Judeo-Espanyol müziğin en genç temsilcisi olan Sefarad Grubu, daha çok klasik, caz ve etnik müzik nağmelerinin duyulduğu İş Sanatta, mekanın rengine uygun özel bir performans sundu. İçlerinde keman, kanun, klarnet gibi sazların bulunduğu yaklaşık on kişilik bir orkestra ile sahne alan Sami Levi, Cem Stamati ve Ceki Benşuşenin heyecanı görülmeye değerdi. İlk üç şarkıda, her zamankinin aksine, seyirciyle temas kurmayan Levi, esprili bir dille, bu konser salonunun ağırbaşlı havasına uyabilmek için, danışmanları Ayfer Yavinin tasfiyesi ile de, bir "sessizlik konsepti" geliştirdiklerini söyledi. Ancak konsept, etkinliğin ilerleyen dakikalarında Sami Levinin sempatik, ele avuca sığmaz kişiliğine, danslarına ve seyircinin alkışlarına yenik düştü. "Los Bilbilikos, Esterina Salfati, Bre Sarika bre, Avram Avinu, Purim-Purim gibi bir çok Judeo-Espanyol şarkıyı seslendiren üçlü, bizleri hüzün ile coşkunun sınırlarında gezdirirken, sadece çok tanınan bir kaçının nakaratını seyircinin isteği üzerine Türkçe olarak tekrarladı. Bu dinletiyle farklı bir kulvara yerleşen Sefarad, gelecekteki yolunu etnik müzik olarak hedeflediğinin ilk işaretlerini verdi. Bu konseri çok önemsediklerini ve hazırlandıklarını sık sık ifade eden gençlerin samimiyeti, farklı bir dinleyici kitlesi tarafından beğenilme çabaları ve mükemmel performansları bu sözlerini doğrular nitelikteydi. Dansçı bir genç kızın ve barko vizyonda eski İstanbul görüntülerinin eşlik ettiği konser hiç ara verilmeden tamamlandı. Sefarad Grubunun, bu işe gönül vermiş tüm gruplarımızın olduğu gibi, Ladino Müziği bayrağını geleceğe taşıma, kültürel özümüzü koruma adına yaptığı müzikal çalışmaları hepimizin desteklemesi gerektiğini düşünüyorum.