde olduğu gibi kötü sonuçlar doğurabiliyor.
Türk Milli Takımının eleme grubunda oynayacağı son 3 maç öncesi göreve gelerek, grupta rakiplerimiz olan Danimarka ve Ukrayna maçlarından 4 puan çıkartan Fatih Terim, zorlu dönemeçlerden her zaman olduğu gibi alnının akıyla çıkmak üzere... Türk futbol tarihinde hep ilkleri başarmış, Türk Futboluna bir Avrupa Kupası armağan etmiş, bilgisiyle, birikimiyle ve vizyonuyla dünyanın en büyük kulüplerinden birinin başına teknik direktör olarak geçmiş olan Fatih Terim, ulusal takımımızı milyonlarca Türkün yaşadığı Almanyaya bir Dünya Kupası finalisti olarak götürecektir, şüphesiz ki... Çünkü büyük başarılar, başarmaya azmi ve hırsı olan insanlarla beraber gelir... Sizce de öyle değil mi?...