PESAH5766-2006 Pesah Bayramı`nın, tüm dünyaya, ülkemize ve ulusumuza barış ve mutluluk getirmesini dileriz. ŞALOM
Silvi NAMER
Rina çok hoş ve son derece neşeli bir genç kadındır. Aynı zamanda altı aylık hamiledir. Bu onun ikinci çocuğudur. Sekiz yaşındaki oğlu Avi ile kocası Semih onun yaşam kaynağıdır. Tüm ailesine bağlı olan genç kadın mutlu bir hayat sürmektedir.
Öykümüzün başladığı günün sabahı, kocasını işe, oğlunu da okula uğurladıktan sonra, solunundaki rahat koltukların birine sereserpe yayılan Rina kahvesini yudumlarken televizyon izlemektedir. Her gün saat dokuzdan on buçuğa yaptığı sabah keyfi onun için kaçınılmaz bir zevktir. Seyrettiği program ise, sokakta yapılan canlı röportajlar. İnsanların ayrı, ayrı düşünceleri, ilginç söyleşileri onu eğlendirmektedir.
Aniden, spikerin sohbet etmek için durdutmak istediği özel araç, Semihin arabasıdır. Yanı başında ise sarışın bir kadın oturmaktadır. Genç adam spikere yanıt vermeden hızla, kaşla göz arasında ekrandan kayıp gitmektedir. Rina kendini hayal gördüğüne inandırmak istemektedir. Cep telefonunun çalması ile irkilir. Arayan en samimi arkadaşı Koradır. Sesi heyecanlıdır. Hal hatır sormadan, günaydın bile demeden, nefes almaksınız, kurulmuş bebek gibi konuşmaktadır.
- Rinacığım, sabahları izlediğimiz canlı sohbetler programında kocanı gördüm. Arabasında sarışın bir afet vardı. Acaba bir akrabanız mı? diye merak ettim.
Arkadaşının patavatsızlğına alınan genç kadın, gayet soğuk bir tavırla:
- Farkında değilim, ben kocamı görmedim. Herhalde yanılmışsındır.
Kora alaylı bir sesle:
- Öyle mi dersin canikom, olabilir. Seni rahatsız ettiğim için kusura bakma. Hoşçakal.
Rinanın keyfi tamamen kaçar. Yatak odasında bulunan boy aynasında kendini süzmektedir. Pırıl, pırıl parlayan mavi gözleri, küçücük kalkık burnu, kalp şeklinde olan ağzı ve omuzlarına dökülen kızıl saçları ile çok hoş olduğundan emindi. Ya bozulan fiziği? Hamileliğinin beş ve altıncı ayları arasında aldığı sekiz kilo, uzun boyuna rağmen onu epey toplu göstermektedir. Maalesef devamlı acıktığından, yiyeceklerine pek dikkat edememektedir. Vücudunu acımasızca incelerken, kocasının onu aldatabileceğini aklından geçirmektedir. Bu düşünce bile onu çıldırtmaya yetmektedir. Halbuki on seneden beri süren evlilikleri boyunca birbirlerine karşı hissettikleri sevgi, saygı, tanıştıkları ilk günkü kadar canlıdır. İkinci çocuğuna hamile kaldığında Semihin sevinci görülmeye değerdi. Hele cinsiyetini belirleyip, doğacak bebeğin kız olduğunu öğrendiklerinde, genç adam mutluluktan adete uçmaktadır. Zira çok sevdiği oğlundan sonra bir kız babası olmak onun için inanılmaz bir şanstır. Acaba bu sarışın kadın onların özel yaşantılarına kara bulutları mı çekecekti?
Rinanın en iyi dostu ve dert ortağı sevgili anneciği Lusidir. Bir an evvel onu aramalıydı. Annesine telefon ederek olanı biteni bir çırpıda anlatıvermektedir. Kızı için üzülmekte olan Lusi ona şöyle der:
- Lütfen duygularına hakim ol yavrum. Sana karşı bu kadr müşfik davranan bir adamın seni aldatabileceğini hiç sanmıyorum. Muhakkak işinde çalışan bir hanımdır. Aklını asılsız fikirlerle meşgul etme. Ne biçim arkadaşın varmış. Durumunu hiç düşünmeden seni arayıp rahatsız ediyor. Ona pek güvenmemeni tavsiye edeceğim. Belki de onun evliliği pek parlak değildir. Senin huzurunu bozmasına izin verme. Semih eve döndüğünde onu en güzel gülüşünle karşıla. Sakın ola, o kadından bahsetme. Şu anda bana ihtiyacın varsa hemen gelebilirim.
