Kara bir gece: KRISTALLNACHT (Kristal Gecesi)

Marsel RUSSO1938 yılının 9 Kasım gecesi…Almanya`da baştan başa bir hareketlenmenin belirtileri var. uzeyden güneye, doğudan batıya birçok kentte saldırılar, Çarlık Rusyasından kalma pogromların dehşetini tazelemek istercesine, Yahudileri hedef alıyor…Ve yanan sinagoglar, yağmalanan evler, dükkanlar; tutuklanan ya da öldürülen insanlar… Nefretin ş

Kavram
9 Ocak 2008 Çarşamba
Bilanço ağır…Tahrip edilen bin kadar sinagog,  7.500 üzerinde dükkan,  tutuklanan  30.000 kişi, ölen 91 masum insan.
Bir ömür boyu birikenlerin, yıllar boyunca nesilden nesile devredilenlerin küçücük bir zaman dilimi içinde sıfırlandığı o gecenin tarihsel gelişimini incelerken, saldırıların kalplerde bıraktığı onarılmaz yıkımı anlatmak mümkün olamayacaktır elbette…
Ansiklopedik tanımı ile, Kristallnacht, Nazi propaganda bakanı Göbels’in emri, Hitler’in onayı ile Yahudilere karşı başlatılan devlet destekli bir hareketti. Amaç, Yahudi değerlerine, Yahudi ekonomik çıkarlarına, Yahudiliğin kendisine zarar vermek, yakmak, yıkmak, yağmalamak, ve unutulmayacak şekilde gözdağı vermekti.
Nasyonal Sosyalist hükümet olaylar sonrası yaptığı değişik açıklamalarda kendini savunurken, saldırıların nedenini son derece basite indirgemişti. Suçlu, Polonya vatandaşı ailesinin sınır dışı edilişine kızan Herschell Greenspan adında bir Yahudi genciydi. Greenspan, Paris’teki Alman Elçiliğinde görevli Ernst Vom Rath’ı öldürmüş, ve böylece halkta biriken öfkenin pimini çekmişti. Bu olayın, 1923 yılında Münih’te Nasyonal Sosyalist hareketin Hitler önderliğinde, Sosyal Demokrat hükümete karşı planladığı, fakat kanlı bir şekilde bastırılan ve kendisinin hapse girmesine neden olan ayaklanmanın onbeşinci yılına rastlaması da öfkeye duygusal bir boyut katmış, ya da öyle olması istenmişti. Sözde başı bozuk kalabalığın kontrolü dolayısı ile zorlaşmıştı.
Bugün dahi, Nazi rejiminin yirminci yüzyılın bu karanlık dönemindeki sorumluluğunu red eden, Holokost’u tarihin kurgulanması şeklinde gören çevreler, "Kristallnacht" ile ilgili olarak Göring’in 12 Kasım 1938 tarihinde yaptığı açıklamaları temel kabul ederler…Alman propagandasının çarkları öylesine işlemiş, Göring ve Göbels olayları öylesine çarpıtmışlardı ki, Yahudiler, kendilerine karşı yapılan bu korkunç saldırılardan sorumlu tutulmuşlar ve  Üçüncü Reich’a milyonlarca mark tutarında sigorta bedeli ödemeye mahkum edilmişlerdi.
Alman tarihçi Ingrid Weckert 1981 yılında yayınladığı kitapta, Kasım pogromunun asıl madurunu  Nazi rejimi olarak gösterecek kadar ileri gitmiş, Greenspan’ı  uluslararası Yahudiliğin maşası ilan etmiştir. Mayıs 1933’te Nasyonal Sosyalist Alman hükümeti ile Filistin’deki Yahudi toplumu arasında imza edilen "bölgeye göç eden Yahudilerin sermayeleri üzerindeki blokenin kaldırılmasını ve para transferini öngören Ha’arava (Transfer) Anlaşmasını" örnek göstererek, Almanya ve Yahudiler arasında yaratılan olumlu havanın, kimi Yahudi provokatörlerce torpillendiğini iddia etmiştir.
O geceye Almanlar adeta karnaval havasını çağrıştıracak bir de isim verdiler. Kristal Gece… Kırık cam parçacıklarının alevlerden ilham alarak ışıması, onları heyecanlandırmış olsa gerek… Oysa, camlardan oluşan yansımalar, acı dolu, derin bir karanlığın habercisinden başka bir şey değildi.
Evet, Herschell Greenspan çok sevdiği ailesinin salt Polonya vatandaşı Yahudi olmasından dolayı sınır dışı edilmesine tepki vermiş, ve Fransa’daki Alman elçisini öldürmek için harekete geçmişti. Evet, Herschell Greenspan, elçiyi bulamadığından dolayı, ikincil bir görevde bulunan Ernst Vom Rath’ı hedef almış, onu öldürmüştü, ve suçluydu.
Tamamen kişisel nedenlerle yapılan bu saldırıları Yahudilerin sorumluluğuna yıkmak, ancak Alman propagandasının başarabileceği bir şey olabilirdi. Hitler kaleme aldığı Kavgam kitabında, 1933 yılında iktidara gelmeden verdiği mesajlarda, ve iktidara geldikten sonra yaptığı açıklamalarda Yahudiler’e ne kadar karşı olduğunu belli ediyordu. 1935 yılında yayınlanan Nürnberg yasaları ise, Nazilerin Yahudiler’e karşı tavırlarını resmileştiriyor, bunları adeta yasal bir çerçeveye oturtuyordu.  Dolayısı ile 9 Kasım 1938 gecesi, Almanya ve Avusturya’nın tüm kentlerinde aynı anda organize bir şekilde başlayan ve aynı oranda yakıcı ve yıkıcı olayların devlet destekli olmadığına inanmak en hafif deyimi ile saflık olur.
