KIRMIZI KRALİÇE`NİN HİKAYESİ - Alice Aynalar Diyari`nda

Viktor APALAÇİBu yıl 25. yaşını kutlayan festival, 42 ülkenin sinemalarından derlenen 219 filmlik zengin bir program sunuyor. Fransız sinemasının 64 filmle temsil edildiği bu festivale tek İsrail filminin katılmamış olması hayret ve üzüntüyle karşılandı. İstanbullu sinemaseverleri dünya sinemasının en seçkin ve başarılı filmleriy

Ekonomi
9 Ocak 2008 Çarşamba
Ali Salah’ın hayata bakışına örnek olarak verdiği Kırmızı Kraliçe, hepimizin günlük hayatta yaşadıkları için çok güzel bir örnek.  Çevremiz ne kadar hızlı ilerler ve gelişirse, zirvede kalmak için daha hızlı ve öncü olmak gerekiyor.
".....Ne var ki konuşmanın burasında nasıl olduysa oldu, Alice ile Kırmızı Kraliçe tabanları kaldırıp bir koşu kopardılar. Alice sonradan düşünürdü de bunun nasıl olup bittiğini bir türlü çıkartamazdı. Bildiği tek şey, bir de bakmıştı, elele hababam koşuyorlardı. Kraliçe öyle hızlı gidiyordu ki Alice ona yetişmekte güçlük çekiyordu. Gene de Kraliçe habire, "Çabuk! Çabuk!" diye bağırıyordu.  Alice'in daha çabuk koşacak gücü kalmamıştı... Ne de bunu söyleyecek soluğu.
İşin en şanslı yönü şuydu ki, çevrelerindeki ağaçlarla öteki şeyler hiç yer değiştirmez gibiydi. Alice ile Kraliçe ne kadar hızlı koşarlarsa koşsunlar hiçbir şeyi geride bırakamıyorlardı.! Kafası iyice karışmış olan zavallı Alice, "Acaba çevremizdeki her şey de bizimle birlikte mi koşuyor?" diye bu bilmeceyi çözmeye yeltendi. Kraliçe onun kafasından geçenleri okumuş gibiydi. Çünkü, "Daha hızlı! Konuşayım falan deme!" diye bağırdı.
Oysa Alice nerede, koşmak nerede? Soluğu öyle bir kesilmişti ki bir daha hiç konuşamayacakmış gibi geliyordu. Kraliçe hala "Çabuk ol! Çabuk ol!" diye bağırarak onu elinden tutmuş sürüklüyordu. Sonunda Alice kesik kesik, "Yaklaştık mı bari?" diye sormayı başarabildi. "Yaklaşmak mı?" dedi Kraliçe. "Ayol on dakika önce geçtik oradan. Daha hızlı!"
Daha bir süre konuşmadan koştular. Rüzgar Alice'in kulağında ıslık çalıyor, saçlarını başından yolup kopartacak gibi çekiyordu. Kraliçe'yse, "Hadi Hadi! Çabuk ol! Daha hızlı!" diye bağırıp duruyordu.
Öylesine hızlı koşuyorlardı ki bir süre sonra ayakları yerden kesilmiş gibi oldu. Sonunda, Alice'in bitkin düştüğü bir sırada, zınk diye durdular. Alice soluk soluğa, başı dönerek çöktü kaldı. Kraliçe onun sırtını bir ağaca yaslayarak tatlı bir sesle, "Şimdi biraz dinlenebilirsin," dedi.
Alice çevresine bakınca şaşkınlıktan dilini yutacak gibi oldu: "Aa, bu ağacın altından hiç kıpırdamamışız sanki! Her şey yerli yerinde duruyor!". "Elbette" dedi Kraliçe. "Nasıl olsun istiyorsun sanki?"
Alice hala biraz kesik kesik soluyarak, "Valla bizim ülkede, insan bizim gibi bunca zaman, bunca hızlı koşarsa, çoğunlukla bir yerden kalkıp bir başka yere varır da."
"Pek de ağırdan alan bir ülkeymiş orası," dedi Kraliçe. "Oysa bizim burada insanın yerli yerinde kalabilmesi için var gücüyle koşması gerekir. Bir yerden kalkıp başka bir yere gitmek istiyorsan bunun en az iki katı koşmak zorundasın."...