Bilanço ağır
Tahrip edilen bin kadar sinagog, 7.500 üzerinde dükkan, tutuklanan 30.000 kişi, ölen 91 masum insan.
Bir ömür boyu birikenlerin, yıllar boyunca nesilden nesile devredilenlerin küçücük bir zaman dilimi içinde sıfırlandığı o gecenin tarihsel gelişimini incelerken, saldırıların kalplerde bıraktığı onarılmaz yıkımı anlatmak mümkün olamayacaktır elbette
Ansiklopedik tanımı ile, Kristallnacht, Nazi propaganda bakanı Göbelsin emri, Hitlerin onayı ile Yahudilere karşı başlatılan devlet destekli bir hareketti. Amaç, Yahudi değerlerine, Yahudi ekonomik çıkarlarına, Yahudiliğin kendisine zarar vermek, yakmak, yıkmak, yağmalamak, ve unutulmayacak şekilde gözdağı vermekti.
Nasyonal Sosyalist hükümet olaylar sonrası yaptığı değişik açıklamalarda kendini savunurken, saldırıların nedenini son derece basite indirgemişti. Suçlu, Polonya vatandaşı ailesinin sınır dışı edilişine kızan Herschell Greenspan adında bir Yahudi genciydi. Greenspan, Paristeki Alman Elçiliğinde görevli Ernst Vom Rathı öldürmüş, ve böylece halkta biriken öfkenin pimini çekmişti. Bu olayın, 1923 yılında Münihte Nasyonal Sosyalist hareketin Hitler önderliğinde, Sosyal Demokrat hükümete karşı planladığı, fakat kanlı bir şekilde bastırılan ve kendisinin hapse girmesine neden olan ayaklanmanın onbeşinci yılına rastlaması da öfkeye duygusal bir boyut katmış, ya da öyle olması istenmişti. Sözde başı bozuk kalabalığın kontrolü dolayısı ile zorlaşmıştı.
Bugün dahi, Nazi rejiminin yirminci yüzyılın bu karanlık dönemindeki sorumluluğunu red eden, Holokostu tarihin kurgulanması şeklinde gören çevreler, "Kristallnacht" ile ilgili olarak Göringin 12 Kasım 1938 tarihinde yaptığı açıklamaları temel kabul ederler
Alman propagandasının çarkları öylesine işlemiş, Göring ve Göbels olayları öylesine çarpıtmışlardı ki, Yahudiler, kendilerine karşı yapılan bu korkunç saldırılardan sorumlu tutulmuşlar ve Üçüncü Reicha milyonlarca mark tutarında sigorta bedeli ödemeye mahkum edilmişlerdi.
Alman tarihçi Ingrid Weckert 1981 yılında yayınladığı kitapta, Kasım pogromunun asıl madurunu Nazi rejimi olarak gösterecek kadar ileri gitmiş, Greenspanı uluslararası Yahudiliğin maşası ilan etmiştir. Mayıs 1933te Nasyonal Sosyalist Alman hükümeti ile Filistindeki Yahudi toplumu arasında imza edilen "bölgeye göç eden Yahudilerin sermayeleri üzerindeki blokenin kaldırılmasını ve para transferini öngören Haarava (Transfer) Anlaşmasını" örnek göstererek, Almanya ve Yahudiler arasında yaratılan olumlu havanın, kimi Yahudi provokatörlerce torpillendiğini iddia etmiştir.
O geceye Almanlar adeta karnaval havasını çağrıştıracak bir de isim verdiler. Kristal Gece
Kırık cam parçacıklarının alevlerden ilham alarak ışıması, onları heyecanlandırmış olsa gerek
Oysa, camlardan oluşan yansımalar, acı dolu, derin bir karanlığın habercisinden başka bir şey değildi.
Evet, Herschell Greenspan çok sevdiği ailesinin salt Polonya vatandaşı Yahudi olmasından dolayı sınır dışı edilmesine tepki vermiş, ve Fransadaki Alman elçisini öldürmek için harekete geçmişti. Evet, Herschell Greenspan, elçiyi bulamadığından dolayı, ikincil bir görevde bulunan Ernst Vom Rathı hedef almış, onu öldürmüştü, ve suçluydu.
Tamamen kişisel nedenlerle yapılan bu saldırıları Yahudilerin sorumluluğuna yıkmak, ancak Alman propagandasının başarabileceği bir şey olabilirdi. Hitler kaleme aldığı Kavgam kitabında, 1933 yılında iktidara gelmeden verdiği mesajlarda, ve iktidara geldikten sonra yaptığı açıklamalarda Yahudilere ne kadar karşı olduğunu belli ediyordu. 1935 yılında yayınlanan Nürnberg yasaları ise, Nazilerin Yahudilere karşı tavırlarını resmileştiriyor, bunları adeta yasal bir çerçeveye oturtuyordu. Dolayısı ile 9 Kasım 1938 gecesi, Almanya ve Avusturyanın tüm kentlerinde aynı anda organize bir şekilde başlayan ve aynı oranda yakıcı ve yıkıcı olayların devlet destekli olmadığına inanmak en hafif deyimi ile saflık olur.
