İstanbul`da Holokost Kurtulani bir konuk: Ruth Fayon

Viktor ALFANDARİ/CenevreHolokost`u anma etkinlikleri kapsamında İstanbul`a davet edilen Ruth Fayon bir ‘Holokost Kurtulanı`… Therezinstadt, Auschwitz ve Bergen-Belsen gibi kamplarda hayatta kalmayı başaran Ruth Fayon, Nazilerin Yahudilere uyguladığı dehşeti genç nesillere aktaran canlı bir tanık

Kültür
9 Ocak 2008 Çarşamba
Çocukluğunuzdan kalan ilk anılarınız neler?
"1928 yılında, o zamanların Çekoslovakya’sında, Karlsbad kentinde doğdum. Çocukluğumun ilk 10 senesinin son derece mutlu geçtiğini hatırlıyorum. Çekoslovakya’nın bu yöresi, 1938’de Alman işgaline uğradığı anda hayatımız değişti : çocukluğum o sene bitti diyebilirim."

Bu işgali nasıl yaşadınız?
"Beraberimizde hemen hemen hiçbir şey alamadan, apar topar evimizden kaçmamız gerekti; gidebileceğimiz tek yer olan başkent Prag’a sığındık; 1938’den 1942’ye kadar Prag’da  zor koşullar altında yaşadık."

1942, Nazi kampına sürgün yılı, değil mi?
"1942’den 1945’e kadar, yani 3 sene boyunca, Therezinstadt, Auschwitz ve Bergen-Belsen gibi, isimleri tarih kitaplarına geçen Nazi kamplarında, insanoğlunun tahmin edemeyeceği koşullarda yaşadım, tabi buna ‘yaşamak’ diyebilirsek…"

‘Hayat’ tabiri pek uygun olmasa da, bu üç kampta güncel hayat nasıldı?
"Kamp hayatı, sabah akşam içtima, saatlerce ayakta bekleme, soğuk çorba ve bir parça katı ekmekten oluşuyordu ; insanlıktan hayvanlığa dönüşmenin, kişiliklerin ve insancıllığın yok oluşunun örneğiydi kamptaki hayatımız."

Bu üç yılın sonunda ne oldu?
"Dün gibi hatırlıyorum tabi, 15 Nisan 1945’te, Bergen-Belsen kampında, İngilizler tarafından  kurtarıldık."

Bu kurtuluş anında ne durumdaydınız,  en önemlisi sağlığınız nasıldı?
"Üç yıllık kamp hayatı sonunda, 16 yaşında, 35 kilo bir deri bir kemiktim. Tifüs’e  yakalanmış, anlayacağınız çok kötü bir vaziyette idim."

Hayata dönüşünüz nasıl oldu ? Nereye yerleştiniz ?
"Yeniden Prag’a döndük. Kamptan annem ve kız kardeşimle birlikte kurtulduğumuz için ilk işimiz babamı aramak oldu. Maalesef tüm çabalarımıza rağmen onu hiçbir zaman bulamadık."

Çekler sizi  nasıl karşıladı?
"Son derece soğuk ve ilgisizdiler. Tüm varlığımız yok olmuştu. Yaşadıklarımız ve çektiklerimiz Çeklerin umurlarında değildi."

Bir Nazi kampından kurtulan 16 yaşında bir genç kız olarak bu geciken gençliğinizi nasıl yaşadınız?
"Ayrılmak zorunda bırakıldığım okula yeniden döndüm. Ancak 1948’de Kızıl Ordu ve komünist rejim yüzünden  kaçmak mecburiyetinde kaldık. Bu tarihte İsrail devleti kurulmuştu.  1949 yılının Şubat ayında, 10 sene önce oraya yerleşen  ablamın yanına göç ettik."

İsrail’e yerleşmeniz kolay oldu mu?
"Yeni göçmenlerle ilgilenen Yahudi Ajansı (Sohnut) bize çok yardım etti. İsrail’e, hiçbir şeysiz göç ettik, bu yardım olmadan oraya yerleşmek olanaksızdı."

İsrail’deki yaşantınızı anlatır mısınız?
"Her şeyden önce, her genç kız gibi, 2 sene süreyle askerliğimi yaptım. Sivil hayata döndükten sonra, 1955 yılında, İstanbul’da yaşayan müstakbel kocamı tanıdım.  1942 yılında ailesi ile birlikte Bulgaristan’dan kaçıp İstanbul’a yerleşmişti. Türkiye’nin misafirperverliğini eşim, hayat boyu unutmadı."

Siz de İstanbul’a mı yerleştiniz?
"1956 yılında, İstanbul Yüksek Kaldırım İtalyan Sinagogu’nda evlendik. 1959’a kadar İstanbul’da yaşadıktan sonra, iş hayatına İsviçre’de devam etmeye karar veren eşimle Türkiye’yi terk edip Cenevre’ye yerleştik. İstanbul’da çok yakın dostlar edindim; hayatımın en mutlu senelerini orada geçirdiğimi söyleyebilirim."

Geçmişinizi anlatmak amacıyla, İstanbul Yahudi Cemaati’nin  davetini nasıl karşıladınız?
"Cemaatin bu yöndeki girişimini doğrusu çok cesur buldum; Türkiye’deki Yahudi toplumunun genel olarak Nazi kampları hususunda ihtiyatlı ve ölçülü davranışını  fark ettim. Ancak, birkaç seneden beri  okullarda bu konudan bahsedilmeye ve hatta Nazi kamplarına seyahatlerin düzenlenmeye başladığını memnuniyetle öğrendim."

Gelecek nesillere nasıl bir  mesaj aktarmak istersiniz?
"Kendimi ‘Holokost’un yaşayan bir hafızası’ olarak addediyorum. Yaşadıklarımın hiçbir zaman yeniden meydana gelmemesi açısından, çocuklarımıza ve gelecek nesillere, Nazi kamplarında yaşanan korkunç olayları hiçbir zaman unutmamaları gerektiğini devamlı surette hatırlatıyorum.  İsviçre’de  okullara gidip, Yahudi olsun olmasın, öğrencilerle bu konuda diyaloglarımız oluyor. Amacım, bu mesajı gelecek nesillere iletmeye devam etmek."