Ülkemizi Dünya`nın en zorlu basketbol ligi NBA`de temsil eden yıldızlarımız Hidayet Türkoğlu ve Mehmet Okur sezonu kapattı.. İkisi de play-off`lara kalamadı ama takımlarının son ana kadar play-off heyecanı yaşamasını sağladı..
Doğan LEVENT
Bugüne kadar bir futbol izleyicisi olarak takip ettiğim onlarca sezondan öğrendiğim en bariz nokta keskin virajlardaki kapışmaları hep sakin kalabilen tarafın kazandığı...
Yaşanmış deneyimler üzerine kurduğum hipotezim Cumartesinin sakini Fenerbahçenin, günün asabisi Galatasarayı farklı skorla mağlup etmesi ile doğrulanmış oluyor aslında Ancak o kadar basit değil... Şöyle ki; bir hafta önce hiç beklenmedik şekilde iddiasız rakibine (Ki o rakip, Vestel Manisa Türkiyede teşvik, küme düşme gibi durumların dışında da, sadece futbol adına iddialı rakiplere karşı kazanılabileceğini göstermesi bakımından alkışlanasıdır.) 5 gol yiyerek yenilen, kendisini şampiyonluktaki rakibinin 3 puan gerisinde, bir başka deyişle ateşin içinde bulan Fenerbahçe bir tarafta, Kadıköyde riske girmesi muhtemel rakibinden puan alması halinde şampiyonluğu garantileme noktasına gelecek olan Galatasaray diğer tarafta... Cumartesiye bir hafta öncesinden bakıldığında, taşlar tam ters istikamette duruyor yani. Stresli olması beklenen Fenerbahçeye karşın, rahat olması beklenen takım Galatasaray...
Futbolcularının ve daha sonra geniş kitlelerin, takım iskeleti içerisinde bulunan yüksek kaliteli oyuncularının dışında kalan boşluğu hedefe, yani şampiyonluğa spiritüel bir anlam yükleyerek kapatmalarıyla bugünlere gelen Galatasarayda, yönetimin yaptığı iki şey geri planda kalıp futbolcuları daha fazla efsaneleştirmek ve ortamı gerici açıklamalardan kaçınmamak oldu. İlk hareket mutlaka ki doğruydu. Paraların ödenmemesiyle oluşan mecburi ortamda şampiyonluğu tüm camia için daha bir özel kılma girişimi, rutin bir düzende ödeme yapılan bir ortama göre çok daha teşvik edici oldu oyuncular açısından. Ancak ikinci hareket, yani futbolcuların sahadaki çabalarına saha dışında (kesinlikle illegal olaylardan bahsetmiyorum, kamuoyu oluşturulduğunu söylemeye çalışıyorum) katkı yapma girişimi, zaten para alamama durumu dolayısıyla sinirleri çok sağlam olmayan futbolcuları daha da gerdi. Galatasarayın, Fenerbahçe maçı öncesinde oynadığı son lig maçlarına bakın, hangisinde özgüveni yüksek, sakin ve sonuca giden bir takım görüyorsunuz? Geretzin tam tesbitiyle tamamen duygularıyla hareket eden oyuncular Galatasaraylı futbolcular...
Fenerbahçe ise; bütün sezon boyunca bir türlü makineleştiremediği düzeninden ileri gelen sıkıntılarını, camia içinde Aziz Yıldırım sayesinde oluşan tek sesliliğin ve kadro kalitesinin yardımıyla aşarak geldi bugünlere. Galatasaray maçından önce Fenerbahçe yönetimi belki de sezonun yönetimsel seviyedeki en önemli taktik doğrusunu sergiledi. Ne "Kadıköye kamera götüreceğiz." şeklindeki açma-germe hareketlerine uydu, ne de taraftarlarının girdiği nefret rüzgarında kendini kaybetti. Kampa aldığı oyuncularına çok akıllı yöntemlerle motivasyon çalışmaları yaptı. Futbolcularını hem sakin tuttu, hem de galibiyete şartladı.
4ǂlık skorun altında, mutlaka ki taktik savaşının etkileri de vardır. Ancak Galatasaraylı oyuncuların 31. haftaya kadar an be an gerilen sinirlerinin çok da haksız olmadıkları biçimde, ülkenin en önemli derbisinde, uzun yıllar bir türlü kazanamadıkları bir sahada sağlam kalamayışı, Fenerbahçeli oyuncuların da tam aksine sezon boyu içinde bulundukları problemsizliğin de yardımıyla rahat kalarak ayaklarına, dolayısıyla Türkiye standartlarının üzerinde olduğuna kanaat getirilen kalitelerine hükmetmeyi başarmaları skorun altında yatan en önemli neden gibi gözüküyor.
Tribün analizine kaydığımızda ise Kadıköyde nahoş olayların yaşanmadığını söylemek gözü kapalı konuşmaktan başka birşey olmaz. Ne Fenerbahçelilerin küfürlerini "az ettiler, hem Sami Yende daha çok edilmişti." diye es geçmek, ne de Galatasaraylıların aşağı salladıkları koltukların yarattığı tehlikeyi "Fenerliler Manisada az mı yaptı, hem ağır tahrik vardı." diyerek göz ardı etmek doğru olur. Basında dönen "önce Fenerliler, hayır Cimbomlular başlattı" muhabbetlerine girmek ise en anlamsız. Herşey bir kenara, zaten kendi tanımı içerisinde bir gerilime sahip olan bu derbinin, bir de bu kadar kritik bir dönemeçte oynandığını göz önünde bulundurursak, olayların beklentilerin altında kaldığını (sevinerek) söylemek de gerçeğe en yakın olanı gibi geliyor.
Adnan Polatın maçı takip eden günde verdiği açıklamaların Galatasaray yönetiminin sezon boyu süren politikasının bir devamı olduğunu, amacın Trabzonsporu gaza getirmek, Fenerbahçeye saha kapatma cezası verdirmek, vs olduğunu anlamak için kahin olmaya gerek yok. Fenerbahçe yönetiminin vereceği "sert" cevaptan sonra, ortalık muhtemelen daha da bulanacak ve gazete sayfaları yine sahadaki futbolun unutulduğu, düello alanlarına dönecektir. Bunlara alışkınız.
Ama umarız Adnan Polat ve arkadaşları, sezon sonunda -şampiyon olsunlar veya olmasınlar- bir geçmiş dönem analizi yaparlar ve takımın tek eksi noktasının ödenemeyen paralar değil, sert açıklamalar sonucu kamuoyu kadar, futbolcuların da gerilmesi olduğunu anlarlar.