Merkez Bankasi 2006 yilindan itibaren “enflasyon hedeflemesi” uygulayacak

Suzi APALAÇİ DAYANYKB, Kıdemli EkonomistEkonomide enflasyonla mücadele ve enflasyonu kontrol etme görevi Merkez Bankası`nındır. Modern Merkez Bankacılığı anlayışında, Merkez Bankaları`nın tek amacı enflasyonu kontrol altında tutmaktır.

Ekonomi
9 Ocak 2008 Çarşamba

Yani büyümeye katkıda bulunmak veya faizlerin düşmesine yardımcı olmak  Merkez Bankası’nın görevi değildir. Ancak ve ancak hedeflenen enflasyon oranının tutturulması garanti ise, Merkez Bankası ekonomideki diğer değişkenleri destekleyecek politikalar izleyebilir. Merkez Bankası enflasyonu kontrol etmek için belirlediği para politikalarını uygular. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) 2006 yılından itibaren uygulayacağı para politikasının "enflasyon hedeflemesi" olacağını duyurmuştur. Bu yazımda Türkiye’de bugüne kadar uygulanmış olan para politikalarına kısaca değindikten sonra enflasyon hedeflemesinin ne olduğunu irdeleyeceğim Çünkü uygulanan para politikası vatandaş olarak bizleri ve iş yaptığımız sektörleri etkiliyor. 

Geçmişte uygulanan para
politikalarının başarısı kalıcı olamadı...
Hepimizin bildiği gibi, Türkiye’de enflasyonu düşürmek için geçmişte çok kez değişik politikalar uygulanmış ve 2001 yılına kadar uygulanan politikaların hepsi başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu dönemde her yıla iddialı enflasyon hedefleri ile başlanmış ama enflasyonda kalıcı bir düşüş yakalanamamıştır. Merkez Bankası enflasyonu düşürmek için parasal büyüklükleri, Merkez Bankası bilançosu büyüklüklerini veya kur artışını kontrol etmek gibi politikalar izlemiştir. Bizlere anlaması ve hatırlaması en kolay gelen para politikası döviz kurunu kontrol altında tutarak enflasyonla mücadele politikası, yani 2001 krizi öncesinde uygulanan politika. Bu dönemde Merkez Bankası bir yıllık vadede döviz kurları için günlük değerler belirleyip kurların bu seviyede oluşmasını sağlıyor, hatta garanti ediyordu. Üretimde kurlar önemli bir maliyet unsuru olduğu için, kurların sınırlı artması fiyatların da sınırlı artmasına yol açtı. Nitekim, 2000 yılının başında %70’e yakın olan enflasyon 2001 yılı Şubat ayında %33’e kadar geriledi. Ancak, baskı altında tutulan kurlara gelen spekülatif atak bu politikanın sürdürülemez olduğunu ortaya koydu ve Merkez Bankası yüksek oranlı bir devalüasyonun ardından dalgalı kur rejimine geçti. Yani kurlar Merkez Bankası müdahalesi olmadan sadece piyasalardaki arz talep koşulları ile belirlenmeye başlandı. Ve de enflasyon eski seviyesine –hatta daha da üzerine - yükseldi. Bu koşullar altında, Merkez Bankası’nın enflasyonu düşürmek için tek bir alternatifi kalmıştı: Dünyada birçok başarılı örneği bulunan enflasyon hedeflemesi. Ancak, krizin hemen ardından ekonomik ortam enflasyon hedeflemesine uygun olmadığı için Merkez Bankası 2002񮖥 yılları arasında "örtük enflasyon hedeflemesi" adını verdiği bir para politikası uyguladı.

Niçin 2001 krizinden sonra enflasyon hedeflemesine
geçilemedi?

