Yaşanan büyük çaplı finansal krizler ve şirket skandalları, gelişmiş ülkelerdeki uluslararası finans kuruluşlarının kurumsal yönetişim (corporate governance) uygulamalarını gözden geçirmelerine neden olmuştur. Yapılan bilimsel araştırmalar, uluslararası yatırımcıların, şirketlerdeki kurumsal yönetişim uygulamalarını en az finansal performansları kadar önemli bulduklarını ve iyi kurumsal yönetişim uygulamalarına sahip şirketler için daha fazla fiyat ödemeye hazır olduklarını göstermektedir.
İyi kurumsal yönetişim uygulamalarının şirketler ve ülke açısından önemli yararları bulunmaktadır. Konuya şirketler açısından bakıldığında, kurumsal yönetim kalitesinin yüksek olması; düşük sermaye maliyeti, finansman imkanlarının ve likiditenin artması ve krizlerin daha kolay atlatılması anlamına gelmektedir.
Şirket uygulamalarında öne çıkan kurumsal yönetişim konuları; finansal ve finansal olmayan bilgilerin kamuya açıklanması, pay sahiplerinin eşitliği, yönetim kurullarının uygulamaları, yönetim kurullarının bağımsızlığı ve bunlara sağlanan maddi menfaatler, sermaye yapısı, halka açıklık oranları, hisse senetlerinin likiditesi, menfaat sahiplerinin alınan kararlara katılım düzeyi, şirketin çevreye duyarlılığı ve sosyal sorumluluk düzeyidir.
Kurumsal yönetim alanında dünyada bir çok çalışma yapılmış ve yapılmaktadır. Bu çalışmalar, her ülke için geçerli tek bir kurumsal yönetim modelinin olamayacağını önemle vurgulamaktadır. Buna göre oluşturulacak model ülkeye özgü koşulları da dikkate almalıdır. Ancak bununla birlikte, genel kabul gören tüm uluslararası kurumsal yönetim yaklaşımlarında, adillik, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk kavramları olmazsa olmaz kavramlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Adillik; şirket yönetiminin tüm faaliyetlerinde, pay ve menfaat sahiplerine eşit davranmasını ve olası çıkar çatışmalarının önüne geçilmesini ifade eder. Şeffaflık; ticari sır niteliğindeki ve henüz kamuya açıklanmamış bilgiler hariç olmak üzere, şirket ile ilgili tüm bilgilerin, zamanında, doğru, eksiksiz, anlaşılabilir ve kolay erişilebilir bir şekilde kamuya duyurulması yaklaşımıdır. Hesap verebilirlik; yönetim kurulu üyelerinin şirketin hissedarlarına karşı olan hesap verme zorunluluğunu, sorumluluk ise; şirket yönetiminin şirket adına yaptığı tüm faaliyetlerinin mevzuata, esas sözleşmeye ve şirket içi düzenlemelere uygunluğunu ve bunun denetlenmesini ifade eder. Kurumsal yönetişim; ülke içinde yer alan kurumların, ülkenin ticari hayatını daha sağlıklı ve kalıcı bir şekilde geleceğe taşıması açısından büyük bir önem taşımaktadır. Özellikle aile şirketlerinden kurumsal yapıya geçen şirketlerde yaşanan çöküntüleri minimum düzeye indirmeyi sağlamaktadır. Türkiyede mevcut şirketlerin %98inin aile şirketi şeklinde kurulduğunu düşünürsek bu özellikle ülkemiz için çok önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kurumsal yönetişimdeki en önemli başarı faktörü insandır. Her iş kolunda olduğu gibi yapılacak işin talimat ve prosedürleri ne kadar kusursuz hazırlanırsa hazırlansın, bu talimat ve prosedürleri uygulayacak olan insandır. Bu nedenle teoride mükemmel hazırlanan sistemlerin pratikte de tasarlandığı gibi çalışması için uygulayıcıların bilgi ve menfaatlerinin sistem ile paralel hale getirilmesi gerekmektedir. Bu paralelliğin sağlanması için de çalışan ve yöneticilerin iyi bir şekilde eğitilmesi ve sisteme uygun hareket etmeleri için teşvik edilmeleri gerekmektedir. Ancak bu şekilde şirket asıl amacı olan pay sahiplerinin elindeki değerini artırma yolunda ilerleyebilir.
Uluslararası finans sisteminin içinde yer almayan bir sermaye piyasasının, ülkenin ekonomik kalkınmasına yeterince katkı sağlayamayacağının bilincinde olan Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), başta halka açık şirketler olmak üzere, özel sektör ve kamuda faaliyet gösteren tüm anonim şirketler tarafından uygulanabilecek kurumsal yönetim ilkelerini OECD Kurumsal Yönetişim Ilkelerini baz alarak oluşturmuştur. Sermaye Piyasası Kurulu, kurumsal yönetim ilkelerinin hayata geçirilmesinin ve uygulamanın izlenmesinin, Türk sermaye piyasalarının küresel likidite sisteminin bir parçası olarak yapılandırılmasında ve uluslararası finansal piyasalardan fon sağlama olanaklarının arttırılmasında büyük önem arz ettiğine inanmaktadır.
OECD Kurumsal Yönetişim İlkeleri, OECD Bakanlar Kurulu tarafından 1999 yılında onaylanmış olup bu tarihten sonra dünya genelindeki karar alıcılar, yatırımcılar, şirketler ve diğer paydaşlar açısından uluslararası bir referans kaynağı haline gelmiştir. Onaylandığı tarihten bu yana, bu ilkeler, kurumsal yönetişim olgusunu gündemde tutmuş ve hem OECD üye ülkelerindeki hem de OECD üyesi olmayan ülkelerdeki yasama ve düzenleme inisiyatifleri için bir yol gösterici olmuştur. İlkeler, her bir ülkenin ve bölgenin kendine özgü şartlarına uyarlanabilen bağlayıcı niteliği olmayan standartlar ve uygulamalar ile bunların ne şekilde uygulanacağına dair bir kılavuz niteliğinde olan ve sürekli gelişen bir araçtır.
Kaynak: Sermaye Piyasası Kurulu,
Kurumsal Yönetim Derneği