25 Ocak 2003 tarihinde The Economist dergisinde çıkan tanıtım yazısında şöyle yazıyordu: "Bu kitap 1743te, on dört yaşındaki Moses Mendelssohnun eğitim görmek arzusuyla Berline gelmesiyle başlıyor. Kendisi ileride Alman Sokrates ve Yahudi Luther olarak ünlenecekti. Kitap yaklaşık iki yüzyıl sonra, bir başka aydın kişilik olan Hannah Arendtin, Nazilerin iktidara gelmesinden sonra Berlini terk etmesiyle bitiyor. Bu iki olay Elonun kitabının çerçevesidir ve aynı zamanda, modern Alman Yahudi tarihinin çehrelerine örnektir. Elon, Yahudiliğin simgesi olan bazı ilginç, genellikle laik görüşlü ve çoğunlukla cezbedici insanların kaderlerini ve düşüncelerini incelemek istiyor..."
The New York Times Magazine ve The New York Review of Booksda sık sık yazıları yayınlanan ve sekiz başka eseri bulunan Elonun yapıtın orijinal adı The Pity of It Alldur. Kitabın Türkçe adını, editörü Gila Erbeşle birlikte koyduk: "Çöküşe Tırmanış". Neden Tırmanış? 1743 yılında Almanyada Yahudiler toplumun en alt katmanlarından birini oluşturuyordu. Bundan sonraki iki yüzyıl boyunca her nesil, amansız mücadeleler vererek, bir önceki neslin kazanımlarına yenilerini ekledi. Böylece Yahudiler, bilimden sanata, siyasetten sanayiye, Alman toplumunun en üst kademelerine tırmandılar. Peki, neden Çöküş? Böylesi uzun ve parlak gelişim yıllarının sonunda Yahudilerin vardıkları nokta zirve değil, 1933te Nazilerin iktidara gelişi ile korkunç bir çöküş oldu. Bu yüzden onların öyküsü Çöküşe Tırmanıştı. Amos Elon, kitabına "The Pity of It All" ismini vererek Yahudilerin iki yüzyıl boyunca verdikleri mücadelenin ve sergiledikleri tüm çabaların boşa çıkmasının ne kadar acı olduğunu söylüyor.
* * *
Nazilerin uyguladığı Yahudi soykırımı Holokost, insanlık tarihinin en karanlık sayfalarından biridir ve aynı zamanda Yahudilik tarihinin, hafızalardan hiç silinmeyecek en acılı bölümüdür. Altı milyon Yahudinin yaşamlarının ellerinden alındığı ve Avrupada yüzyıllardır süren Yahudi varlığının neredeyse sona erdirildiği bu vahşet karşısında, Yahudi olsun veya olmasın, hiç kimsenin kayıtsız kalması mümkün değildir. Bu nedenle Holokost hakkında bugüne kadar pek çok kitap, film ve araştırma yayınlanmıştır.
Amos Elonun kitabının cazibesi ve onu benzersiz kılan özelliği işte burada öne çıkmaktadır. Elon, II. Dünya Savaşı sırasındaki Nazi vahşetine kitabında hiç yer vermemiştir. Son bölümde Nazilerin iktidara gelişini ve bunun simgesi olan Kristallnachti nakletmiş ve kitabı bitirmiştir. Kitabın ilgilendiği asıl konu, Holokostla sona eren bir tarihin nasıl geliştiği ve bu trajik sona nasıl gelindiğidir. Bunda Yahudilerin, Almanların ve dönemin şartlarının oynadığı roldür. Aradan altmış yıl geçtikten sonra sıra aysbergin suyun altında kalan bölümünü anlamaya gelmiştir. Kitap, bu nedenle 1743te başlıyor. Bu tarih Avrupada Aydınlanma dönemine rastlar. Bu aynı zamanda, ileriki yıllarda Alman entelektüel yaşamına nüfuz etmeyi başaracak ilk Yahudi olan ünlü düşünür Moses Mendelssohnun on dört yaşında bir çocukken Prusyanın başkenti Berline geldiği tarihtir ve bu nedenle Yahudilerin özgürleşme ve Alman toplumunda yükselme macerasının miladı sayılabilir.
