Türkiye`de cari açik bir sorun yaratabilir mi?

NBA`de heyecana sabaha karşı yapılan 9 maçla devam edildi.. Mehmet Okur`un 7 sayıyla tamamladığı maçta, Utah Jazz; deplasmanda Seattle Supersonics`e 113-81 yenildi.. Mehmet Okur`un takımı Utah Jazz, deplasmanda Seattle Supersonics`e 113-81 yenildi.

Ekonomi
9 Ocak 2008 Çarşamba

Suzi APALAÇİ DAYAN
YKB, Kıdemli Ekonomist

Son yıllarda Türk ekonomisine ilişkin makroekonomik göstergelerin bir çoğunda kaydadeğer bir iyileşme gözlemliyoruz. Buna tek istisna cari işlemler dengesi... Ekonominin yumuşak karnını oluşturan cari açık son dönemler ekonomistler ve gazetelerin ekonomi yazarları arasında en çok tartışılan konulardan biri oldu. Bu yazıda, Türkiye’nin cari açığı ve bunun finansmanına ilişkin rakamları değerlendirip, bu konudaki riskleri belirtmek  istiyorum

Ödemeler dengesi nedir?
Ödemeler dengesi bir ülkedeki yerleşiklerin yurtdışındaki yerleşiklerle gerçekleştirdiği tüm döviz hareketlerinin kaydedildiği tablodur. Yani, ödemeler dengesini bir ülkenin döviz gelir-gider tablosu olarak değerlendirebiliriz. Ödemeler dengesi, cari işlemler ve finans hesabı olmak üzere iki bölümden oluşur. Cari işlemler kısmına ülkenin mal ve hizmet ticaretinden kaynaklanan döviz hareketleri kaydedilirken, finans hesabı kısmına da ülkenin sermaye hareketleri kaydedilir. Sonuç olarak, bu iki bölümdeki hareketler döviz rezervlerini belirler. Örnek olarak, bir ülkenin 15 milyar dolar cari işlemler açığı varsa, buna karşılık ülkeye 13 milyar dolar net sermaye girişi olmuşsa, ülkenin döviz rezervleri 2 milyar dolar azalır.

2005 yılında Türkiye 23 milyar dolar cari işlemler açığı verdi....
Geçtiğimiz yıl Türkiye’de cari işlemler 23 milyar dolar açık verdi. Bu açığın başlıca kaynağı dış ticaret açığı oldu. Öte yandan, yüksek turizm gelirlerinin etkisiyle hizmetler dengesinin fazla vermesi (yani hizmetler kapsamında döviz gelirlerinin giderlerden fazla olması) cari açıktaki artışı sınırladı. Rakamlara bakacak olursak, geçen yıl dış ticaret açığı 32.6 milyar dolar olurken, hizmetler dengesi 14 milyar dolar fazla verdi. Hizmetler kapsamında en önemli kalem olan turizmde net gelir (turizm gelirleri-giderleri) 15.3 milyar dolar oldu.
Türkiye’de üretimde ara malı ithalatının payı çok yüksek olduğu için, büyümenin güçlü olduğu dönemlerde ithalat hızlı artıyor ve bunun sonucu olarak cari işlemler açığı da artıyor. Böyle dönemlerde ihracat artsa da, bu artış genelde ithalat artışını karşılayacak düzeyde olmuyor. Son yıllarda Türkiye ekonomisinde cari açığın sürekli artmasında da bu mekanizma etkili oldu. Yani, ekonomik büyümenin yüksek olduğu dönemlerde cari açığın artması kaçınılmaz. Bunun yanısıra, tüketimin güçlü olduğu dönemlerde tüketim malı ithalatının; yatırımların güçlü olduğu dönemlerde de yatırım malı ithalatının artması da cari açığı artırıcı yönde etki gösteriyor. Son yıllarda yatırım ve tüketim artışından da kaynaklanan ithalat büyümesi gerçekleşmiş olsa da, bu kalemlerin toplam ithalat içindeki payı oldukça düşük. Dolayısıyla, tüketim ve yatırım canlılığının cari işlemler üzerindeki etkisi nispeten sınırlı bir etki.
...Bunun yanı sıra 44 milyar dolarlık sermaye girişi oldu.
2005 yılında yüksek cari açığın neredeyse 2 katı kadar, 44 milyar dolar, sermaye girişi gerçekleşti. Türkiye’de ekonomik görünümdeki iyileşme, AB ile üyelik yolunda atılan adımlar, yurtiçi finansal piyasalardaki getirilerin nispeten yüksek olması ve uluslararası piyasalardaki likidite bolluğu söz konusu sermaye girişinin ardındaki en önemli etkenler oldu.  Bu sermaye girişinin detaylarını inceleyecek olursak 8.6 milyar dolarlık kısmının doğrudan yatırımlar, 13.7 milyar dolarlık kısmının portföy yatırımları, 21.7 milyar dolarlık kısmının ise diğer yatırımlar yoluyla gerçekleştiğini görüyoruz. Doğrudan yatırımlar, yabancı yatırımcıların bu ülkede mal ve hizmet üretimine yönelik yatırımlarını kapsıyor. Portföy yatırımları en genel anlamda menkul kıymetlere yapılan yatırımları gösteriyor. Diğer yatırımlar ise, büyük ölçüde şirketler kesiminin, bankaların, Merkez Bankası’nın aldıkları kredileri ve hükümetin menkul kıymetle borçlanması dışında kalan borçlanmasını içeriyor.

