Troya hakkındaki tartışmalar günümüzde özellikle, "Eski Ahit" ile "Yeni Ahit"in devamlılığını savunan topluluklarca sıkça dile getirilmektedir. Bu iddiayı ortaya atanlar, isim-bilim yöntemlerini kullanarak mitolojide geçen olay ve isimleri Tevrattaki veya diğer yazılı kaynaklardaki kişi ve olaylarla karşılaştırarak iddialarını desteklemeye çalışmaktadırlar. Mitlerin tarih yazımında kullanılması gereken kaynaklarda olduğunu; çünkü bunların kuşaktan kuşağa aktarılırken değişmelerine ve olağanüstü bir görünüm kazanmalarına rağmen, abartılı ifadelerin altında gerçeklerin saklı olduğunu söyleyerek tezlerini desteklemeye çalışmaktadırlar.
Troyanın da içinde bulunduğu Çanakkale Bölgesi mitolojik efsanelere konu olmuş yerlerden birisidir. Troyalıların Yahudiliği tartışmalarında daha iyi anlaşılabilmesi için kısaca bu bölge ile ilgili mitler hakkında bilgi vermek doğru olur.
Çanakkale Boğazının Yunan mitolojisindeki bilinen ilk adı Hellespontdur ve boğazı Deniz Tanrısı Poisedon, karaların arasına girerek açmıştır. Mite göre, Yunanistanın Thebai kentinin kralı Anthamis güzel karısı Nepheleden ayrıldıktan sonra evlendiği yeni eşi, kocasının eski eşini ve çocuklarını kıskandığı için onlardan tamamen kurtulmayı planlar. Kâhinleri etkileyerek, sürmekte olan kıtlığın giderilmesi bahanesiyle onları kurban edilmesini kabûl ettirir; fakat kurban sırasında Nephele, oğlu Phriksos ile kızı Helleyi kanatlı ve altın bir posta sararak Karadenize gönderir. Çanakkale Boğazını geçerken kopan bir fırtınadan dolayı Helle denize düşer ve boğulur. Bu olaydan sonra buraya Hellenin denizi anlamına gelen "Hellespont" adı verilir.
Bu bölge ile ilgili diğer bir mit ise Hero ile Leanderin efsanesidir. Bu mite göre de, Anadolu kıyısındaki Abydos kralının oğlu Leander, bu kentin karşısında Avrupa kıyılarındaki Sestoslu güzel Heroya âşık olur; fakat, Hero, Aphroditenin rahibesi olduğu için onunla evlenemez. Ne var ki bu durum, sevgililerin sık sık görüşmelerini engelleyemez. Leander her gece yüzerek karşı kıyıya, sevgilisi Heroyu görmeye gider. Hero her gece bir kuleye çıkarak denizde yüzmekte olan sevgilisine meşaleyle yol gösterir. Yine bir gece meşalesi ile sevgilisine yol gösterirken Leander boğazın ortasında bir fırtınaya kapılır. Rüzgârın etkisiyle Heronun meşalesi de sönünce nereye yüzeceğini bilemeyen Leander, sonunda dalgalara yenik düşerek boğulur. Leanderin cesedi sabahleyin Sestos kıyılarına vurunca, Hero da kendisini denize atarak canına kıyar.
Bu iki mit, Çanakkale Boğazının çağlar boyunca değişmeyen tarihsel değerini en güzel biçimde yansıtır; çünkü bu bölge doğu ile batı ilişkilerinde her zaman önemli olmuştur. Osmanlının Avrupa macerasının başladığı bu yerde, bu yıl 91. yılını andığımız Çanakkale savaşlarının meydana gelmesinin tarihsel temelleri daha iyi anlaşılabilir. Leander ile Hero arasındaki aşk ise aslında yüzyıllardır doğu ile batı arasındaki bazen savaşlara bile varan aşkı en iyi biçimde temsil eder.
