Okullarda tarih öğretmenlerine, neden tarih dersinin öğretildiği konusu sorulduğunda, kendini zorlayıp, uzun bir konuşma yapmak istemeyen hocanın vereceği cevap, "çünkü tarih tekerrürden ibarettir yavrum" olacaktır. Fakat bu, cevabın yanlış ya da eksik olduğu anlamına gelmez, sadece kaçamak bir cevaptır, ama, oldukça doğrudur. Hatta sadece siyasi tarihte değil, spor tarihinde bile tekerrürler yaşanmaktadır. Açıkça söylemek gerekirse, ne kadar erken olsa da, Formula 1de bir tekerrür yaşayabilecek olmanın korkusu içindeyim. Söylediğim gibi aslında benzetme yapmak için oldukça erken fakat Ferrari severlerin mest olduğu, benim için ise lanetli denebilecek kadar kötü geçen bir sezon olan 2002 senesi aklıma geliyor. Aslına bakılırsa benim o sezonda keyif alamamamın nedeni neredeyse her yarışın galibinin, önceden belli olmasıydı. Coulthard Monacoda kazanınca sanırım dünyanın en mutlu Formula 1 severiydim o sene. 2006 şimdilik bu konuda beni pek üzmedi. Yarış öncelerinde sıralama turlarına bakıldığında yarışı kimin kazanacağını tahmin etmek zor aslında fakat o korku var.
Aslında korkmanın bir anlamı olmadığını görmek çok zor değil. Öncelikle sezon öncesi test dönemi oldukça çekişmeliydi. Sürekli olarak test sürüşlerinin birincileri değişiyordu. Aslında test dönemi bir şeyi anlatıyordu. Sezon öncesi yapılabilecek tek tahmin belki de; sezon Ferrari, Honda, McLaren ve Renaultun şampiyonluk yarışı içinde geçerken Toyotada pastadan pay almak için çabalayacaktı. Yarışlara gelince, Bahreyndeki muhteşem yarışta, pole pozisyonunda Michael Schumacher vardı. Yarışı Alonzo, Schuminin önünde bitirdiğinde ise aralarında sadece 1,2 saniye fark vardı. İkinci yarışa, Fisichella önde başladı ve önde bitirdi. Aslında beni korkutan durum ikinci yarışta ortaya çıktı. Fisichella yarışı birinci bitirirken, yedinci sırada başlayan Alonso, yarışı ikinci bitirdi ve Renault takımı, Alain Prost döneminden yaklaşık 14 sene sonra double yaptı. Fakat şöyle de bir durum söz konusu: Kimi Raikonen yarışın henüz başında spin atıp yarış dışı kalmasaydı sonuç farklı olabilirdi. Kimi, yarışı ilk sırada bitiremese bile Alonsonun ikinciliğini engelleyebilirdi. Avustralyada ise, bir önceki yarışı Renaultların arkasında bitiren Button sürprizi vardı. En azından sıralama turlarında. Button sıralama turlarında iki Renaultun önünde yer alıyordu. Fakat avantajını yarış sonuna kadar koruyamadı. Ve tekrar birinci sırada yarışı bitiren pilot Alonso oldu. Kimi ile aralarında ise sadece 1,8 saniye fark vardı. Yarışı daha çekici kılan ise güvenlik aracının piste 4 kere girmiş olmasıydı. Bu olay Alonsoyu birinciliğe taşımanın yanında belki de yarışı daha büyük bir farkla kazanmasını da önledi.
İşte bu duruma bakıldığında üç yarışta da birinci sırada Renault gözükse de, bu sezon böyle biter diyemiyorum. Çünkü gerçekten çekişmeli gibi gözüken yarışlar izliyoruz fakat anlamsız bir şekilde de korkmaktan kendimi alamıyorum. Belki de şampiyonun son yarıştan çok önce belli olmasından korkuyorum. 2002de Ferrarinin arkasında kalan heyecanı yaşamaya çalıştığım günleri tekrar yaşamaktan korkuyorum belki. Fisichella ve özellikle Alonsonun sürüş yetenekleri, R26nın ise müthiş bir araba olduğu, kısaca Renaultun müthiş bir takım olduğu tartışılmaz fakat bu sezon kazanmayı hak eden, şampiyonluk mücadelesine dahil olmayı hak eden çok takım, çok sürücü var.