Hayaller ve Gerçekler

Sara YANAROCAKBu hafta da sizlerle birlikte Hermon-Golan Bölgesi`nde bulunan Mappal-Sa`ar`ı (Sa`ar Şelalesi) ziyaret edeceğiz. Bu yolculuğun kış aylarında yapılması tavsiye ediliyor. Çünkü kış aylarında şelale gürül gürül çağıldayarak dökülüyor

Kavram
9 Ocak 2008 Çarşamba
Silvi NAMER

Orta halli bir ailenin kızları olan Karin ile Nora tamamen zıt karakterlere sahiptirler. Yirmi yaşlarında olan Karin, güzelliği ile övünen zenginliğe önem veren bir genç kızdır. Henüz on altısında olan Nora ise romantik, duygusal ve alçak gönüllüdür. Aynı odayı paylaşan iki kardeş, yatak sohbetlerine dalarken kendi hayallerini birbirlerine aktarmaktadırlar.
İşte gecelerden biri ve Karin’in iç dünyası:
- Benim çok zengin bir eşim olmalı. Güzelliğimi ön plana çıkartacak mücevherler, kürkler ve giysilerle yıldızlar gibi parlamalıyım. İki katlı muhteşem villamda vereceğim davetlerle kendimden bahsettirmeliyim. Yardımcılarımın sayesinde bütün ev işlerim kusursuz görülebilmeli. Ben ise günlerimi berber ve terzilerde geçireceğim. İstediğim yerlere götürebilecek özel şoförüm ve son model arabam olmalı. Yaşlanmadan bütün bunları elde edebilmem için, en az benden on yaş büyük biriyle tanışmam lazım. Benim için aşkın ve sevginin hiç önemi yok. Fiziğimin bozulmaması için çocuk istemem. Zaten veletlerin kaprisleri ve çığlıkları, beni delirtmeye yetiyor. Neticede, ışıltılı ve gamsız bir hayat arzu ediyorum.
Onu dikkatle dinleyen Nora, ablasını kınayan bir eda ile şöyle der:
- Senin bu kadar duygusuz olabileceğini asla tasavvur edemezdim. Çocuklar bir ailenin neşesidir. Bahçeleri çiçeksiz, çeşmeleri susuz düşünebilir misin? Bebekler de çiftlerin birbirlerine besledikleri derin sevginin sembolüdür. Ben ise, sözünün eri, dürüst, mert bir gençle karşılaşmak isterdim. Zenginlik benim için hiç mühim değil. Zamanla her şey olur. Küçücük, sıcacık aşk dolu bir yuva tahayyül ediyorum. Halının üstünde emekleyen güzel bir bebek. Benim çocuğum. İşte bütün bunlara, yaşanmaya değer bir ömür derim.
Duygusal Nora ablasına hayallerini sıralarken ela gözleri parlıyor, yanakları ise alev alev yanıyordu.
Karin alaylı bir tavırla:
- Aman ne mükemmel bir yaşam çizdin kendine. Kusursuz görüşlerine bayıldım. Umarım sevgili kardeşim, basit isteklerin gerçekleşir. İyi geceler, pembe rüyalar cici kız.
Ertesi gün Karin, stilist olarak çalıştığı moda evine gitmek üzere otobüs durağına doğru ilerlemekteir. Birden kuvvetli rüzgar eser. Arkasından bardaktan boşanırcasına yağan yağmur, şemsiyesini evde unutan genç kızı sırılsıklam eder. Oradan geçmekte olan özel bir taşıt ise, Karin’in mantosuna çamur sıçratarak kıyafetini tamamen mahveder. Kızcağız sinir içinde otomobili kullanan adama haykırarak paylama başlar:
- Hey bana baksana. Ne biçim araba kullanıyorsun? Sana ehliyet verende kabahat.
Aniden araba geri gelerek Karin’in önünde durur. Otuz beş yaşlarında yakışıklı bir adam gayet nazik bir sesle özür dileyerek:
- Lütfen buyurun. Gideceğiniz yere kadar sizi götürebilirim.
İşine epey geciktiğini fark eden genç kız, kısa bir tereddütten sonra ona yapılan teklifi kabul eder. Yolda genç adam kendini Karin’e tanıtmaktadır. İsmi Melih’tir. Bir deri fabrikasının sahibidir. Katiyetle anlaşamadığı ve dört ay evvel boşandığı eşinden bahsetmektedir. Hele çok sevdiği yedi yaşındaki kızını anlata, anlata biteremiyor. Ne yazık ki çok meşgul olduğundan çocuğuna pek vakit ayıramamaktadır.
Moda evinin önünde inen Karin şöyle düşünmektedir:
- İşte tam hayalimdeki adam. Varlıklı, yakışıklı, bekar ve en mühimi ikinci çocuğa vakit ayıramayacak kadar meşgul.
Aradan kocaman bir hafta geçer. Bir sabah genç kız durakta, bineceği otobüsü beklemektedir. Klakson sesi ile irkilir.