Annesinin tatlı sesi ile eski neşesine kavuşan genç kadın, ona ihtiyacı olmadığını ve merak etmemesini belirterek telefonu kapatır. Akşam üstü, Semih eve geldiğinde gülümseyen bakımlı ve çok hoş bir kadın onu karşılamaktadır. Karısını sevgi ile öperken ona iltifatlar yağdırmaktadır. Genç kadın Semihin iltifatlarını heyecanla beklemektedir. Sonunda dayanamaz ve onu sorguya çeker:
- Sevgilim, bu sabah arabanda olan şarısın kadın kimdi? der.
Semih kızarır, bozarır, öksürür ve suçlu bir ifade ile:
- Hangi kadın? diye sorar.
Rinanın sabrı taşmaktadır.
- Lütfen bana yalan söyleme. Seni televizyonda gördüm.
Genç adamın cevabı gayet basit ve nettir:
- Şimdi anladım. Bu sabah işe birlikte gittiğim hanımdan bahsediyorsun. O, bizim muhasebecimizdir. Haftada iki gün bizimle çalışmaktadır. Yolum oturduğu semtin yakınlarından geçtiği için, o günler onu arabama almaktayım. Sana bundan bahsetmeyişimin sebebi, senin kıskanç bir mizaca sahip olduğunu bildiğimden ötürüdür. Bu hamilelik döneminde ise epey alıngansın. Seni istemeyerek incittimse, özür dilerim. Bu hanımın ismi Yasemindir. Evli ve iki çocuk annesidir. Ciddi bir iş kadınıdır. Seni çok sevdiğimden, sana zarar verecek hareketlerde bulunmayacağımdan emin olabilirsin.
Kocasına sarılan genç kadın artık hiç bir kuşku duymamaktadır. Ertesi gün arkadaşı Kora onu ziyarete gelmektedir. Kapıdan girer girmez hemen Semihle şarışın hanımdan bahsetmektedir.
- Tatlım, kocanı bir sıkıştırsan iyi olur. Zira, Semih hakkındaki dedikodular, aldı yürüdü bile. Onun kaçamaklarını bilmeyen kalmadı. Yazık, senin gibi güzel bir kadına yapılacak şey mi! Senin yerinde olsam eşimi asla affetmem, hayatını zindan ederim.
Aslında Koranın sözünü ettiği dedikoduları kendi yaratmaktadır. Semihi televizyonda gördükten sonra, arkadaşlarını tek, tek arayarak onlara genç adamın güya ihanetini, abartarak anlatmaktadır. Böylece büyütülen bu asılsız olayı, uçan kuş bile öğrenmektedir.
Rina sakin bir sesle, Semihin ona yaptığı açıklamaları izah etmeye çalıştı ise de, Kora kendi fikrini gütmektedir.
- Sana itiraf edeceğini mi sanıyordun? Bu gibi durumlarda erkeklerin, evlilikte elde ettikleri alışkanlıklarını ve aile düzenlerini bozmamak amacı ile söyledikleri yalanlardır. Senin gibi akıllı bir kadını nasıl da inandırıvermiş! Olacak şey değil, çok safmışsın.
Kora gittikten sonra, Rinanın eşine olan itimadı iyice sarsılmaktadır. Kuşku doludur. Ya arkadaşı doğru söylüyorsa?
Bütün gün ıstırap içindedir. O, eski iştahından eser kalmamaktadır. Akşam Semih eve geldiğinde, ona çullanarak müthiş bir hırsla münakaşa etmeye başlar. Genç adam bütün gücü ile kendini savunmaktadır. Ne yazık ki, karısına suçsuzluğunu ispat edememektedir. Sonunda on sene içinde ilk kez, aralarında büyük bir kavga kopmaktadır. Bu kadar patırtıya alışık olmayan oğulları Avi, gözyaşlarını tutamıyor, annesinin kucağından, babasının kollarını atılmaktadır. Çocuğun korktuğunu fark eden genç çift münakaşalarını kesmek zorunda kalmaktadırlar.
O, geceden sonra Rina sararıp solmaya başlar. Ailesi ve kocası onun için endişelenmektedirler. Doktoru ise hamileliğinin gidişatını beğenmemektedir. Bebeği düşürebileceğinden bahsetmektedir.
