Ya tamam ya devam...

Yakir MİZRAHİSerbest yüzdük, sırtüstü yüzdük, son atakları yaptık, nefesleri tuttuk ve artık tabir-i caizse yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik... Milli Takımımızın 2006 yaz aylarında Almanya`da düzenlenecek olan Dünya Kupası`na katılabilmesi için önünde önemli bir engeli kaldı. 12 Ekim günü Tiran`da oynana

Spor
9 Ocak 2008 Çarşamba

Ya tamam ya devam niteliği taşıyan Arnavutluk maçından alınacak bir galibiyet, Türk Milli Takımı’nın eleme grubunu ikinci olarak tamamlamasına ve dolayısıyla play-off maçları oynamasına vesile olacak. Öyleyse, Türk futbolunun son yıllardaki en önemli maçı olarak ulusal medyada yer bulacak olan Arnavutluk-Türkiye maçı 12 Ekim’de Tiran’da oynanmadan önce biz de milli takımla ilgili değerlendirmelerimizi yapalım. Her ne kadar bu yazıyı okuduğunuz zaman maç sona ermiş olacak olsa da, ortada tek bir gerçek var ; Milli Takımın Arnavutluk’u Tiran’da mağlup etme zorunluluğu !...
Türkiye Futbol Federasyonu, gruptaki son üç maça girilirken oldukça radikal bir karar alarak teknik direktör değişikliğine gitmiş, Ersun Yanal’ın yerine daha geniş bir yetkiyle Fatih Terim’i Milli Takımlar Başsorumlusu olarak göreve getirmişti. Fatih Terim göreve geldiğinde önünde oynanacak üç resmi maç, iki de daha önceden sözleşilmiş hazırlık maçı vardı. Bu maçlardan ilki Bulgaristan ile deplasmanda Sofya’da yapılmış ve Türk Milli Takımının 3ǃ mağlubiyeti ile sona ermişti. Hatırlatmak gerekirse ; o maçta Türk futbolunun sembol ismi, 102 kez milli olmuş Bülent Korkmaz, kırmızı-beyazlı ulusal formayı son kez giyerek bir anlamda jübilesini yapmıştı. Fatih Terim’in göreve gelmesinden sonra oynanan ilk resmi maçta, İnönü Stadı’nda Danimarka ile 2DŽ berabere kalınmıştı. 1ǂ mağlubiyetten 2ǃ öne geçmemize rağmen, son dakika golüne engel olamamış, elimize geçen avantajı kullanamamıştık. O maçtan dört gün sonra soğuk bir Kiev akşamında, grup lideri Ukrayna ile deplasmanda oynanan maçta, Tümer’in buram buram futbol ustalığı kokan golü ile işimiz, biri bizim, diğeri de gruptaki diğer rakiplerimizin karşılıklı oynayacağı iki maça kalmıştı. Bu maçlardan ilki 8 Ekim’de oynanmış ve "hepimiz birer Viking’iz dedirten" Danimarka-Yunanistan maçında, Danimarka’nın galibiyeti hepimizi play-off maçları için ümitlendirmişti. Rakiplerimiz Kopenhag’da karşı karşıya gelirken, aynı dakikalarda millilerimiz de Dünya Kupası’na evsahipliği yapacak olan Almanya’yı hazırlık maçında Atatürk Olimpiyat Stadı’nda ağırlıyordu. Fatih Terim ile -neredeyse- ikinci baharını yaşayan Tümer’in etkili oyunu, Almanya’da oynayan iki lejyoner oyuncudan Halil Altıntop’un ikinci, 17 yaşındaki Nuri Şahin’in ilk milli golleri ile maç 2ǃ Türkiye’nin galibiyeti ile sona ermişti. Takvimden yapraklar tek tek dökülürken, o beklenen maç günü geldi çattı. Türk Milli Takımının Dünya Kupasına vize alması ve kendi işini kendi görebilmesi için gözler son maça çevrildi ; o da Tiran’da 12 Ekim’de oynanacak Arnavutluk maçı...
