Sara YANAROCAKYeni bir ay doğduğu zaman kim, onun için iyi bir dilekte bulunursa, orada Şehina (kutsal nur) kendini gösterir" Babil Talmudu: Sanh. 42A
Başaklar büyüdüğü zaman, bunu ay ışığında kutlamalıyız. Ama ya ay kendini göstermezse? O zaman bir ayın dolduğunu ve yılın yavaş yavaş tamamlanmakta olduğunu nasıl anlayacağız? Ayın kendisi tamamlayıp bütünleyebilmesi için belki de onu kutsamamız gerekiyor!
Binlerce yıl önce, Yahudilerin tümünün içinde böyle bir inanç vardı. Fakat Yahudiler buna bir çare buldular. Ayın belirip kendini tamamlaması için gereken bir gün icat ettiler.
"Roş Hodeş" (Ay başı) adını verdikleri bu gün yeni ayın doğduğu gün olarak kabul edildi. Giderek ay ortasında ay gelişti olgunlaştı. Dolunay oldu, sonra yine inceldi ve 1 ay dolmuş oldu. En ince olduğu gece yeniden Roş Hodeş oldu. Yeni bir ay başladı. İbrani takviminde eğer o ay 30 gün çekerse Roş hodeş iki kere kutlanır. Ayın son günü ve yeni ayın ilk günü. Eğer o ay 29 gün çekerse Roş Hodeş tek kerede kutlanır. Ayın inceldiğinin ertesi günü. Biblik dönemlerde, Roş Hodeş trompet çalarak ve sayılar kitabının 10:10 ve 28:11ᆣ bölümlerinde yazılı olan yönergeler doğrultusunda kutlanırdı. İkinci Bet ha Mikdaş döneminde, meşalelerle Kudüsteki tapınak dağına tırmanılır ve yeni ayın doğuşu müjdelenirdi. Roma İmparatorluğu döneminde bu tip ateşlerin yakılması yasak edilmişti. M.S. 70 yılında Tapınağın yakılmasının ardından bu kutlamalar farklılık kazandı. O gün insanlar özel bir bayram yemeği hazırladılar. Erkekler o gün çalışmadılar. Çocukların okulu da tatil edildi.
Fakat bu kutlama özellikle kadınlara özgü bir gün haline dönüştü. Çünkü kadınların ay ile özel bir ilişkileri olduğu her zaman kabul edilen bir şeydi. Bu belki dolunayla ve yahut kadınların bedensel takvimleri ilgili bir düşünüştü. Burada işin içine romantizm ve kadının aylık biyolojik dönemleri giriyordu. Zaten ayın ibranice adı da dişil özellik taşıyan (Levana) idi. Din mistikleri arasında ay ile kadının özdeşleştirilmesinin nedeni ise ayın Şehinayı (kutsal nur) sembolize etmesidir. Tanrının yeryüzündeki şehinasının izdüşümü ise kadındır: ay küçüldükçe Şehina sürgüne gider, ay yeniden olgunlaştığında ise Tanrının varlığı, yeryüzünde yeniden tüm haşmetiyle hissedilir.
Midraş anlatılarına veToradaki öykülere göre, Sina Dağının eteklerinde yapılmaya karar verilen "altın buzağı" için, tüm kadınlar ziynetlerini vermeyi reddetmişlerdi. (Çıkış 32:2); böylece kadınların Tanrı tarafından ödül olarak o günü bir tatil şekilde kutlamaları öngörülmüştü.
Tüm yıl boyunca her ay o gün kadınların bayram günü olacaktı. O akşam geleneksel olarak mumlarını yakar ve bayram yemekleri yerlerdi.
Bugün, Roş Hodeşten bir önceki Şabat günü sinagoglarda, Tora okunurken yeni ayın geldiği duyurulur. Bütün Yahidler yeni gelen ayı kutsayıp, ayın kendini yeniden tamamlamasını dilerler. Mumlar yakılır. Tanrıya mizmorlar okunur. Roş Hodeş eğer Şabat gününe gelirse o hafta okunan peraşanın yanısıra Sayılar Kitabının (28:9ᆣ) bölümleri de okunur. Bu bölümde 1. Bet ha Mikdaş döneminde Roş Hodeşte yapılması gereken korban görevlerinden söz edilir.
Bir Talmud anlatısına göre (Hulin 60 b), aslında güneş ve ay eşit ebatlara ve eşit ışık gücüne sahiptir. Fakat ay bundan tatmin olmamış, Tanrıya başvurarak ve şikayet ederek, ikisinden birinin daha küçük olmasını istemiş. Tabii ki isteği kendi lehine imiş. Tanrıya ters gelen bu davranış , onun aya "gece" demesine varan bir karar verdirmiş. Midraşa göre Maşiyah geldiği zaman ay kendini yeniden eski haline getirecek ve güneş ile aynı ölçütlere ulaşacakmış. Bu kehanete göre ise o zaman kadın da erkekle benzer ölçütlerle eşit olacakmış!
