İranın nükleer faaliyetlerine devam etme konusunda gösterdiği kararlılık tüm dikkatlerin bir kez daha bu ülkeye dönmesine neden oluyor. İran ile bu faaliyetlere ilişkin temasları sürdüren Avrupa üçlüsünün (İngiltere, Fransa, Almanya) görüşmelerden bir sonuç çıkmayacağını belirtmesi, Birleşmiş Milletler daimi 5 üyesi olan ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransayı harekete geçirdi ve 30 Ocak tarihinde İranı Birleşmiş Milletlere bağlı Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Güvenlik Konseyine sevk etme kararı alındı. Bu karar üzerine Güvenlik Konseyi 2 Şubatta konuyu görüşmek üzere toplandı.
2 Şubatta gerçekleşen BM toplantısına 35 ülke temsilcisi katıldı. Küba, Venezüella ve Suriye konuyla ilgili olarak ret oyu, Cezayir, Beyaz Rusya, Endonezya, Libya, Güney Afrika çekimser oy kullanırken, aralarında Türkiyenin de bulunduğu diğer ülkeler İranın Güvenlik Konseyine gönderilmesi yönünde oy verdi.
Güvenlik Konseyine sevk edilmek o ülke için konseyin alacağı kararlar doğrultusunda yaptırımlar uygulanabileceğini gösteriyor. UAEA başkanı Muhammed El Baradei, 5 Mart tarihine kadar, İranın nükleer çalışmaları ile ilgili bir rapor hazırlayacak. Bu raporda İran tehlikeli görülürse Güvenlik Konseyi ülkeyi UAEA kurallarını uygulaması için uyaracak. İran için ekonomik yaptırımı tercih eden BM üyeleri güç kullanılmasını istemiyorlar.
BMnin kararının duyurulmasından hemen sonra bir açıklama yapan İran Ulusal Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Cevat Vahidi BM ile görüşmelerin bittiğini ve Rusyanın "Uranyumu benim topraklarımda enerji için zenginleştir" önerisinin de böylece kabul edilemeyeceğini açıkladı. İran 5 Şubatta geri adım atarak Rusya ile görüşmelere devam edeceklerini ve kararlaştırdıkları gibi 16 Şubatta Rusyanın teklifini tartışmak amacı ile Moskovada bir araya geleceklerini açıkladı. Açıklamayı yapan İran Dışişleri Bakanı Sözcüsü Hamit Reza Asefi ayrıca BM ile gönüllü olarak devam ettirdikleri görüşmeleri durdurduklarını ve BM ile iyi niyet çerçevesinde imzaladıkları, uluslararası denetçilere nükleer tesislerini inceleme hakkını veren ek protokolü uygulama zorunluluklarının kalmadığını da bildirdi.