Türk Milli Takımının Arnavutluk maçına hazırlandığı kadroyu ve genel olarak A Milli formaya aday 25ᆲ kişilik ismi düşündüğümüzde bu takımın kolay kolay bileği bükülemeyecek bir ekip olduğunu, en zor maçlardan başarılı sonuçlarla ayrılabilecek kadro yapısına sahip olduğunu görebilmek mümkün... 103 kez milli olmuş Rüştü Recber dahi yedek kaldığı A Milli Takımımızın kalesini geçtiğimiz sezonlara göre formunu bir hayli yükselten Volkan Demirel koruyor. Fenerbahçe ile Şampiyonlar Ligi’nde de başarılı maçlar çıkartan Volkan, tıpkı zamanında Rüştü’nün kaleyi Engin İpekoğlu’ndan devraldığı gibi, kaleyi Rüştü’den tamamıyla devralmak niyetinde...
Defansta ise yüze yakın milli maçta oynamış, Ersun Yanal’ın gelişiyle –her ne hikmetse- ay-yıldızlı formayı giy(e)memiş, her takımın dörtlü defans anlayışı uyguladığı İngiltere liginde dört yıl top koşturmuş tecrübeli oyuncumuz Alpay Özalan göze çarpıyor. Fatih Terim böylesine önemli bir tecrübeyi aylar sonra, Danimarka maçından önce milli takım kadrosuna çağırarak bir anlamda defanstaki açıklarımıza çare bulmuştu. Defansımızdaki diğer önemli isimler ise, İbrahim Toraman, Tolga Seyhan, Gökhan Zan, Hamit Altıntop, Ümit Özat ve Serkan Balcı... Orta sahamız ise olağanüstü yeteneklere sahip oyunculardan kurulu... Yıldıray’dan Emre’ye, Tümer’den Hüseyin’e, İbrahım Akın’dan Selçuk’a, -yıllanmış şarap- Ergün’den -yeni açan çiçek- Nuri’ye kadar uzanan yetenekleri ile her takımın rüyalarını süsleyen orta saha oyuncularına sahip ay-yıldızlı takımımızın Arnavutluk’u yenmemesi için kanımca ortada hiçbir neden yok. Fatih Tekke ve Ümit Karan’ın sakatlığında, Hakan Şükür’ün cezalı oluşunda bile forvet hattında oynatabileceğiniz Necati, Halil Altıntop, Serhat ve Nihat gibi oyuncularınız var ise değil Arnavutluk’tan, play-off maçlarında oynanması muhtemel maçlardan bile çekinmemek gerekir.
Arnavutluk’u incelersek, rakibimizin  en önemli oyuncuları arasında ülkemizde yıllarca top koşturmuş Alban Bushi, şu sıralar Diyarbakırspor’da oynayan Redi Jupi, Lazio’da oynayan İgli Tare, Halil Altıntop’un Kaiserslautern’den takım arkadaşı Ervin Skela bulunuyor. En önemli oyuncuları bile vasatı aşamayacak futbolculardan oluşan Arnavutluk Milli Takımını deplasmanda yenme becerisini göstermek, rakibi küçümsememekten ve Türk Milli Takımının sahip olduğu yetenekleri kullanmaktan geçiyor. Zira rakibi küçümsemek, yakın tarihteki örneklerde olduğu gibi kötü sonuçlar doğurabiliyor.
Türk Milli Takımının eleme grubunda oynayacağı son 3 maç öncesi göreve gelerek, grupta rakiplerimiz olan Danimarka ve Ukrayna maçlarından 4 puan çıkartan Fatih Terim, zorlu dönemeçlerden her zaman olduğu gibi alnının akıyla çıkmak üzere... Türk futbol tarihinde hep ilkleri başarmış, Türk Futboluna bir Avrupa Kupası armağan etmiş, bilgisiyle, birikimiyle ve vizyonuyla dünyanın en büyük kulüplerinden birinin başına teknik direktör olarak geçmiş olan Fatih Terim, ulusal takımımızı milyonlarca Türk’ün yaşadığı Almanya’ya bir Dünya Kupası finalisti olarak götürecektir, şüphesiz ki... Çünkü büyük başarılar, başarmaya azmi ve hırsı olan insanlarla beraber gelir... Sizce de öyle değil mi?...