"Dünya çapında tanınmanın bir şekilde güçsüz bacaklarla bağlantısı olduğunu sanırdım, çünkü söz konusu kişi çoğunlukla elinde baston, sendeleyerek yürüyen ve yaz mevsiminde bile kalın yünlüden takım elbise giyen biri olurdu."
Çocukluk ve ilk gençlik anılarını anlattığı otobiyografik kitabı Aşk ve Karanlıkta 20 - 30 - 40lı yıllarda İngiliz egemenliğindeki Kudüste yaşayan tanınmış akademisyen, yazar ve bilim adamlarını güçsüz bacaklarıyla hatırlayan Amos Oz, aynı topraklarda yetişmiş "Yeni Yahudiler"den
Avrupa Yahudilerinin entelektüelliğini ve İsrail Devletinin kuruluşundan bu yana yarattığı sabraların savaşçı, cesur, tuttuğunu koparan, asi ruhunu taşıyor.
Eserleri 30 dile çevrilen, barış yanlısı tutumu ve eylemleriyle, özellikle de Barış Hemen Şimdi hareketindeki aktif rolüyle tanınan, dünya çapında birçok ödül sahibi olan Amos Oz, çocukluk yıllarından hatırladığı tanınmış kişiliklerin aksine güçlü bacakları kadar güçlü duruşu, güçlü düşünceleri ve bir o kadar da güçlü sözleriyle "dünya çapında tanınmasının" gerçekten de hakkını veriyor.
İşte bu doğal karizması ve söz ustalığıyla 4 Nisan Salı günü Amram Oditoryumunda yaptığı konuşmada neredeyse hipnotize edici bir etki yaratan Amos Oz, Yahudilik, Ortadoğu, fanatizm ve edebiyat üzerine düşünceleriyle karşınızda
Yahudiliği yaşayan bir medeniyet olarak tanımlayan Ozun o çok etkileyici konuşması ve kitabıyla ilgili izlenimler ise gelecek hafta perspektif sayfamızda
Aşk Ve Karanlık isimli kitabınızı tanıtmak için geldiğiniz Türkiyede Ankarada da birtakım temaslarda bulundunuz. Başbakan Tayyip Erdoğanla görüştünüz. Bir üniversitede "Fanatizmi nasıl yeneriz" konulu bir konferans verdiniz. Ankara izlenimlerinizi alabilir miyiz?
Ankarada verdiğim konferansta seyircilerin çoğu akademisyenler ve öğrencilerdi. Öğrenciler özellikle İsrail ve Ortadoğu üzerine birçok soru yönelttiler. Soruların bir kısmı oldukça cahilceydi, ancak bunların çoğu bölge hakkında yeterli bilgi sahibi olmayanların sorduğu samimi sorulardı. Birtakım sempatik ve İsraile dostça bakan sorular da vardı. Edebiyat üzerine ilginç sorular oldu. Kısaca çok farklı noktalardan bakan bir sürü insan olduğunu fark ettim. Başbakan Tayyip Erdoğanla da günün sıcak konuları ve tabii İsrail-Filistin sorunu üzerine sohbet ettik. Karşılıklı görüş alışverişinde bulunduk. Kendisini son derece meraklı ve açık fikirli buldum. Tabii ki tüm fikirlerimi kullanacağını beklemek yanlış olur ama son derece ilgiliydi. Umarım karşılıklı ilişkilerimiz için faydalı bir görüşme olmuştur.
Siz Yahudiliğin yaşayan bir medeniyet olduğunu ve Yahudi toplumunun ortak özelliğinin kendini hatta Tanrıyı bile sürekli sorgulamak ve bu şekilde evrensel bir adalete varmak olduğunu söylüyorsunuz. Bu evrensel adalet duygusuyla, İsrail ve Filistin arasındaki anlaşmazlığın sona ermesi için orta bir noktada buluşmamız gerektiğini ve bunun yan yana iki devletin varolmasıyla mümkün olacağını düşünüyorsunuz. Savaşmaktansa bir takım fedakarlıklar yaparak orta bir noktada buluşmak tabii ki daha iyi bir çözüm gibi görünüyor. Ancak acaba Filistin tarafı böyle bir çözüm için güvenilebilecek bir partner mi?
