Geçtiğimiz hafta ABDde faiz artırımlarının süreceği beklentisi, doların diğer para birimleri karşısında değer kazanmasına neden oldu. Hafta içinde ABDnin 10 yıl vadeli tahvillerinin getirisinin %5 seviyesini aşması global likiditenin gelişmekte olan ülkelerden çıkışına yol açtı. Bunun sonucunda, bir yandan Türkiyenin uluslararası piyasalarda işlem gören tahvillerinin fiyatları gerilerken, bir yandan da YTL dolar karşısında değer kaybetti. Bir önceki haftayı (7 Nisan ile biten hafta) 1.335 seviyesinden kapatan YTL/dolar kuru geçtiğimiz haftaya 1.34 seviyesinin üzerinde başladıktan sonra, haftanın son iki işlem gününde serbest piyasada 1.35 seviyesinin de üzerine çıktı. Merkez Bankası döviz satış kurları baz alındığında, 7ᆢ Nisan tarihleri arasında YTL/dolar kurunun %1.1lik artışla 1.3505 seviyesine geldiği görülüyor. Aynı dönemde, YTL/euro kuru ise %0.4lük artışla 1.6349 seviyesine yükseldi. Parite etkilerinden ayrıştırmak için 1 dolar ve 0.77 eurodan oluşan döviz sepetinin değerine baktığımız zaman, bir haftada 2.590dan 2.609a yükseldiğini görüyoruz. Bu da, geçen hafta Türk Lirasının döviz sepeti karşısında değer kaybettiğini gösteriyor.
Geçtiğimiz hafta global piyasalar açısından önemli olan bir diğer gelişme ise petrol fiyatlarındaki yükseliş oldu. İranın nükleer programına ve arz kesintisine ilişkin endişeler petrol fiyatlarının hafta boyunca yükselmesine neden oldu. Hafta içinde ABD stoklarının çok yüksek olduğunun açıklanması, kısa bir süre için fiyatlarda düşüşe neden olsa da, hafta sonuna doğru dünyanın önde gelen ülkeleri ile İran arasındaki nükleer program anlaşmazlığı petrol fiyatlarının tekrar yükselerek varil başına 70 dolara ulşamasına neden oldu.
Geçen hafta yurtiçi bono ve tahvil piyasası ise, ABD tahvillerindeki faiz yükselişinden döviz piyasası kadar çok etkilenmedi. Bono ve tahvil piyasası için geçtiğimiz hafta önemli olan bir gelişme Hazinenin tarihinde ilk kez olarak iki yıl vadeli, iskontolu tahvil ihraç etmesiydi. Salı günü ihraç edilen 9 Nisan 2008 vadeli bu tahviller ikinci el bono ve tahvil piyasasında en çok işlem gören tahvil (Benchmark) oldu. Bundan önce, yaklaşık 3 aydır 5 Eylül 2007 vadeli tahvil ikinci el piyasada en çok işlem gören tahvildi.
Merkez Bankası Başkanlığı konusundaki belirsizliğin sürmesinin, IMF ile stand-by anlaşmasının üçüncü gözden geçirmesinin tamamlanamamış olmasının ve yurtdışı piyasalardaki hareketliliğin bono ve tahvil faizlerinde düşüşe olanak tanımadığı dikkat çekiyor. Nitekim, geçtiğimiz hafta da bono ve tahvil faizleri önemli bir değişiklik kaydetmedi. 7 Nisan Cuma günü %13.91 faizden (yıllık bileşik) işlem görmekte olan 5 Eylül 2007 vadeli tahvil geçtiğimiz haftayı (14 Nisan) %13.94 faiz oranından kapattı. Ayrıca, Salı günü %13.77den (yıllık bileşik) ihraç edilen 9 Nisan 2008 vadeli tahvilin faizi geçen haftanın son işlem gününde %13.87ye yükseldi. Hazinenin geçen hafta yaptığı ihalede yüklü miktarda borçlanması likidite sıkışıklığı yaratarak ikinci el piyasadaki faiz yükselişinde etkili oldu.
3 Nisanda açıklanan Mart ayı enflasyon verilerinin ardından piyasalarda Merkez Bankasının 28 Nisanda yapacağı Para Politikası Kurulunda faiz düşüreceği beklentisi oluştu.
Ancak, gerek yurtdışı piyasalardaki hareketler ve gelişmiş ülkelerdeki faiz artırımları, gerek yurtiçinde Merkez Bankası yönetimine ilişkin belirsizlikler, gerekse yurtiçi talebin oldukça güçlü olduğuna ilişkin verileri dikkate aldığım zaman, Merkez Bankasının bu ortamda faiz düşürmeyeceğini tahmin ediyorum.
Ancak, 28 Nisana kadar Merkez Bankası yönetimine ilişkin belirsizliğin ortadan kalkması durumunda faiz düşüşü olasılığının artacağını düşünüyorum.