Holokost`u Anma Haftasi`nda bir ilk:Kara Kare Film Günleri…

Türk Musevi Cemaati`nin oluşturduğu sinema birimi Holokost`u anma haftası etkinliklerinde bir ilki gerçekleştirerek G Mall`de Karakare Film Günlerini düzenledi. 25 Nisan Salı günü yapılan Gala Gecesi`nde "Gri Bölge" (The Grey Zone) filmi gösterildi

Toplum
9 Ocak 2008 Çarşamba
Geceye katılan konuklar Maçka  G Mall’un üst katında, II. Dünya Savaşı’nda yaşananları  kronolojik olarak aktaran bir sergiyi ziyaret ederek başladılar. Dar ve karanlık koridora yerleştirilen vagon ve raylar, kurbanların kamplara nakillerini  simgeliyordu. Hemen inişe yerleştirilen "ataşlar", film günlerinde de gösterilen "Ataşlar" da (Paper Clips) bir öğretmenin öğrencilerine 6 milyonun ne ifade ettiğini anlatmak için yola çıktığı bir kavram olarak gösterilir.
Açılış gecesine katılan yoğun kalabalık arasında yazılı basından  Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, Milliyet Gazetesi Yayın Yönetmeni Sedat Ergin,  yine aynı gazetenin köşe yazarlarından Güneri Cıvaoğlu  gibi konuya duyarlı olan birkaç ünlü isim göze çarptı.
Film gösterimine başlamadan söz alan Türk Musevi Cemaati Başkanı Silvyo Ovadya  konuşmasında etkinliğin bir ilk olduğunu gelecek yıllarda daha çok ilgi odağı haline geleceğinden emin olduğunu belirtti.
Geceye katılan tüm konuklara Karakare Film Günleri’nin bir anısı olarak İvet Mizrahi’nin dizayn ettiği  ataş şeklindeki gümüş yaka iğneleri hediye edildi.
Kara Kare Film Günleri’nin Gala Gecesine katılan Sedat Ergin ve Güneri Cıvaoğlu’ndan etkinlik ve "Gri Bölge" filmleri hakkında görüşlerini istedik…

Sedat Ergin
Türk Musevi Cemaati’nin  Yahudi Soykırımı’na ilişkin filmlerin gösterildiği ‘Kara Kare Film Günleri’ni organize etmiş olmasını çok önemsiyorum. Türkiye gibi bazı kesimlerin hala Yahudi soykırımı gerçeğini inkar ettikleri bir ülkede böyle bir etkinliğin yapılıyor olmasının değeri azımsanmamalıdır. Bu filmler bizlerin yaklaşık 60 yıl sonra  soykırım gerçeği  ile yüzleşmemizi sağlıyor.
"Gri Bölge" filmini izlerken oradaki olayların kurgu değil hayatın kendisi olduğunu bilmek insanı büyük bir utancın içine sokuyor. İnsan yaşadığı duyguları ifade edebilecek sözcükleri bulamıyor. Sözün bittiği bir noktaya geliyorsunuz. Sadece söz de değil aslında,  bildiğiniz duygularınızın da karşılık vermekte yetmediği bir durumdan söz ediyorum. Şunu söylemek istiyorum:  her durumun insanın duygu aleminde tetiklediği bir duygu vardır. Bu kızgınlık olabilir, içerlemek olabilir, şiddetli bir  infial olabilir…. Ama Yahudi Soykırımı olgusu karşısında insan olarak tanıdığınız, bildiğiniz hisleriniz tepkinizi  yansıtmakta yetersiz kalıyor.
Bu olaylar çok uzun zaman önce tarihin zaman tüneli içindeki bir noktada yaşanmadı,  yaklaşık 60 yıl önce üstelik Avrupa’nın göbeğinde meydana geldi.  Soykırım gerçeği aslında belli koşullar bir araya geldiğinde insanın insanlık değerlerinden ne kadar uzaklaşabildiğini gösteriyor. O zaman bu koşulların bir daha oluşmaması ve bu tür insanlık suçlarının bir daha bu gezegende işlenmemesi için sürekli bir eğitim faaliyeti gerekiyor. Soykırım filmlerinin gösterildiği bu tür organizasyonların bu açıdan büyük yarar sağlayacağını düşünüyorum.
Bu etkinlik, soykırımda hayatlarını kaybeden Yahudileri anmak, onların  hatıralarını yaşatmak için de değerli bir vesile oluşturuyor. Bu organizasyonun önümüzdeki yıllarda toplumun çok daha geniş kesimlerine de seslenecek şekilde yapılmasını temenni ederim.

Güneri Cıvaoğlu
Holokost filmleri arasında gördüğüm "en" film.
"En"in yanına koyacağım "sıfatı" hak edecek bir sözcük belleğimde ve duygularımda yok.
"Güzel" diyebilirdim ama öylesi bir insanlık çirkinliğine nasıl o sözcüğü kullanabilirim?..
"Başarılı" sıfatını da böylesi bir vahşet için kullanamam ki...
"Gerçekçi" desem, gördüklerimin verdiği mide bulantısı, insanlık adına
yapılanlara duyduğum tiksinti "gerçeği" kabullenmeme engel.
Daha önce krematoryumları yerinde görmüştüm.
Filmlerini izlemiştim.
Kitaplarını okumuştum.
Anılarını dinlemiştim.
Ama... Bu filmi izlerken duyduğum isyanı, yaşadığım ruh depremini
onlarla kıyas edemem.
Filmden çıkışta adeta başkalaşmış, bin yıl yaşamış gibi hissettim.