Tora`nin üçüncü kitabi /VAYİKRA

Ester ASAVayikra Kitabı, Tora`nın ilk iki kitabı olan Bereşit ve Şemot`un aksine, [Mişkan`ın açılışı ve Aaron`un iki oğlunun ölümü dışında] olayları konu etmez; içeriği daha çok emirlere ve uygulamasal ayrıntılara ayrılmıştır

Kavram
9 Ocak 2008 Çarşamba
Midraş’taki şu öğreti ilgi çekicidir: "Rabi Asi şöyle dedi: ‘Çocuklara Tora’yı öğretmeye, niçin [ilk kitap olan] Bereşit’le değil de Vayikra Kitabıyla başlarız? Çünkü çocuklar saftır ve korbanlar saftır. Dolayısıyla saflar gelsin ve saflar[ın kuralları] ile ilgilensin".
Açık bir şekilde Midraş bize Tora öğreniminin başlangıç noktasının özellikle Vayikra Kitabı olması gerektiğini söylemekte ve bunun nedenini korbanlara bağlamaktadır. Neden?
Korban sözcüğü "bir hayvanı alıp kesmek"ten çok daha fazlasını ifade eder. Bu sözcük "Karov – Yakın" kökünden gelir. Dolayısıyla korbanlar, insanın Tanrı’ya olan yakınlığını, Tanrı’nın kendisine yakınlık göstermesi nedeniyle duyduğu şükranını, ya da işlenmiş bir hata yüzünden Tanrı’dan sözün gelişi "uzaklaşmış" olmanın pişmanlığıyla tekrar yakınlaşma çabasını simgeler.
Bir gerçeği kabul etmeliyiz. Günümüzün insanı, ne kadar açıklanırsa açıklansın, ne kadar felsefi paraleller kurulursa kurulsun korban konusunu benimsemekte ve anlamakta güçlük çekmektedir. Aslında bunun nedeni basittir. Bizler korbanların yapıldığı bir ortamda doğmadık, böyle bir dönemde yaşamıyoruz. Bu nedenle tüm açıklananlar bizim için çok büyük bir anlam ifade etmediği gibi, korban konusunu eski dönemlere ait ilkel bir uygulama olarak görmemiz de oldukça doğal. (...)
Oysa bir gerçek vardır: Tora, Torat Hayim, "Yaşam Yasası"dır – "Yaşayan Tora"dır. Tora’nın bazı mitsvalarının yürürlükte olması ancak belirli bazı şartların yerine gelmesine bağlı olmasına karşın; yine de Tora’nın mesajları, istisnasız her dönem için geçerlidir. Konumuzdan örnek verirsek; günümüzde Bet-Amikdaş ayakta olmadığı için, birçok mitsva gibi korban uygulaması da yürürlükte değildir. Ama bu, korban konusundan öğreneceğimiz hiçbir şeyin olmadığı anlamına gelmez. Tora’nın tüm mesajları her dönemde, ve bu dönemde, canlılığını korumaktadır. Ancak bu mesajları görebilmenin yolu Tora öğreniminden geçer. Ve işte Vayikra Kitabının belki de en önemli mesajı, Tora öğrenimidir.
Tora öğrenimi başlı başına bir değerdir. Tora sadece uygulama amacıyla değil, aynı zamanda "sırf öğrenme amacıyla" da öğrenilmelidir. Ve bunu yapan kişi, kendisini Tanrı’ya ne kadar yakın hissettiğini görünce Tora’nın gerçek sırrını anlayacaktır. Tora öğrenimi, insanı Tanrı’ya yaklaştırma özelliğine sahip en kuvvetli iksirdir.
Belki de bu nedenledir ki, Hahamlarımız bizlere, korbanların olmadığı dönemlerde, korbanlarla ilgili kuralları öğrenmenin, onlar üzerinde düşünmenin ve onlardan günlük yaşam için rehberlik almanın, aktif olarak korban getirmekle eşdeğer olduğunu öğretirler. Korban insanı Tanrı’ya yakınlaştırır. Tora öğrenimi, insanı Tanrı’ya yakınlaştırır. Ve eğer bu öğrenim, korbanlar konusundaysa, bu yakınlaşmanın düzeyinin daha da yüksek olması bir sürpriz değildir.