Nitekim, SS Reichsführer Heydrich imzası ile ve çok gizli kaydı ile 9 Kasımı 10 Kasıma bağlayan gece yayınlanan talimatlar saldırıların ardındaki devlet desteğini kanıtlar niteliktedir. Buna göre, saldırılarda Almanların ve onlara ait taşınmazların zarar görmesi kesinlikle engellenecek; Yahudilere ait ev ve işleri yakılacak ancak yağmalanması önlenecek; polis hareketleri engellemeyecek ancak bunların hedeften sapmaları halinde devreye girecek;
yabancı devlet vatandaşlarına Yahudi olsalar dahi kesinlikle dokunulmayacak; polis, sinagoglarda ve Yahudi kuruluşlarındaki evraklara el koyacak ve bunları yerel sorumlulara teslim edecek; gecenin bitime doğru, Yahudilerin önde gelenleri ve özellikle zenginleri tutuklanacak ve eldeki olanaklar dahilinde toplama kamplarına nakilleri sağlanacaktır.
(Kaynak : Nürnberg Kayıtları PS񮦻)
O gece, Yahudiler yataklarından sökülmüşler, sokaklara çıkarılıp dövülmüşler, ev ve dükkanları gözlerinin önünde yakılıp yıkılmıştı…Malları yağmalanmış, yarınlarının iyi olacağına dair tüm umutları, o birkaç saat içinde kül olup gitmişti. Yahudi kimliğinin tüm sembolleri de sinagoglarla beraber yerle bir olmuştu.
O günlerde küçük bir çocuk olan Viyanalı Josef Linser’in anlattıklarından dehşet gecesini takip etmek hiç te zor değil… "9 Kasım 1938 gecesi, hatırladığım kadarı ile sokağa çıkmaktan korkmuştuk. Dışarıda korkunç bağrışmalar vardı…Ben, 10 yaşında bir çocuk olarak, kimseye fark ettirmeden dışarı çıkmıştım. Onları görüyordum. Sinagoga girmişler, Sefer Toraları sürükleyerek dışarı çıkarmışlar, yuvarlamışlardı. Oradan topladıkları tüm kitapları yakmağa başlamışlar, alevlerin yükselmesi ile adeta zevklerinin doruğuna ulaşmışlardı. Ağır bir korku atmosferi kaplamıştı heryeri. Hemen eve koşup bir daha sokağa çıkmadım. Daha sonra polisler evleri dolaşmaya ve Yahudileri tutuklamağa başladılar. Ellerinde bir liste var mıydı, pek bilemiyorum. Ailemizden de amcamı ve kuzenimi tutuklayıp Dachau toplama kampına götürdüler. Onları dokuz ay sonra, Avusturya’yı – dolayısı ile Almanya’yı - terk edeceklerine dair bir taahhütname aldıktan sonra serbest bıraktılar. Şanslıydılar…"  ( Kaynak: Yad Vashem Arşivi, 03/8966 )
Ertesi gün, olayların yatışması ile, sorun çıkaran Yahudiler tutuklanarak Treblinka, Auschwitz ve Dachau toplama kamplarına gönderilirler. Toplu tutuklamaların nedeni, Yahudilerin Alman toplumsal yaşantısına uyum sağlayamamaları, düzeni bozmaları, infial uyandıracak hareketlerde bulunmalarıdır. Ne yazıktır ki, uzun seneler aynı mahalleleri paylaşan, aynı dükkanlardan alış veriş yapan Alman komşuları, Yahudilerin karşılaştıkları pogromu dehşet içinde, ancak pek te fazla tepki göstermeden izlerler. Özellikle, Hitler’e karşı sert muhalefeti ile tanınan başkent Berlin’deki Protestolar, Alman toplumunu ikiye bölecek kadar yoğun olur, ancak sonuca etki edecek gücü bulamaz kendinde…
Bir anlamda, "Kristallnacht" Alman ve Avrupa Yahudileri için Son Çözüme giden yolda bir başlangıç noktası oluşturur…Bundan sonra, önce çalışma kampları, daha sonra toplama kampları ve en sonunda ölüm kampları devreye girecek, ve insanlık, tarihinin en sistematik soykırımına tanık olacaktır: felsefesi ile, yöntemleri ile, akıllara durgunluk verecek altyapısı ile…
O günlerin üzerinden geçen onlarca yıl sonra, Alman gençliği, Berlin duvarının yıkılmasını büyük bir coşku ile kutladığında, acaba kaçı Hitler’in kendilerine bıraktığı ağır mirasın ayrıdındaydı?…Takvim yapraklarının 9 Kasım 1990 tarihini gösterdiği o gün, resmen olmasa da, iki Almanya’nın ayrılığı sona eriyordu. Birçok Alman o günün birleşik  Federal Almanya’nın kuruluş günü olmasını arzu ettiğinde ise karşılarına, yollara saçılmış, parıl parıl parlayan küçük cam parçaları çıkacaktı: Bu Kristallnacht’ın gölgesiydi…