Çocukluğunuzdan kalan ilk anılarınız neler?
"1928 yılında, o zamanların Çekoslovakyasında, Karlsbad kentinde doğdum. Çocukluğumun ilk 10 senesinin son derece mutlu geçtiğini hatırlıyorum. Çekoslovakyanın bu yöresi, 1938de Alman işgaline uğradığı anda hayatımız değişti : çocukluğum o sene bitti diyebilirim."
Bu işgali nasıl yaşadınız?
"Beraberimizde hemen hemen hiçbir şey alamadan, apar topar evimizden kaçmamız gerekti; gidebileceğimiz tek yer olan başkent Praga sığındık; 1938den 1942ye kadar Pragda zor koşullar altında yaşadık."
1942, Nazi kampına sürgün yılı, değil mi?
"1942den 1945e kadar, yani 3 sene boyunca, Therezinstadt, Auschwitz ve Bergen-Belsen gibi, isimleri tarih kitaplarına geçen Nazi kamplarında, insanoğlunun tahmin edemeyeceği koşullarda yaşadım, tabi buna yaşamak diyebilirsek
"
Hayat tabiri pek uygun olmasa da, bu üç kampta güncel hayat nasıldı?
"Kamp hayatı, sabah akşam içtima, saatlerce ayakta bekleme, soğuk çorba ve bir parça katı ekmekten oluşuyordu ; insanlıktan hayvanlığa dönüşmenin, kişiliklerin ve insancıllığın yok oluşunun örneğiydi kamptaki hayatımız."
Bu üç yılın sonunda ne oldu?
"Dün gibi hatırlıyorum tabi, 15 Nisan 1945te, Bergen-Belsen kampında, İngilizler tarafından kurtarıldık."
Bu kurtuluş anında ne durumdaydınız, en önemlisi sağlığınız nasıldı?
"Üç yıllık kamp hayatı sonunda, 16 yaşında, 35 kilo bir deri bir kemiktim. Tifüse yakalanmış, anlayacağınız çok kötü bir vaziyette idim."
Hayata dönüşünüz nasıl oldu ? Nereye yerleştiniz ?
"Yeniden Praga döndük. Kamptan annem ve kız kardeşimle birlikte kurtulduğumuz için ilk işimiz babamı aramak oldu. Maalesef tüm çabalarımıza rağmen onu hiçbir zaman bulamadık."
Çekler sizi nasıl karşıladı?
"Son derece soğuk ve ilgisizdiler. Tüm varlığımız yok olmuştu. Yaşadıklarımız ve çektiklerimiz Çeklerin umurlarında değildi."
Bir Nazi kampından kurtulan 16 yaşında bir genç kız olarak bu geciken gençliğinizi nasıl yaşadınız?
"Ayrılmak zorunda bırakıldığım okula yeniden döndüm. Ancak 1948de Kızıl Ordu ve komünist rejim yüzünden kaçmak mecburiyetinde kaldık. Bu tarihte İsrail devleti kurulmuştu. 1949 yılının Şubat ayında, 10 sene önce oraya yerleşen ablamın yanına göç ettik."
İsraile yerleşmeniz kolay oldu mu?
"Yeni göçmenlerle ilgilenen Yahudi Ajansı (Sohnut) bize çok yardım etti. İsraile, hiçbir şeysiz göç ettik, bu yardım olmadan oraya yerleşmek olanaksızdı."
İsraildeki yaşantınızı anlatır mısınız?
"Her şeyden önce, her genç kız gibi, 2 sene süreyle askerliğimi yaptım. Sivil hayata döndükten sonra, 1955 yılında, İstanbulda yaşayan müstakbel kocamı tanıdım. 1942 yılında ailesi ile birlikte Bulgaristandan kaçıp İstanbula yerleşmişti. Türkiyenin misafirperverliğini eşim, hayat boyu unutmadı."
Siz de İstanbula mı yerleştiniz?
"1956 yılında, İstanbul Yüksek Kaldırım İtalyan Sinagogunda evlendik. 1959a kadar İstanbulda yaşadıktan sonra, iş hayatına İsviçrede devam etmeye karar veren eşimle Türkiyeyi terk edip Cenevreye yerleştik. İstanbulda çok yakın dostlar edindim; hayatımın en mutlu senelerini orada geçirdiğimi söyleyebilirim."
Geçmişinizi anlatmak amacıyla, İstanbul Yahudi Cemaatinin davetini nasıl karşıladınız?
"Cemaatin bu yöndeki girişimini doğrusu çok cesur buldum; Türkiyedeki Yahudi toplumunun genel olarak Nazi kampları hususunda ihtiyatlı ve ölçülü davranışını fark ettim. Ancak, birkaç seneden beri okullarda bu konudan bahsedilmeye ve hatta Nazi kamplarına seyahatlerin düzenlenmeye başladığını memnuniyetle öğrendim."
Gelecek nesillere nasıl bir mesaj aktarmak istersiniz?
"Kendimi Holokostun yaşayan bir hafızası olarak addediyorum. Yaşadıklarımın hiçbir zaman yeniden meydana gelmemesi açısından, çocuklarımıza ve gelecek nesillere, Nazi kamplarında yaşanan korkunç olayları hiçbir zaman unutmamaları gerektiğini devamlı surette hatırlatıyorum. İsviçrede okullara gidip, Yahudi olsun olmasın, öğrencilerle bu konuda diyaloglarımız oluyor. Amacım, bu mesajı gelecek nesillere iletmeye devam etmek."