2002 yılında hemen enflasyon hedeflemesine geçilememesinin birkaç nedeni vardı. İlk olarak, Merkez Bankası’nın güvenirliği bugün olduğu kadar güçlü değildi. İkinci olarak, iç borç stoku ve Hazine’nin borçlanma ihtiyacı çok yüksekti. Dolayısıyla Merkez Bankası’nın hedeflediği enflasyona ulaşmak için faizleri yükseltmesi gerekse, bu piyasalarda çok ciddi bir çalkantıya yol açabilirdi. Dolayısıyla, bazı yapısal reformların tamamlanmasının, bütçe açıklarının düşürülmesinin, iç borç stokun gerileyip Hazine’nin iç borçlanma ihtiyacının azaltılmasının ardından koşullar enflasyon hedeflemesi için çok daha uygun bir hale geldi. Sonuç olarak, Merkez Bankası bu dört yıl boyunca enflasyon hedeflemesine çok benzer bir politika uyguladı. Bu süreçte hem piyasalar bu politikalara alıştı hem de Merkez Bankası’nın güvenirliği önemli ölçüde arttı. Merkez Bankası 2002 yılında "örtük enflasyon hedeflemesi" uygulamaya başladığı zaman, her yılbaşında piyasaların enflasyon beklentisi Merkez Bankası hedefinin oldukça üstündeydi. Ancak her seferinde yılsonu enflasyon oranı hedeflenen seviyenin de altında gerçekleşti. Bunun sonucunda, Merkez Bankası tarafından açıklanan hedefler piyasa oyuncuları tarafından daha ciddiye alınmaya başlandı. Gerek fiyatlama yaparken, gerekse ücretlerin belirlenmesinde, Merkez Bankası hedefi daha sık dikkate alınır oldu. Tabii, bu dönemde sıkı bütçe uygulamaları, IMF programına sadık kalınması ve gerekli reformların uygulanması ve de döviz kurlarının düşmesi de enflasyondaki gerilemede etkili oldu. Sonuç olarak, yıllık enflasyon %8’in de altına geriledi ve bu yılı da Merkez Bankası hedefi olan %8’in altında bitirecek gibi görünüyor.

Enflasyon hedeflemesi nedir, nasıl uygulanır?
Parasal büyüklükleri veya kuru kontrol etme yoluyla enflasyonu düşürme politikaları çoğunlukla başarısız olunca, 1990’lı yıllardan itibaren birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülke enflasyonu düşürmek ve kontrol altında tutmak için enflasyon hedeflemesi uygulamaya başladı. Bu politikayı ilk uygulayan ülkeler Yeni Zelanda ve Şili oldu. Enflasyon hedeflemesi uygulamasında en başarılı ülkelerden biri olan Şili’de yıllık enflasyon 1990 yılında %26 seviyesindeyken, 1995 yılında tek haneli rakamlara geriledi ve 1999 yılından sonra %4 seviyesinin altını korudu. 2004 yılında Şili’de yıllık enflasyon %1.1 olarak gerçekleşti. Enflasyon hedeflemesi uygulayan ülkeler arasında verebileceğimiz diğer örnekler ise Brezilya, Meksika, Israil, İngiltere, Kanada ve Peru. 
Enflasyon hedeflemesinin uygulanabilmesi için en önemli koşul Merkez Bankası’nın bağımsız olmasıdır. Yani Merkez Bankası enflasyonu düşürmek için gerekli politika araçlarını baskı altında kalmadan bağımsızca kullanabilmeli. Bu politikada, Merkez Bankası bir enflasyon hedefi belirliyor ve bunu kamuoyuna açıklıyor. Belirlediği hedefe ulaşma yükümlülüğünü taşıyan Merkez Bankası elindeki tüm politika araçlarını bu hedefe ulaşacak şekilde belirliyor. Belirlenen enflasyon hedefi nokta hedef (örn. %5) olabileceği gibi, bant da (örn. %4-%5 bandı) olabiliyor. TCMB henüz hedefi nokta olarak mı, yoksa bant olarak mı belirleyeceğini açıklamadı. Ancak, diğer ülke uygulamalarına bakıldığı zaman genelde hedefin bant olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla, TCMB’nin de hedefini bant olarak belirlemesi şaşırtıcı olmayacak. Merkez Bankası’nın güvenirliğinin yüksek olduğu ekonomilerde hedeflenen enflasyon oranı piyasalar için bir çapa oluşturuyor. Yani, hedeflenen enflasyonun piyasalar için inandırıcılığı varsa, fiyatlar ve ücretler bu hedefe göre ayarlanıyor. Tabii, piyasaların bu hedefi çapa olarak görmesi bile tek başına enflasyonu kontrol etmeye yeterli olmuyor. Aynı zamanda Merkez Bankası da bu hedefe ulaşmak için gerekli araçları kullanıyor. Örneğin, Merkez Bankası hedeflenen enflasyona ulaşmak için faizleri yükseltebiliyor, ya da düşürebiliyor. İşte Merkez Bankası’nın bağımsızlığı bu noktada çok önem kazanıyor. Zira, Merkez Bankası faizleri yükseltmek durumunda kalırsa hiçbir baskı görmeden bunu yapabilmeli.
Bir de, Merkez Bankası’nın belirlediği faizlerin nasıl enflasyon üzerinde etkili olduğuna bakalım. Merkez Bankası tarafından belirlenen gecelik faiz oranı ekonomideki diğer faiz oranlarını da etkiliyor. Örneğin Merkez Bankası gecelik faizleri düşürdüğü zaman, Hazine’nin borçlanma faizleri, mevduat faizleri ve kredi faizleri de geriliyor. Kredi faizlerinin düşmesi hem tüketicilerin daha düşük maliyetli tüketici kredisi kullanabilmelerine, hem de şirketlerin daha düşük maliyetli kredi kullanabilmelerine yol açıyor. Sonuç olarak hem tüketim, hem de üretim artmış oluyor. Bu da, enflasyon üzerinde baskı oluşturabiliyor. Öte yandan, faizlerin düşmesi tasarruf eğilimini zayıflatıyor ve tüketimi artırıyor, yani kişilerin mevduat gibi yatırımlara yönelmek yerine tüketime kayma eğilimi oluşuyor. Bu da iç talep yoluyla enflasyon yaratabiliyor. Ancak, MB enflasyondaki gidişatın hedeflerle uyumlu olduğunu ve faizlerdeki bir düşüşün tehdit yaratmayacağını düşünüyorsa faizleri düşürüyor. Son 4 yıllık süreçte Merkez Bankası’nın bu şekilde faizleri kademeli olarak düşürdüğünü gördük. Tabii bütün bu mekanizma faizlerin yükselmesi durumunda tersine çalışıyor. Dolayısıyla, Merkez Bankası, enflasyondaki eğilimin hedefin üzerinde kaldığını görürse, faizleri artırıyor.
Bu noktada akla bir soru gelebilir: Son yıllarda nasıl oldu da hem ekonomik büyüme çok yüksek oldu, hem faizler düştü, hem de enflasyon geriledi? Son yıllarda, üretimde verimliliğin artması fiyatlar üzerindeki baskıyı önemli ölçüde azalttı. Öte yandan, birim işgücü maliyeti ve döviz kuru gibi bazı önemli maliyet unsurlarındaki düşüş de fiyat artışlarını kısıtladı. Sonuç olarak, faizlerin düşmesine, tüketim ve üretimin artmasına rağmen enflasyon geriledi. Ancak, bundan sonraki dönemde iç talep ve üretimdeki artışın enflasyon üzerinde baskı yaratabileceği ve bu durumda Merkez Bankası’nın faizleri yükseltebileceği de gözardı edilmemeli.

