Erol SABANFerrari firmasının kurucusu Enzo Ferrari ileri görüşlülüğüne bağlı olarak, yarış arabalarının yanı sıra performans ve sürüş keyiflerine sahip, normal yollarda kullanılabilecek arabaların üretimini gerçekleştirdi. Ferrari adının günümüzde bir efsane haline gelmesinin en büyük sebebi de budur. Bugün Fo
Doğan LEVENT
Özhan Canaydının "uyarı" niteliğindeki basın toplantısını takip eden Galatasaray-Beşiktaş hesaplaşması fena sayılmayacak bir hakem yönetimiyle, genelde beğenilmeyen Sasa İliçin kahramanlığıyla, saman alevi misali parlayışların ardından gelen hızlı oldu-bitti gollerle özetlenebilir. Bu özetten gayet tabii pek çok sonuç çıkarılabilir.
Herşey bir yana, sahadaki karşılaşmadan önce stad çevresinde gerçekleşen kanlı karşılaşmadan biraz bahsetmeli. Gazetelerde adı-soyadının baş harfleriyle yer alışından da anlaşılabilceği gibi, 18 yaşından küçük bir genç, iki kişiyi atkılarındaki renk farklılığından dolayı bıçaklıyor. Galatasaray ile Beşiktaş arasında puan kavgası yok, ligin son haftasındaki bir ölüm kalım maçı da oynanmıyor... Belki biraz alkol... Ama daha da ötesinde artık futbol dünyamızda yapısal bir şekle bürünen gerilim...
Süleyman Seba ve Serdar Bilgili sahneden çekileli beri büyüklüklerini 100 senelik rekabetlerine değil, tehdit, aşağılama ve suçlama üzerine inşa eden 3 büyük takımımızın başındakilerin duruşları birbirlerinin tıpa tıp aynısı... Rakibinin golünü alkışlayarak fair play ödülüne layık görülen Özhan Canaydın bile son zamanlarda ortamı gerenlerin başını çekiyor. Acaba sistem mi kişileri kendine benzetiyor?
Sahadaki oyuna baktığımızda, ülkemiz futbolunda mutlak hakimiyetleri bulunan 3lüden 2sinin karşılaşması bir kez daha gösterdi ki; bu iklimde oldum olası bol tartışma arası az futbola razı olan izleyicilerin futboldan alacakları keyfi hala İngiltere-İspanya hattından ithal etmeleri gerekmekte... Fatih Terimin Okan-Emre-Suatlı ortasahası kaybolduğundan beri de maçlarımız defanslarla forvetler arasında geçmekte...
Beşiktaşın işi uzun,
Galatasaray inatla zirvede
Tigana elindeki takımla çok daha fazla uğraşması gerektiğinin bilincinde... Ailton, Ahmet Hassan, Sergen, Tümer, İbrahim Akın, Youla, vs şeklinde daha da uzatabileceğimiz forvet bolluğunun yerine bir tane ama sağlam, az konuşup çok iş yapan golcüye ihtiyaç var. Beşiktaşın çalışılmış duran top organizasyonlarıyla İbrahim Toramanın kafasından bulduğu 2 gol dışında genelde silik bir oyun sergilemesi yanlış transfer politikalarının, yönetim bazında hatayı sürekli dışarıda arama alışkanlığının fotoğrafıydı adeta...Tigana gibi bu işi bilen birinin teknik müdahelelerine rağmen...
Ev sahibine baktığımızda ise tam tersine takdir edilesi bir görüntü çıkıyor ortaya. Yönetimi istemeyen tribünler... "Zorla değil mecburi" görev yaptığı izlenimi veren bir yönetim... Sağlam, parlak isimleri de, eski günlerinin hatırına iki pas atıp, bir orta yapan oyuncuları da, ve mali imkanlar el verse Galatasaray formasını giyemeyecek olan ortalama oyuncuları da içinde bulunduran bir kadro... "Ümiti oynatmadın da Hakanı oynattın"dan başka türlü eleştirilemeyen bir hocayla bu Galatasaray sezon sonuna kadar şampiyonluğu kovalayacağını, bu konuda Fenerbahçenin yanlız olmadığını bir kez daha gösterdi Cumartesi akşamı. Bugün Sasha İliçin ayağına şükrettiler ama Geretsin takımı hemen hemen her maç Necati, Ümit, Şükür ve İliç 4lüsünden birini kurtarıcılığa soyundurma başarısını gösteriyor zaten. Geçtiğimiz yıl Alexten yediği çalımdan daha fazla birşeyle konuşulmayan Yalçın, Beşiktaş maçında Galatasaray defansındaki gediklerin nedeni gibi gözüktü. Buna rağmen Galatasaray maçtan kendisine lazım olanı 3DŽyle almayı başardı ve Youlanın son dakikada yüzde birlik ihtimali gerçekleştiği pozisyonda sağ kalmayı başararak camia bazında bir korku filmi izlemekten de kurtuldu.
Son paragrafı da İliçe açmak gerekiyor. Herkese zorunluluktan transfer edildi imajı verse de, soğuk duruşuyla sahada çok fazla gözükmese de gol-asist istatistiklerinin altında adı ön sıralarda. Beşiktaşa karşı 1 dakikadan kısa sürede attığı 2 golle kahraman oldu. Tuncay, Hasan Şaş, Sergen gibi "yıldız"larımız yeteneklerini çoğunlukla attıkları çalımlarla belgelediler, harikulade goller de attılar. Ama ya sezondan sezona ya maçtan maça buradaydılar. Sergenin ondan daha iyi oyuncu olduğunu iddia ettiği Alex ve Galatasaray basını tarafından ısrarla yedek bırakılması gerektiği yazılan İliç... Saha içindeki varlıkları hissedilmiyor ancak saydığımız isimlere göre çok daha verimliler. "Yıldız" kavramını düşünüp yeniden mi şekillendirmeliyiz acaba?