Nitekim, SS Reichsführer Heydrich imzası ile ve çok gizli kaydı ile 9 Kasımı 10 Kasıma bağlayan gece yayınlanan talimatlar saldırıların ardındaki devlet desteğini kanıtlar niteliktedir. Buna göre, saldırılarda Almanların ve onlara ait taşınmazların zarar görmesi kesinlikle engellenecek; Yahudilere ait ev ve işleri yakılacak ancak yağmalanması önlenecek; polis hareketleri engellemeyecek ancak bunların hedeften sapmaları halinde devreye girecek;
yabancı devlet vatandaşlarına Yahudi olsalar dahi kesinlikle dokunulmayacak; polis, sinagoglarda ve Yahudi kuruluşlarındaki evraklara el koyacak ve bunları yerel sorumlulara teslim edecek; gecenin bitime doğru, Yahudilerin önde gelenleri ve özellikle zenginleri tutuklanacak ve eldeki olanaklar dahilinde toplama kamplarına nakilleri sağlanacaktır.
(Kaynak : Nürnberg Kayıtları PS)
O gece, Yahudiler yataklarından sökülmüşler, sokaklara çıkarılıp dövülmüşler, ev ve dükkanları gözlerinin önünde yakılıp yıkılmıştı
Malları yağmalanmış, yarınlarının iyi olacağına dair tüm umutları, o birkaç saat içinde kül olup gitmişti. Yahudi kimliğinin tüm sembolleri de sinagoglarla beraber yerle bir olmuştu.
O günlerde küçük bir çocuk olan Viyanalı Josef Linserin anlattıklarından dehşet gecesini takip etmek hiç te zor değil
"9 Kasım 1938 gecesi, hatırladığım kadarı ile sokağa çıkmaktan korkmuştuk. Dışarıda korkunç bağrışmalar vardı
Ben, 10 yaşında bir çocuk olarak, kimseye fark ettirmeden dışarı çıkmıştım. Onları görüyordum. Sinagoga girmişler, Sefer Toraları sürükleyerek dışarı çıkarmışlar, yuvarlamışlardı. Oradan topladıkları tüm kitapları yakmağa başlamışlar, alevlerin yükselmesi ile adeta zevklerinin doruğuna ulaşmışlardı. Ağır bir korku atmosferi kaplamıştı heryeri. Hemen eve koşup bir daha sokağa çıkmadım. Daha sonra polisler evleri dolaşmaya ve Yahudileri tutuklamağa başladılar. Ellerinde bir liste var mıydı, pek bilemiyorum. Ailemizden de amcamı ve kuzenimi tutuklayıp Dachau toplama kampına götürdüler. Onları dokuz ay sonra, Avusturyayı dolayısı ile Almanyayı - terk edeceklerine dair bir taahhütname aldıktan sonra serbest bıraktılar. Şanslıydılar
" ( Kaynak: Yad Vashem Arşivi, 03/8966 )
Ertesi gün, olayların yatışması ile, sorun çıkaran Yahudiler tutuklanarak Treblinka, Auschwitz ve Dachau toplama kamplarına gönderilirler. Toplu tutuklamaların nedeni, Yahudilerin Alman toplumsal yaşantısına uyum sağlayamamaları, düzeni bozmaları, infial uyandıracak hareketlerde bulunmalarıdır. Ne yazıktır ki, uzun seneler aynı mahalleleri paylaşan, aynı dükkanlardan alış veriş yapan Alman komşuları, Yahudilerin karşılaştıkları pogromu dehşet içinde, ancak pek te fazla tepki göstermeden izlerler. Özellikle, Hitlere karşı sert muhalefeti ile tanınan başkent Berlindeki Protestolar, Alman toplumunu ikiye bölecek kadar yoğun olur, ancak sonuca etki edecek gücü bulamaz kendinde
Bir anlamda, "Kristallnacht" Alman ve Avrupa Yahudileri için Son Çözüme giden yolda bir başlangıç noktası oluşturur
Bundan sonra, önce çalışma kampları, daha sonra toplama kampları ve en sonunda ölüm kampları devreye girecek, ve insanlık, tarihinin en sistematik soykırımına tanık olacaktır: felsefesi ile, yöntemleri ile, akıllara durgunluk verecek altyapısı ile
O günlerin üzerinden geçen onlarca yıl sonra, Alman gençliği, Berlin duvarının yıkılmasını büyük bir coşku ile kutladığında, acaba kaçı Hitlerin kendilerine bıraktığı ağır mirasın ayrıdındaydı?
Takvim yapraklarının 9 Kasım 1990 tarihini gösterdiği o gün, resmen olmasa da, iki Almanyanın ayrılığı sona eriyordu. Birçok Alman o günün birleşik Federal Almanyanın kuruluş günü olmasını arzu ettiğinde ise karşılarına, yollara saçılmış, parıl parıl parlayan küçük cam parçaları çıkacaktı: Bu Kristallnachtın gölgesiydi