Camdan ve çöl rengi kireç taşından yapılan müze, işitsel, görsel ve etkileşimli sergisiyle Clevelandlı Yahudilerin tarihini anlatıyor.
Uluslararası Casus Müzesinin yaratıcısı, yüksek teknolojiyle birleştirdiği tarihi eserleri ve yeni yaşamlara uyarladığı hikayelerle Yahudi mirasının Maltz Müzesini geliştirdi.
Müze geliştirme üzerine uzmanlaşan Malrite Kuruluşunun Başkan Yardımcısı Mike Devine müzeyle ilgili, "Burası bir Yahudi müzesi; fakat, farklı kültürden; ırktan ve dinden insanlar burada buluşabiliyor. Toplum ve ziyaretçiler için büyüleyici bir deneyim olmasını sağlayan da bu, Yahudiler ve Yahudi olmayanlar..." açıklamasını yaptı.
11 Ekimde Clevelandda açılan müzenin adı, Malrite CEOsu Milton Maltz ve eşi Tamara ithafen kondu.
Maltz Müzesinin dışı eski yazılı duvarları andırmak amacıyla kireç taşıyla yapıldı. Mimarlar, 15 milyon dolara mal olan müzeye, kazılardan çıkartılan tarihi eser görünümü vermek için yerin altına inşa ettiler.
Müzenin düzgün hatları ise çağdaşlık hissini uyandırıyor. Ziyaretçiler cam kapıların ardında, 1839 yılında Amerikaya göç etmiş Yahudilerin dünyasında görsel bir tura çıkıyorlar.
Unslebende öğretmen olan Lazarus Kohn ziyaretçilere, Amerikada özgürlüklerine kavuştuklarından bu yana Yahudi geçmişlerini unutmamalarını söylüyor.
Kulaklıklar ve dokunmatik ekranlar sayesinde ziyaretçiler Bavaryadan Amerikaya doğru bir gezintiye çıkıyorlar ve yol boyunca önemli kararlar alıyorlar. Az miktarda paranız olsaydı yine de yolunuza devam eder miydiniz? Amerikaya ulaştığınızda güveneceğiniz kim vardı? Yerleştikten sonra evlenir miydiniz?
Müzenin idari yöneticisi Carole R. Zawatsky, müzenin tarihte bir ilk olduğunu şu sözlerle belirtiyor: "Bir çok Yahudi müzesi var; fakat hiç biri Amerikan Yahudilerini bu şekilde ele almadı".
Müzenin her yerini kaplayan hoparlörlerden klasik müzik yankılanıyor. Bir başka odaya geçtiğinizde klasik müzik yerini at arabası seslerine bırakıyor.
Bir adım sonra kendinizi, bir video gösterisi eşliğinde, hoparlörden hikaye dinlerken buluyorsunuz.
Sessizliğin ve karanlığın hüküm sürdüğü odalarda Holokostun korkunçluğu yüzünüze yansıtılıyor. Bulanık yapılan zemin ise, kendinizi bir Nazi ölüm kampındaymış gibi hissetmenize neden oluyor. Odanın içindeki videodan Holokosttan kurtulmuş insanların hikayelerini dinliyorsunuz.
Müzenin son iki odasında aydınlık hüküm sürüyor ve İsrailin 1948 yılında kuruluşu ile Cleveland Yahudilerinin tarihi belgeleriyle karşılaşıyorsunuz.
Bu arada, değişik ırk ve dine mensup resim galerisini dolaşabiliyorsunuz. Müzenin bahçesi, Holokost ve diğer savaşlardan kurtulmuş kişilerin anısına yapıldı.
Müze, The Temple-Tifereth İsraelin kampusüyle ortak bölgede bulunuyor. 1850de kurulan The Temple-Tifereth İsrael, Amerikadaki en eski reform cemaati olarak biliniyor.