Doğrudan yatırımlar rekor bir seviyede gerçekleşti...
Geçen yıl Türkiye’ye doğrudan yatırımlar yoluyla giren sermaye, rekor bir seviyede gerçekleşti. 2005 yılında hem özelleştirmelere olan yoğun ilgi, hem de bazı bankaların yabancı bankalar tarafından satın alınması bu yüksek doğrudan yatırım girişinde etkili oldu. Bir kıyaslama yapacak olursak, 2005 yılındaki 8.6 milyar dolarlık doğrudan yatırımdan sonra kaydedilen ikinci en yüksek tutar 2001 yılındaki 2.9 milyar dolarlık giriş olmuş. 1990񮖤 yılları ortalamasına bakacak olursak, yıllık ortalama doğrudan yatırım rakamı 884 milyon dolar gibi oldukça düşük bir rakam. Doğrudan yatırımların, girişi kolay olmadığı gibi, çıkışı da kolay olmaması nedeniyle, cari işlemler açığının finansmanı da arzu edilir bir finansman türüdür. Ve Türkiye’de ilk kez bu kadar yüksek bir doğrudan yatırım girişi gerçekleşmesinin oldukça olumlu bir gelişme olduğunu söyleyebiliriz.
Hem bono ve tahvil piyasasına, hem de İMKB’ye yüklü yabancı sermaye girişi oldu...
Geçtiğimiz yıl yabancı yatırımcıların Türk Lirası cinsinden yatırım araçlarına olan ilgisinin sürmesi de sermaye girişlerinin nedenlerinden biri oldu. 2005 yılında yabancıların hisse senedi alımları net 5.7 milyar dolar oldu. Öte yandan, Hazine’nin yurtiçi piyasalarda ihraç ettiği bono ve tahvillerde yabancıların net alımları 5.9 milyar dolar oldu. Hazine’nin yurtdışı piyasalardan tahvil ihracıyla borçlanması ödemelerinden fazla oldu ve Hazine yurtdışı piyasalardan net 3.4 milyar dolar borçlandı. Sonuç olarak, 2005 yılında portföy yatırımları yoluyla net 13.7 milyar dolar giriş oldu.
Hem şirketler kesimi, hem de bankalar yurt dışından yüklü tutarda borçlandı...
Son olarak, borçluluk yaratan sermaye girişlerinin dağılımına bakalım. 2005 yılında, şirketler kesimi 14 milyar dolar, bankacılık kesimi ise 9 milyar dolar olmak üzere toplam 23 milyar dolar kredi kullandılar. Bunun 16 milyar dolarlık kısmı ise uzun vadeli krediler olmuş. Geçtiğimiz yıl genel hükümet ise net borç ödeyicisi olmuş. IMF’ye olan borçlar hariç tutulduğunda genel hükümet 2005 yılında yaklaşık 2 milyar dolar borç geri ödemesi yaptı.
Özet olarak, gerek doğrudan yatırımlar yoluyla kaydedilen yüksek sermaye girişi, gerekse özel sektörün borçlanmasında uzun vadenin payının artması, cari işlemler açığının finasmanının kalitesinin arttığını gösteriyor. Cari işlemler açığı ancak finanse edilemediği zaman bir ekonomide krize yol açabilir. Yüksek bir cari açık belli bir dönemde finanse ediliyor olsa bile, ileride sermaye hareketlerinin tersine dönmesi ve açığın