Roş Hodeş özellikle aşırı dinci Yahudi cemaatlerinde özel bir törenle kutlanır. Bu törene "kiduş levana, (ayı kutsama) adı verilir. Tören, Roş Hodeşe en yakın olan Şabat akşamı kutlanır. Herkes en iyi giysilerini giyip, bayram havasında hazırlanır. Herkes evlerden dışarı çıkar, ayın en net göründüğü anda evreni ve ayı yaratan Tanrı için kutsama duaları okunur. Mizmorlardan ve Şira Şirimden bölümler söylenir. Kişiler birbirlerine dönerek "Şalom Alehem" (Barış üzerinizde olsun) derler. Diğerleri de onlara "Alehem Şalom (üzerinizde barış olsun) diye cevap verirler. Böylece Aybaşı (Roş Hodeş) kutsanmış olur.
Günümüzde, dindar Yahudiler arasında Roş Hodeş günü kadınlar için özel bir kutsiyet taşır. Biraraya gelirler, o ay yapılan brit milalar ve düğünler için özel eğlenceler tertiplerler. O günü mumlar yakarak, dans ederek ve özel yiyecekler yiyerek kutlarlar. Özel anılarını anlatırlar, midraştan parçalar okurlar. Toradan öyküler dinlerler ve diğer kadınlarla ilgili anlatıları öğrenirler. Hem dini, hem de halk şarkıları söylerler. Bazen bu törenlere erkekler de katılır.
Chelmde ayı yakalamak
Polonyanın Chelm kasabasında "bilge" köylülerin gökyüzündeki ayla ilgili ilginç alışkanlıkları ve kuramları vardı.
"Bu ay niçin her gece parıldıyor?" diye merak ederlerdi. " O zaman biz de onu adım adım izleyerek geceleri takip edip ışığından faydalanmalıyız"
Bu düşüncelerini açmak üzere kasabanın ihtiyarlarına başvurdular. Onların arasında en namlı ve "bilge" ihtiyara giderek "biz her akşam ay ışığı istiyoruz!" dediler.
Yaşlılar bir araya geldiler. Uzun uzun tartıştıktan sonra kararlarını açıkladılar: "Bir kova alın ve için suyla doldurun. Onu tam ay ışığının altına koyun. Ay ışığı kısa bir süre sonra kovadaki suya aksedecektir. O zaman derhal kovanın üzerine bir kapak örtün ki, ışık dışarıya kaçamasın. İyice örterseniz ay her zaman orada kalacaktır" Chelmlilerin bu planı dinledikten sonra ne kadar mutlu olduklarını tahmin edebiliyorsunuz değil mi? İtişe kakışa koşarak kova bulmaya gittiler.
Bir kova ağzına kadar suyla dolduruldu ve ay ışığının altına kondu. Dolunay kovadaki suya aksedince hemen üzerine ağır bir kapak koydular. Kapağı da kalın bir iple bağladılar. "Böylece ay kesinlikle kovadan dışarıya kaçamaz!" diyorlardı.
Kasaba halkı 15 gün boyunca işlerine daldılar. Derken o gece gökyüzü kapkaranlıktı. Ay ortalığı hiç aydınlatmıyordu. Chelmliler "sorun değil!" dediler "Kovayı açarız, ay dışarıya fırlar ve gökyüzüne takılır kalır!"
Bütün kasaba halkı köyün meydanında toplandı. Kasabanın en en yaşlısına kapağı açma onuru verildi. İnsanlar sabırsızlıktan yerlerinde duramıyorlardı.
Kapağı açtıklarında bir de ne görsünler? Haydaa, Ay orada değildi! "Bu nasıl olabilir? Ayımıza ne oldu? Nasıl kaçabildi?" diye herkes dehşetle birbirlerine sorular soruyorlardı. Korkunç bir hayalkırıklığı içindeydiler!
Kasabanın en yaşlısı, titrek parmağını onlara doğru sallayarak ciddi ciddi şöyle dedi. "Sorun şu!" uzun bir düşünme süresinden sonra devam etti" bunun nedeni kovanın iyi korunmuş olmaması. Eğer gelecek ay, ay kovanın içinde belirirse o kapağı çok hızlı kilitlemeli ve onun asla kaçamayacağı çok emin bir yerde korumalıyız."
Chelmliler hep bir ağızdan; "A, evet" dediler. Kasabamızda böyle bilge yaşlılar olduğu için şükretmeliyiz. Şimdi artık ne yapmamız gerektiğini çok çok iyi anladık."
Kaynak: Polonya halk öyküsü.
The Jewish Year
Celebrating the holidays.