Bir cumartesi öğleden sonra Semih kayınvalidesinin evine giderek, karısını asla aldatmadığını fakat onu inandırmakta güçlük çektiğini belirtmektedir. Evde huzur kalmadığını ve en önemlisi Rinanın bebeğini kaybederek, hayatını tehlikeye atabileceğinden kaygılandığını ifade etmektedir.
Lusi takdir ettiği ve çok sevdiği damadını dikkatle dinledikten sonra, üzüntüsünü paylaşarak ona şöyle bir öneride bulunmaktadır.
- Yapabileceğin tek bir şey var. O, hanımı ailece evine çaya davet etmendir. Rina onunla tanışıp aile hayatını gördükten sonra, umarım kıskançlıklarından ve asılsız ön yargılarından vazgeçer.
Semih eve döndüğünde karısına Lusinin önerisinden bahseder. İlk önce Rina kattiyetle red eder. Daha sonra, o kadını tanımak istediği onu kabul etmeye iter. Semihin karısından bir arzusu daha vardır. Yaseminin çaya geleceği güne Korayı çağırmasıdır.
Davet, bir pazar öğleden sonra yapılmaktadır. O gün ilk gelenler Kora ve eşidir. Koranın yüz ifadesi sanki birini yargılar gibidir. Az sonra Yasemin, kocası, on ve ondört yaşlarında olan oğulları kapıda belirmektedirler. Yasemin, ufak tefek topluca bir kadındır. Tatlı gülümseyişinden başka hiçbir özelliği yoktur. Semihten en az beş yaş büyük gözükmektedir. Rinayı yanaklarından öperken nazik bir sesle:
- Eşinizin devamlı sizden övgü ile bahsetmesini, şimdi daha iyi anlayabiliyorum. Bu kadar güzel ve alımlı bir hanıma sahip olununca, sevgi dolu sözler alışkanlık yaratabiliyor. Ayrıca, davetiniz için size candan teşekkür ederim.
Rina, Yaseminle konuştukça, Semihi kıskanmakla ne kadar büyük bir hata işlediğinin, artık bilincindedir. Bir ara mutfakta Kora ile başbaşa kaldıklarında, Rina arkadaşına sitem dolu sözler sarfetmektedir:
- Yazıklar olsun sana. Beni eşime karşı o kadar kışkırttın ki, nerede ise ondan nefret edecektim. Çektiğim onca sıkıntıdan sonra, bebeğimi de kaybedebilirdim. Sen ne biçim dostsun böyle?
Rinaya sarılan Kora ona şöyle cevap vermektedir:
- Senden özür dilerim canım. Sana zarar vermek istemedim. Düşünmeden hareket etttim. Hele Semihin, seni Yaseminle tanıştırırken, sevgi ve gururla sana nasıl baktığını gördüğüm an, böyle seven bir erkeğin, karısını asla aldatmayacağından emin oldum. Sana şüphe dolu günler yaşattığım için kendimi hiç bir zaman affetmeyeceğim.
O, davetten sonra Yasemin, Rinanın en yakın dostu oldu. Rina kızını doğururken, hastanede annesine ve kocasına refakat ederek endişelerini paylaşan Yasemin, genç kıdının arkadışlığına son derece önem verdiğini ispat etmektedir.
Seneler geçtikçe Rina, mutlu yaşantısında, kıskançlığın ve dedikoduların hayatında açtığı parantezi unutamamaktadır. Eşinin ona verdiği değer karşısında, bir zamanlar ondan kuşkulandığı için kendinden utanmaktadır.
Koraya gelince, kime niyet kime kısmet derler ya, onbeş sene evlilikten sonra karısının dırdırına dayanamayan eşin, kendinden çok daha genç bir hanımla, onu aldatmaktadır. Bunu duyan Kora müthiş bir münakaşadan sonra kocasını boşar. Dedikoduları sayesinde harika bir yuvayı yıkmak isterken, kendi evliliği yok olur.
Aslını öğrenmeden hiç kimseyi itham etmemeliyiz. Bazen en yakın dostumuz bile, bizlere yanlış adımlar attırabiliyor.
Mutluluk denilen o sihirli kelime çok obur olup, inanç ve fedakarlıkla beslenmektedir. Onu hak edebilmkek için hayatın engebeli yollarında, düşmeden düzgün bir şekilde ilerlemek lazım. Bunu başarabilmek ise olağanüstü çabalar gerektirmektedir.
Evliliğin ilk dönemleri yeni yeşeren çimlere benzer. Zaman ilerledikçe, ona gerektiği kadar özen gösterilmezse, devamlı çimenlik sahalar gibi, evlilik de solmaya mahkumdur.