Troyalıların da atası olan Dardanellerin ortaya çıkışı ile ilgili olarak mitolojide şu bilgiler verilmektedir. Zeus, Okeanos ile Tethynin evlenmelerinden doğan Elektraya âşık olur ve onu zorla elde eder. Bu birliktelikten Dardanos adında bir erkek çocuk doğar. Dardanos daha sonra Ege Denizi'ndeki Semadirek (Samothrace) adasından Çanakkaleye gelerek, bu bölgenin yöneticisi Hitit Kralı Teucerin kızı Batea ile evlenir ve kral da ona hediye olarak İda Dağı (Kazdağı) eteklerinde toprak verir. Dardanos burada kendi adıyla anılacak şehri kurar. Teucerin ölümünden sonra, onun yerine kral olur ve tüm bölgeyi Dardania olarak adlandırır. Zamanla boğaza da Dardanelles denilmeye başlanır. Bu isim daha sonra Yeniçağın başlarında kurulan Çanakkale şehri için de kullanılmaya başlanır.
Mitte verilen bilgilere göre Troya hanedanının soy ağacı şu şekildedir: Cronus, Zeus, Dardanus, Erictanus, Tros, İllus, Laemond ve Priamusdur. Bu soy ağacının başındaki kişinin gerçekte kim olabileceği ile ilgili olarak yukarıdaki iddiayı savunanlar tarafından şöyle bir açıklama getirilmektedir: Pagan dinlerinde kişilere tanrısal özellikler yüklendiği bilindiği için, mitolojide tanrısal özelliklere sahip kişilerin gerçek kişiler olabileceği gözden kaçırılmamalıdır. Mitteki olaylar, yazılı kaynaklardaki verilerle karşılaştırılarak daha net ortaya çıkarılabilir. Bylloslu Filonun aktardığına göre, Fenikeli Tarihçi Sanchuniahon, (MÖ. 1200) Cronusla ilgili olan Fenike mitleri ve inançları hakkında bilgi vermektedir. Buna göre Cronus Yahudilerin atası olan Yakup (İsrail) peygamberdir. Zeus ise, adı "Judah" gibi çeşitli şekillerde söylenen Yakupun oğlu Yahudadır. Etimolojik olarak, Zeus ya da Zhe-ut kelimesi Yehuddan türetilmiş olabileceği iddia edilmektedir. Ayrıca Zeusun Roma versiyonu olan Jupiter ise Yunanca Zheut-pater'dan alınmıştır.
Bugünkü Çanakkale Bölgesine (Dardanelles) ismini verdiği iddia edilen Dardanus ise, Yahudanın soyundan gelen Dardadır. Tevratta Dara olarak geçen bu isim Darda olarak da okunabilmektedir. Yahudi tarihi hakkında bilgi veren Yahudi tarihçi Josephus, eserlerinde Darda ismini kullanmıştır. Tevrata bakıldığı zaman Darda kelimesinin iki yerde (1 Chronicles 2:6; 1 King 4:31) geçtiği görülür: Bunlardan birisinde Darda Yahudilerin atası olan ve İsrail lakabıyla da anılan Hz. Yakupun en büyük 12 oğlundan birisi olan Yahudanın (Judah) torunudur. İkincisinde ise Maholun oğlu olarak geçmektedir. 1. Ayette Zerahın oğlu ikinci ayette ise Maholun oğlu olarak tarif "oğlu" kelimesi her zaman doğrudan oğlu anlamına gelmeyip, bazen soyu anlamında da kullanılabileceği şeklinde yorumlanır. Ayrıca, ikinci ayette Dardanın diğer beş kişi ile birlikte Hz. Süleymanla karşılaştırılmaları, bu kişilerin önemli olduklarına birer işaret olarak görülebilir.