2006 yılı enflasyon hedefi....
Devlet Planlama Teşkilatı tarafından açıklanan 2006 yılı programına göre, 2006 yılı TÜFE (tüketici fiyat endeksi) enflasyon hedefi %5. Ancak, henüz Merkez Bankası 2006 yılında enflasyon hedefinin ne olacağı hakkında bir açıklama yapmadı. Dolayısıyla, hedef %5’i kapsayan bir bant olarak belirlenebilir. Bu yıla kadar enflasyon çok hızlı bir şekilde gerilemiş olsa da, bu seviyelerden sonra enflasyonun daha düşmesi çok kolay değil. Ancak burada hedefin tutturulmasının mümkün olmadığını değil, sadece zor olacağını söylemek istiyorum. Enflasyonun bileşenlerine baktığımız zaman mal fiyatlarının (gıda, giyim gibi) oldukça düşük bir oranda arttığını, ancak hizmet fiyatlarındaki artışın (konut, eğlence, lokanta ve oteller gibi) hedeflenen enflasyonun oldukça üzerinde kaldığını görüyoruz. Hizmet fiyatlarındaki bu katılık ileride enflasyonun daha da gerilemesinin önündeki en büyük engel. Dolayısıyla, enflasyonun hedeflenen rakama doğru gerilememesi durumunda Merkez Bankası’nın gecelik faiz düşüşlerine son vereceğini, hatta faiz artırımına dahi gidebileceğini düşünüyorum. Böylece, 2006 yılında enflasyonun %5-%5.5 civarına gerileyebileceğini söyleyebilirim.