Çocukların eğitiminin yanı sıra velilerin de bilinçlenmesine büyük önem veren UÖMO bu bağlamda başlattığı eğitim seminerlerine devam ediyor.
Rehberlik Bölümü Genel Koordinatörü Miryam Anjel yaptığı açılış konuşmasında Prof. Dr. Yankı Yazganın özgeçmişini aktardı ve kendisini kürsüye davet etti.
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi "Child Study Center"da bilimsel araştırma ve tıp eğitimi çalışmalarını sürdürmekte olan Yazgan, çocuk, ergen ve erişkin psikiyatrisi alanında serbest uzman hekim olarak çalışmakta.
Konuk konuşmacı sohbet tarzında gerçekleştirdiği sunumuna, Büyümek sözcüğünün çocukları çağrıştırdığını, ancak büyümenin belli bir dönemle sınırlı olamayacağını belirterek başladı: "Bugün çocukluk, büyüme ve gelişme konularını konuşacağız. Hayatın temposu içinde boş bir zaman bulduğumuzda bazı seçeneklerle kalıyoruz ve çoğunlukla en zevkli, en zahmetsiz ve en az zaman alanı seçme eğilimindeyiz. Çocukluk hızlı ve sürekli bir değişim dönemidir. Çok süratli bir dönemdir. Vücudun, kafanın, sorumlulukların ve beklentilerin farklılaştığı bir zaman dilimidir. Aslında çocukluk gelecek için yaşanır. Fakat çocuk bunun farkında değildir. Sorunlar değişim dönemlerinde belirginleşir. Örneğin okula başlama zamanı problemler başlar, yüzler asılır." Çocuk büyütmenin tekrar ve fark etmeden büyümek olduğunu söyleyen Prof. Yazgan anne babalığın çok karmaşık duyguların yaşandığı zor fakat çok şanslı bir durum olduğunu ifade etti. Yazgan ebeveynlerin ruh halinin sorunların çözümünde önemli bir rol oynadığını hatırlatırken her çocuğun kendi yapısı, huyları ve kendine özgü farklılıkları olduğunu şöyle paylaştı: "Çocukların korunmak, bakılmak ve bilgi gibi evrensel ihtiyaçları vardır. Bakış çok önemli ve çok şey anlatan bir unsurdur. Bebeklerin doğdukları an ilk yaptıkları ağlamak değil bakmaktır. Bakış alış verişi çok şey ifade eder. Anne baba olmak ise kaygı duymak demektir. Geleceği düşünüyorsanız kaygı çok doğaldır. Biraz da çocukların neler istediklerine bakalım. 0dž ve 11ᆣ yaşları öz güven gelişimi açısından kritik dönemlerdir. Çocuklar bağlanmak, aidiyet, düzen, kurallar, ezilmeksizin baş kaldırmak, merak etmek ve kendilerini değerli hissetmek isterler. Onların düzene, kurala ve sınırlara ihtiyaçları vardır. Bu da baş kaldırma hakkı tanır. Eğer bir sınır olmazsa zorlayıcılık da olmaz. Kişinin huyu küçük yaşta belirleniyor. Onları değiştirmeye çalışmak yerine ayak uydurmak belki daha akıllıca olur. En önemlisi insanın iyimser ve umutlu bir bakışı olmasıdır. Tutarlı ve gerçekçi olmak iyimserliği tanımlar. Eksiklik duygusu ise kişiyi karamsarlaştırır." Yazgan konuşmasına özgüven konusuyla devam etti. Duruma uygun, sağlıklı özgüvenin; tutarlı, gerçekçi ne yaptığını bilen kişilerde bulunduğunu belirtti. Ben kimim? Sorusunun cevabını verebilmenin, kendi hakkında fikir sahibi olabilmenin ve başkasından alınan geri bildirimin önemine değinen Prof. Yankı Yazgan yaşadığımız modern zamanda hızlı temponun insanların taşıyamadıkları bir yükün altına girmelerine ve olayları olduğundan daha sorun olarak görmelerine neden olduğunu ifade etti: "Sürat arttıkça bazı gereksinmeler de artıyor. Öyle zamanlarda frene basmak lazım. Bunu da ancak aileler sağlayabilir. Neşeli olmak, eğlenmek, dayanışma moral açısından çok önemlidir. Tüm bu hız içinde çocukları sanata ve spora da yönlendirmeliyiz. Eğitimdeki başarı tek başına bir şey ifade etmez. Harman yapılmalı ve kişinin kendini daha iyi ifade edebileceği ve daha iyi hissedeceği farklı bir yol bulunmalı."
Eğitim seminerlerinin ikincisi, konuşmacıya yöneltilen sorularla son buldu.