Yahudilerin dünyanın çeşitli bölgeleri ile ilişkilendirilmesinde çeşitli göç teorileri ortaya atılmaktadır. Yahudanın oğulları Exodustan sonra çeşitli nedenlerle dünyanın farklı bölgelerine göç etmişlerdir. Bu bölgelerden birisi de Girittir. Buna göre Hz. Yakupun torunu olan Darda, Yahudilerin kölelik dönemlerinde Mısır'da yaşamıştır. Çıkış (Exodus, MÖ 13141313)dan 34 yıl önce grubuyla beraber Mısırdan deniz yolu ile ayrılmıştır. Önce Girite yerleşir. Daha sonra Giritten Semadirek adasına doğru yol alırken fırtınaya yakalanmıştır. Yunan mitlerinde önemli olduğu gibi Yahudi tarihinde de fırtına önemlidir. Yahudilerin Mısırdan çıkışı esnasında Akdenizde yıkıcı tsunamiler oluşur ve Darda bugünkü Çanakkale kıyılarına sürüklenir. Burada Hitit kralının kızı ile evlenerek, Dardanos şehrini kurar.
Troyaya yerleşen kişilerin Giritten geldiklerini ispatlamak için çeşitli deliller ortaya koyulmaktadır. Buna göre Troyanın eteklerinde kurulduğu İda Dağı Yahudi (Judah) kelimesinden gelmektedir ve benzer adla bu dönemde Yahudilerin yaşadığı Giritte de bulunmaktadır. Ayrıca benzer isimli dağın Milette bulunması ve bu bölgede İbranice yazıtların bulunması Çıkış zamanından sonra Küçük Asyadaki Yahudi varlığının izleri olarak değerlendirilmektedir.
Strabona göre, Dardanosun kızıyla evlendiği ve toprak verdiği Teucer ve Teucrianlar Girit kökenlidir. Bunlar Cnossusun düşmesinden sonra bu bölgeye yerleşmiş olabilirler.
Yahudilerin Mısırdan çıkışından sonra, Yunan kralının bu bölgedeki müttefiki Mısırdan kurtulan Yahudileri, Yahudi hizmetçisi ile ziyaret ederek onlardan, şehir kurmalarını ve düşmanlarına karşı sağlamlaştırmalarını istediği ve bunun üzerine de Troyanın da kurulduğu da bazı kaynaklarda aktarılmaktadır.
Mısır papirüslerinde ise de Kadeş Antlaşmasında (MÖ 1287) Hititlerle müttefik olan Darenuilerden bahsedilmektedir. Bu kişilerin bu bölgeye daha sonra gidenlerin atası ve Homerosun Troyalılar yerine kullandığı Dardenoilerin atası olabileceği iddia edilmektedir.
Ayrıca, Troyalıların Yahudanın da sembolü aslan ve kartallardan oluşan heraldik işaretlere sahip olmaları bu konuda delil olarak gösterilmektedir; çünkü bu işaretlerden aslan Yahudanın kartal ise Danın işaretidir. Bu iddiayı ortaya atanlar, Spartalıların da İsrailin oğlu Danin soyundan geldiğini ve benzer işaretleri taşıdıklarını söyleyerek, bu savaşı benzer kavimlerin savaşı olarak kabul etmektedirler.
Zeusun düşmanı olan Hera, Elektradan doğacak Zeus soyunu lânetlediği için, daha sonra Dardanosun torunu olan Trosun kurduğu Troyanın yok olması ile bu lânetin tuttuğuna inanılır. Troyanın yok olmasına giden olayların sebebi mitolojiye şu şekilde yansır: Mitolojik tanrılar bir şölen düzenler, bu şölene davet edilmeyen fesatlık tanrısı Eris, şölenin huzurunu bozmak için şölenin ortasında yere üzerinde "en güzele" yazılı bir altın elma atar, şölende atmosfer bir anda gerilir, herkes bu elmaya sahip olmak ister. Bunun üzerine orada bulunanlar arabuluculuk etmesi için tanrıların tanrısı Zeusa gider, Zeus da bu elmayı Troya prenslerinden olan; ama talihsiz bir şekilde dağlarda çobanlık yapan Parise verir. Bu elmayı Paris'ten almak için gök tanrısı Hera, Parise Asyanın en güçlü krallığını vaat ederken, zekâ tanrısı Athena, en bilge kişi olmayı, güzellik tanrısı Afrodit ise dünyanın en büyük güzelliğini vaat eder. Troyalı Paris gel zaman git zaman Sparta kralının karısına âşık olur ve Afroditin yardımı ile Heleni kaçırır. Bunun üzerine ise Spartalılar, yaklaşık MÖ.1200lerde Troyaya saldırırlar ve Troyayı yıkarlar.