O yıllarda Yahudilerin büyük şehirlerde yaşamaları yasaktı. Sadece çok zengin olan ve Alman kralları ile iş ve kişisel dostluk ilişkileri bulunan birkaç ailenin şehirlerde yerleşmesine izin verilirdi. Büyük çoğunluk yoksul ve göçebe bir halk olarak kırsal alanlarda gezinir, seyyar satıcılık, eskicilik ve hatta dilencilik ve soygunculuk yaparak yaşamlarını sürdürmeye çalışırdı. 1743 ile 1933 yılları arasındaki iki yüzyıllık süreç Yahudiler için en zorlu roller-coasterları andıran inişli çıkışlı bir seyir izlese de hep yukarı yönlü olur. Yahudiler, zaman zaman kimliklerini sorgulamak ve bazen bireysel ve hatta kitlesel olarak ondan vazgeçmek pahasına Alman toplumsal yaşamına gireler ve her alanda yükselirler. 1933 yılına gelindiğinde, Mendelssohn, Heinrich Heine, Karl Marx, Franz Kafka, Albert Einstein, Hannah Arendt ve daha birçoklarını yetiştirmiş olan, şair, yazar, müzisyen, filozof, girişimci ve bilim adamlarından oluşan başarılı bir topluma dönüşürler.
Ne var ki, Nazilerin iktidara gelmesi ile bu süreç sona erer. Yahudilerin üzerinde durdukları ve aslında hiçbir zaman tam anlamıyla güvenilir olmayan militer karakterli Alman toplumsal zemini çöker. Bu sadece onların değil, modernizmin temel ulvileşme projesi olarak kalan bir bütünleşme ve hoşgörü hayalinin de çöküşü olur.
Elon, kitabın konusunu giriş bölümünde şöyle açıklıyor: "
19. yüzyıl boyunca Alman Yahudileri Mendelssohnun dinler arası arkadaşlıklarını kutladılar ve bundan ümitlendiler. Bu arkadaşlıklardan duydukları gurur, toplumda onunla benzer oranda kabul görmelerinde karşılaştıkları zorlukların bir belirtisiydi ve belki de bu zorlukların acısını dindiriyordu. Mendelssohn onların koruyucu meleği olmuştu. Bu, etnik ve dini kimliğini korumak isteyen fakat aynı zamanda geniş toplumun kültürünü de paylaşmak isteyen insanların modeliydi. Mendelssohn, Alman kültürüne ve uygarlığına tapan asimile olmuş uzun bir Alman Yahudileri dizisinin birincisiydi ve tüm bu insanların yatırımı iki yüzyıl sonra dehşet verici ve haşin bir sona varacaktı. Bazıları diğerlerinden daha yetenekliydi, bazıları hiç yetenekli değildi ama çoğu doğdukları ülkeye şaşmaz bir şekilde bağlıydı.
Onların, Mendelssohn günlerinden Nazizmin yükselişine kadar süren böylesine ümit verici, fakat aynı zamanda böylesine hüzünlü, böylesine karmaşık ve nihayetinde böylesine korkunç öyküsü, bu kitabın konusudur."
* * *
Kitap ön planda Yahudilerin Alman toplumu içindeki gelişimini incelerken, arka planda da Fransız İhtilalinden Napolyon Savaşlarına, 1848 burjuva devriminden Bismarckın Almanyayı birleştirmesine, 1907 Ekim Devriminden Birinci Dünya Savaşına ve nihayetinde Nazilerin iktidara gelişine kadar koca bir Avrupa tarihini anlatıyor. Çöküşe Tırmanışın, Yahudi meselelerine duyarlı olan ve tarihe analitik bir gözle bakmak isteyen okurların ilgi duyacakları ve beğeniyle okuyacakları bir kitap olduğuna inanmakla birlikte, çeviren olarak kitap hakkında methedici görüşler belirtmenin uygun bir davranış olmayacağını düşünüyorum. Bu yüzden en iyisi, The New York Times ile Los Angeles Timesın yazdıklarını ve 78 yaşındaki annemin sözlerini sırasıyla nakledeyim: "Muhteşem, geniş kapsamlı, tutkulu,
değerini hiç yitirmeyecek bir kitap." "Elona eseri için minnettar olmamız gerekir." "Her Yahudi bu kitabı mutlaka okumalı."