Moiz VARONSayfamızın "Geniş Açı" bölümünde Moiz Varon`un, gazetemizin başyazarlarından İvo Molinas`ın 15 Şubat 2006 tarihli "Öteki" adlı yazısından yola çıkarak kaleme aldığı metni yayınlıyoruz
Mehmet Ali GÖKSEKİ
Demokrasi en bilindi tabiri ile halkın kendi iradesidir. Halk bu iradeyi kullanarak, deyim yerinde ise, kendi kaderini çizer. Böyle bir kader seçimi sonrası Filistinli insanlar, istenmeyeni yaptı ve bir terör örgütünü kendilerini temsil etmesi için görevlendirdi.
Demokrasi bir kurumu meşru yapar mı? Sanırım bunun cevabı ne taraftan baktığımıza göre değişecek. Ancak yasal bir devlet ve onun yasal bir hükümeti ve bu hükümeti oluşturan yasal bir parti, yasallığı tartışılabilen bir kurumu muhatap alabilir mi veya almalı mıydı? Üstelik bu kurumun bir "terör örgütü" olduğunu resmen kabûl etmişken. Bu bir resmi ziyaretti ve devletin değil de iktidarı temsil eden partinin bunu yapması bu gerçeği değiştirmezdi.
İsrail haklı olarak bu konuda sert bir tepki gösterdi. Zira İsrail var olduğundan bu yana "terör" denen hastalık ile uğraşıyor ve bu konuda hemen hemen her türlü yolu denedi, hattâ öyle ki ilk örneğinden binlerce yıl sonra bir çin seddi (Barış duvarı) inşa etmek zorunda kaldı. İsrail insanı, haklı olarak, bu hastalık ile savaşmaktan artık yoruldu. Kurtulmak için pek çok taviz verdi. Her şey yoluna girebilecekken muhatap olarak kendilerini yok etmek isteyen bir kurumla karşılaştılar. Meşru bir varlığın karşısında meşru bir kurum görmeyi istemesi en doğal hakkıdır. İsrail terörü yok etmek için kurumu muhatap almadan önce bazı şartlar öne sürdü. Bunları biliyoruz ve bunlar kadar haklı bir istek olmayacağını da. Zira kim kendisini öldürmek isteyen biriyle konuşmak ister ki? Peki, kim dostunun bu kişiyle görüşmesini ister!
Türkiyedeki iktidar bu gerçeği görüyor mu? İsrail devleti bir terörle mücadele ediyor. Hem de içine kadar girebilen bir terörle. Son 20 yılını ayrılıkçı bir terörle mücadeleyle geçiren Türkiye nasıl olur da bir terör örgütünü meşru bir kurummuşçasına muhatap kabûl eder?
Umut edelim de hükümet bu kuruma İsrailin beklentilerini sunmuş olsun. Bu kuruma terörü bırak mesajını dikte etmiş olsun. Aksi hâlde bu yapılan büyük bir yanlışlıktan başka bir şey değildir. Bu kurumun mensuplarının (yani teröristlerin) Türkiyenin en üst temsi kurumlarından yansıyan görüntülerinin ülkeyi nasıl bir duruma düşürdüğünün, müttefik olan İsrailde ne gibi sorulara yol açtığının umarlım bilincinde olanlar vardır.
Sanırım bu görüntüye karşı net bir tavır sergilenmeli, duyarlı insanların, terörün yapıcı değil, yıkıcı olduğunu bilen insanların artık net ve sert bir tavır sergilemelerinin vaktidir. İsrail bir gülse, bu gülün dikenleri olmalı ve onu, bu duruma düşürenlere karşı savunmalıyız. Bu bir sağduyudur.
(*) Marmara Üniversitesi
İktisadi Bilimler Fakültesi
4.Sınıf Öğrencisi