finanse edilememesi riskini taşır. Dolayısıyla, eğer cari açık kısa vadeli sermaye hareketleriyle finanse ediliyorsa, ileride oluşacak herhangi bir tedirginlikte, kısa vadeli sermaye ülkeden kolayca çıkabileceği için, bu tür finansman çok arzu edilir bir durum değildir. Böyle bir durumda, cari açık ülke ekonomisi için önemli bir risk unsuru oluşturur. Öte yandan, cari açığın daha uzun vadeli sermaye hareketleriyle – özellikle doğrudan yatırımlar yoluyla – finanse edilmesi durumunda ise risk bir ölçüde azalır.
2005 yılındaki rakamlara baktığımız zaman, doğrudan yatırımlar ve uzun vadeli borçlanma yoluyla kaydedilen sermaye girişinin yaklaşık 25 milyar dolar olduğunu görüyoruz. Bu da tek başına 23 milyar dolarlık cari açığı finanse etmeye yeterli. Yani, kısa vadeli borçlanmalar ve yabancıların hisse senedi ve tahvil alımları olmasaydı bile (sıcak para), geçen yıl cari açık kolaylıkla finanse edilebilirmiş!
Sonuç olarak, yüksek cari açığa rağmen rezervlerde kaydadeğer artış gerçekleşti.
Cari işlemler ve sermaye hareketlerindeki gelişmeleri özetleyecek olursak, 23 milyar dolarlık cari açığa karşılık 44 milyar dolar sermaye girişi kaydedilmesi; buna ek olarak, kaynağı bilinmeyen döviz hareketlerinin kaydedildiği net hata ve noksan kaleminden de 2 milyar dolar giriş olması döviz rezervlerinin 23 milyar dolar artmasına neden oldu. Ancak, IMF’ye 5 milyar dolar net borç ödemesi yapıldığı için rezerv artışı 18 milyar dolar seviyesinde kaldı. Başka şekilde ifade edecek olursak, 2005 yılında Türkiye için rekor yüksek bir seviyede cari açık verilmiş olunmasına ve yüklü dış borç ödemelerine rağmen, rezervler önemli ölçüde arttı.

Cari açıkta risk var mı?
Bu kadar yüksek bir cari açığın ekonomi için risk oluşturmadığını söylemek fazla iyimserlik olur. Tabii ki, bu cari açık ülke ekonomisi için bir risk oluşturuyor. Ekonomi %5 civarında büyümeye devam ettiği sürece cari açığın yüksek kalması – hatta daha da yükselmesi – kaçınılmaz. Ancak, benim kanaatim, yüksek cari açığın kendi başına bir kriz için neden oluşturmayacağıdır. Fakat, başta politik bir sorun olmak üzere, başka bir tedirginlik olması durumunda, bu tedirginlik yüksek cari açıkla birleşince ekonomide ciddi bir çalkantı oluşturabilir. Ancak, mevcut sistemde kurların piyasa koşullarında belirlendiği ve müdahele edilmediği; bunun da cari açığı kendiliğinden dengeleyici bir etkisi olduğu unutulmamalı. Ayrıca, finansmanda uzun vadeli sermaye girişlerinin artmış olması ve Merkez Bankası rezervlerinin de çok yüksek olması cari açık konusundaki riski azaltan faktörler.