Melih yüzünü aydınlatan gülücüklerle selam verirken, onu arabasına davet etmektedir.
Bu aralarında, güzel bir arkadaşlığın başlangıcıdır. Zamanla genç adam Karin’e iyice bağlanır. Karin ise ondan sadece hoşlanmaktadır. Melih’in zengin oluşu onu cezbettiğinden, evlenme teklifini hiç düşünmeden kabul eder. Bu arada ailesine genç adamı tanıştırdığında, ebevyenleri bu ilişkiye hiç sıcak bakmamaktadırlar. Boşanmış ve Karin’den on beş yaş büyük olması onları endişelendirmektedir. Ne yazık ki kızlarının inadı ve kesin kararı galip gelmektedir.
Böyle dillere destan bir düğünle, genç kadın saray yavrusuna yerleşir. Nihayet hayalleri gerçekleşmektedir.
Davetler, partiler, toplantılar birbirlerini kovalar. Muhteşem kıyafetler ve ona yapılan iltifatlar başını döndürmektedir. Önceleri çok mutludur. Her şeyden haz duymaktadır. Fakat yıllar geçtikçe bir boşluk hissetmektedir. Tam bir iş kolik olan kocasını nadiren görmektedir. Çoğu zaman davetlere bile tek başına gitmektedir. Genç adam devamlı seyahatlerdedir. Karin çok yalnızdır. Kendini bir salon kuklasına benzetmektedir.
Kısacası pırıltılı geceler artık ona itici gelmektedir.
Bu arada Nora, arkadaşı Lesli’nin evinde tanıştığı Alper’le sağlıklı bir ilişkiye başlamaktadır. Orta halli bir ailenin oğlu olan delikanlı, mimardır. Harika aşklarının eşiğide olan Nora ile Alper tam bir uyum içindedirler. Gün geçtikçe kalplerini heyecanla titreten bağ onları sımsıkı sarmaktadır. Kısacası ayrılmaz bir bütün oluşturmaktadırlar. Evlenmeye karar verdiklerinde, sevgi dolu mükemmel bir yaşantıya adım attıklarının bilincindeler. Onların zenginliği ise birbirlerine besledikleri sonsuz saygıdır. İki sen sonra Nora’nın dünya tatlısı bir oğlu doğar. Tüm ailenin ve teyzesinin göz bebeğidir.
Yavaş, yavaş Karin, kız kardeşinin sakin hayatına özenmeye başlamaktadır. O, da bir çocuk sahibi olma arzusu ile yanıp tutuşmaktadır. Kocasına bu bahsi açtığında, kırk beş yaşını dolduran Melih artık kendini yaşlı hissettiğinden, katiyetle bebek istememektedir. Zaten ilk evliliğinden, on yedi yaşlarında olan sevgili kızı ona yetmektedir. Üç sene sonra tehlikeli bir ameliyat geçiren Melih’in, devamlı istirahate ihtiyacı vardır. Yorulmaması icap ettiğinden nadiren işe gitmektedir. Evde canı sıkılan adamcağız, gitgide huysuzlaşarak aksilikler yapmaktadır. Karin ise hemen, hemen bütün vaktini kocasına refakat ederek, monoton bir hayat ayak uydurmaya çabalamaktadır. Onun için zenginliğin büyüsü tamamen ortadan kalkmaktadır. Maalesef son pişmanlık fayda etmemektedir.
Nora ise çok mutludur. Birbirinden sağlıklı üç çocuğu daha olur. Dört evladı ve sevecen eşi sayesinde başarılı evliliğin doruğundadır.
Karin, kız kardeşinin sıcacık sevgi dolu yuvasının kırıntıları ile yetinmektedir. Yeğenlerini ise kendi çocukları imiş gibi bağrına basarken onları pahalı hediyelerle şımartmaktadır. Böylece kendini avutmaya çalışmaktadır. Zira Melih yaşlandıkça hala genç ve çekici olan karısını müthiş kıskandığından, sonu gelmeyen tartışmalarla onu hayatını söndürmektedir. Her sokağa çıkısında rahat bir nefes alabilen genç kadın evine dönmek istememektedir. Kocası ile artık hiçbir ortak noktaları kalmamıştır. Kadıncağızın dürüstlüğü ve eşine karşı sorumluluğu mahvolan bu evliliği ayakta tutmaktadır.
İşte Karin’in yanlışları ve Nora’nın doğruları. Birinin hayalleri ihtişamlı bir yaşantı iken, diğerinin ise basit ve sevgi dolu yuvasında "mutluluk" denilen o sözcüğe ulaşmaktı.
Emekle yoğrulan bir evlilik, aydınlık yarınlara yol açmaktadır. Değerli çocuklar yetiştirebilmek ise büyük bir başarıdır. Mükemmel evliliklerde, zenginlik asla önemli bir unsur değildir. Eşlerin birbirlerine besledikleri sevgi ve saygı, ömür boyu sürecek uyum ve anlayışın temelidir.