Vayikra Kitabı hazırlanırken özellikle bu noktanın üzerinde duruldu. Bu kitapta, elbette düzey açısından "temel"i aşmayan bir kitabın sınırlamaları dahilinde, elden geldiği kadar Tora’nın nasıl incelendiği, mitsvalar hakkında metin içinde doğrudan belirtilmemiş ayrıntıların, geleneksel yöntemlerle nasıl türetildiği, Tora’nın sadece düz bir metinden ibaret olmayıp, ilk bakışta ilgisiz görünen yerleri arasında nasıl yakın bağlar ve köprüler olduğu gibi konular örneklenmeye çalışıldı.
Ancak, Vayikra Kitabı sadece teorik kuralların olduğu bir kitap değildir. Yahudilik’i "özel" yapan kuralların büyük bir çoğunluğu bu kitapta yer alır. Bu kurallar, Kaşerut gibi kişisel düzeyden, Taarat Amişpaha (Aile Saflığı) gibi ailesel düzeye ve tüm toplumun kutsal olmasını talep eden sözlerle başlayan Kedoşim peraşasındaki, bu kutsiyete ulaşmanın yolunu açıklayan toplumsal kurallara kadar, her düzeyde, Yahudi’nin yaşamını belirli bir düzene sokmakta, onu Tanrı’nın istediği türdeki bir yaşam için yönlendirmektedir.
Tüm bu kurallar, sadece birer tavsiye değil, aynı zamanda Tanrısal birer emir olarak verilmektedir. Tanrı bununla kalmamakta, kutsiyete uygun davranma konusunda etkili bir ödül-ceza sisteminin varlığından da bahsetmektedir. Bu nedenle her Yahudi, kendisinden nasıl bir yaşam tarzı beklendiğinin farkında olmalıdır.
Hahamlarımız öğretirler: "Tora çölde verilmiştir; çünkü Tora’yı sadece kendisini bir çöl gibi ıssızlaştıran [yani tüm önyargılarından arınan, kendisinin hiçbir şey bilmediğini kabullenen ve onu, yargılamak için değil, tamamen "öğrenmek" amacıyla öğrenen] kişiler hak eder". Bunu bir örnekle açıklayalım:
Bir Yahudi, Kotzk’lu Rabi Menahem Mendel’e gelir ve gururla "Tüm Talmud’u öğrendim!" ilanında bulunur. Kotzk Rabisi gözlerini ona diker ve cevap verir: "Demek tüm Talmud’u öğrendin… Çok iyi... Ama asıl soru şu: ‘Talmud’ sana ne öğretti?"
Eğer biz Tora’yı öğrenmek istiyorsak, burada amacın, sırf entelektüel bilgimizi geliştirmek olmadığını anlamamız gerekir. Tora öğrenirken amaç, gerçekten "öğrenmek", dersler almak, özeleştiri yapmak, yanlış davranışlarımızı düzeltmek, Tanrı’nın öğrettiği bir yaşamı benimsemek olmalıdır. Ama bir kişi, kendisini "ben zaten kendi bildiğim gibi, en iyi şekilde yaşıyorum; Tora’nın bana öğretecek bir şeyi yok" diyebilecek kadar "yüksekte" görüyorsa, Tora’yı hiçbir zaman alamayacak, onun öğretilerini "yeterli ve mantıklı" bulmayacak, yaşamını kendi yanılsaması içinde sürdürmeye devam edecektir.
Tora öğrenmeye başlarken, henüz bir dağ olmadığımızı kabul etmemiz gerekir. Tıpkı Tora öğrenimine, "saf olan" korbanları öğrenmek üzere Vayikra Kitabından başlayan "saf ve temiz" çocuklar gibi… Tora’nın rehberliğinde yükselmek ancak bu ön şartla mümkündür.