Troyanın bu hazin sonu, tarihte önemli izler bırakmıştır. Troya, ulusların kendi tarihleri olarak sahiplenmek istedikleri ender tarihi gelişmelerdendir. Türk tarihinde de Troya Savaşları batı medeniyeti ile doğu medeniyetinin savaşı olarak algılandığı için, Troyalıların doğuyu temsil ettikleri düşünülerek sahiplenilmektedir: Fatih Sultan Mehmet, kimi kaynaklar, bugün Çanakkale şehrinin etrafında kurulduğu Çimenlik Kalesini inşa ettirmekle Troya ordusunun komutanı Yunanlılardan Hektorun intikamını aldığı İmrozlu Kritopulos tarafından iddia edilmektedir. Benzer şekilde, Sabahattin Eyüboğlu Mavi ve Kara adlı kitabında Atatürkün Dumlupınarda Yunanlıları yenince, yanındaki bir subaya "Dumlupınar'da Troyalıların öcünü aldık" dediğini aktarmaktadır.
Batı tarihinde ise Roma devletinin kurucusu K, Troya yıkıldıktan sonra İtalyaya sığınan Aeneasın torunu olarak kabûl edilmektedir. Bu sebeple, Roma nezdinde ve dolayısı ile Avrupa tarihinde Troya önemlidir. Daha sonra birçok, Avrupa kralı Roma İmparatorluğunun devamı olmayı Kutsal Roma Germen İmparatorluğunun tekelinden kurtarmak için, kendilerini Troya savaşının kahramanlarına bağlayarak devletlerini siyasi olarak Troyanın devamı gibi göstermek istemişlerdir.
Troyalıların Yahudiliği savı, tarihte bazı devlet adamlarının kendilerini Troyalılara bağlamaları ve devletlerini de siyasi mânâda Troyanın devamı gibi göstermeleriyle birleşince kanıtlanması olanaksız bağlantılar ortaya çıkmaktadır. Buna göre Avrupadaki bazı hanedanlıkların orijinlerinin Yahudi olabileceği iddia edilmektedir. Örneğin, bu kişiler İngiltere devletinin kurucusu Brütüsün ve hanedanın Yahudi olduğunu söylemektedirler. Delil olarak da tarihçi Geoffrey, Kral Edward Iin (1272) Romadaki Papaya gönderdiği mektupta İngiltere devletinin kurucusu olan Brütüsü "Brütüs Troya" olarak adlandırdığını, ki bunun Geoffreyden 300 yıl önce yaşayan Nennius tarafında bile aktarıldığını yazarak kanıtlamaya çalışmaktadırlar. Troya ile Londranın Scamnenderia (Karamenderes) ve Thames gibi nehir kenarına kurulmasını Londra ile Troya arasındaki benzerliklerden birisi olarak göstermektedirler.
Bu yazıda kısaca Çanakkale ile ilgili mitlere değinerek, "Troyalılar Yahudi miydi?" savları hakkında kısaca bilgi vermeye çalıştık. Konu ile ilgili araştırma yapmak isteyenler kaynakçada verilen makalelerden yola çıkarak daha geniş bilgiye ulaşabilirler.
Kaynakça:
John D. Keyser, "The Trojan Origins Of European Royalty!"
<http://www.hope-of-israel.org/i000109a.htm> (16/03/2005)
Tom Robinson, "Bible Reading Program- Supplementary Material" <http://cgca.net/ucg/brp/materials/throne.pdf>