Şu an için konuşacak olursak ne yazık ki Filistin tarafının gerçek ve güvenilir bir partner olduğunu söyleyemeyiz. Bunun sebebi şu anda Filistinde iktidarda olan Hamas rejimidir. Ancak şunu unutmayalım. Aslında Filistin nüfusunun çoğunluğu Hamasa oy vermemiştir. Hamas, sadece %41lik bir oyla başa geçti. Filistinde iki devletli çözümü isteyen sessiz bir çoğunluk var aslında. Unutmayalım ki Ortadoğuda "Asla, hiçbir zaman, sonsuza kadar" kelimeleri geçerli değildir. Bir çözüme ulaşmamız 6 ay da sürebilir, 10 sene de
Ama çözüm olasılıklarına her zaman açık olmalıyız. Filistin tarafı güvenebileceğimiz bir partner mi sorusuna geri dönecek olursak
Barış hiçbir zaman güven kavramı üzerine kurulmaz. Barış iyi bir kontrat ve sağlam hukuki temeller üzerine kurulmalıdır. Ve burada İsrailin güçlü bir orduya sahip olması da her zaman gereklidir. Ancak İsrail bu güce sahip olduğu sürece, karşı taraf yeterince güvenilir olmasa da uzlaşmaya varma çabasında olmalıdır.
Yaşadığımız dönemde sadece Ortadoğuda değil tüm dünyada sürekli bir korkunun ve etnik önyargıların hakim olduğunu görüyoruz. Global terör yükselişte. Alman Profesör Ulrich Beck, içinde bulunduğumuz bu korku ve terör ortamı nedeniyle günümüz insanlığını bir "Risk Toplumu" olarak değerlendiriyor. Size göre uzun vadede medeniyetler çatışacak mı, uzlaşacak mı?
Geleceğe baktığımda ben bir medeniyetler çatışması görmüyorum. Bana göre gerçek savaş her kültürün içinde varolan fanatikler ve diğerleri arasında. Fanatizmle savaş, uzun ve meşakkatli bir savaş olacak ancak bunu asla bir medeniyetler çatışması olarak görmemek lazım. Çünkü her medeniyetin içinde fanatikler var. Fanatizmin sadece İslam medeniyetinde varolduğunu düşünmek yanlış olur. Çatışma İslamla değil, fanatizmle.
Peki fanatizmi nasıl alt edebiliriz?
Bunu birkaç cümleyle açıklamak çok zor. Bu nedenle herkese "Bir fanatik nasıl tedavi edilir?" isimli kitabımı okumalarını tavsiye ediyorum. Türkiyedeki yayıncılarım bu kitabı en kısa zamanda Türkçeye çevirecekleri konusunda bana söz verdiler.
Önderlerinden biri olduğunuz Barış Hemen Şimdi hareketinden de bahsetmeden geçmeyelim. İsrail-Filistin arasında barışın sağlanması için son derece aktif çalışan bu hareket Filistinlilerin haklarını da yakinen gözetiyor. Ancak bir televizyon programında duyduğum şu sözler bana son derece etkileyici gelmişti: "Filistin tarafında da bir Barış Hemen Şimdi hareketinin oluşmasına sebebiyet verecek demokratik bir ortam oluşmadan iki taraf arasında barış sağlanması imkansızdır." Bu konuda ne dersiniz?
Filisitinlilerin de Barış Hemen Şimdi benzeri organizasyonları var. İsrail ve Filistin ortak girişimi olan Geneva İnitiative (Cenevre Girişimi) isimli bir grup var. Bu grup içerisinde birçok Filistinli aktivist yer alıyor. Hatta bu grubun yürürlüğe soktuğu bir dilekçede 150 binden fazla Filistinlinin imzası var. İsrail organizasyonu Barış Hemen Şimdi kadar organize değiller ama varlar. Sonuçta şimdi baktığımızda da Filistinde yapılan seçim demokratik bir seçimdi. Ama ne yazık ki seçimler demokrasinin varolması için yeterli değil. Aynı zamanda ifade özgürlüğü, tolerans ve şiddetsizlik gerekiyor. Eğer iki devlet çözümü oluşursa umarım Filistin bir demokrasi olur ama onlara nasıl yaşayacaklarını söylemek de bize düşmez.