Ester ASAVayikra Kitabı, Tora`nın ilk iki kitabı olan Bereşit ve Şemot`un aksine, [Mişkan`ın açılışı ve Aaron`un iki oğlunun ölümü dışında] olayları konu etmez; içeriği daha çok emirlere ve uygulamasal ayrıntılara ayrılmıştır
Silvi NAMER
Estreya, kocası Ariyi ve iki yaşlarında olan minik kızı Floritayı çok seven bir genç kadındır. Maalesef Arinin karısına ve kızına karşı aynı duyguları beslediği pek söylenemez. Evliliklerinin ilk üç senesi karısına son derece düşkün olan genç adam, kızının doğumundan sonra tamamen değişir. Genç kadına gayet soğuk ve sevgisiz, dünya tatlısı Floritaya ise çok sert davranmaktadır. Bu duruma müthiş üzülen Estreya artık dayanamaz ve kocasına acayip tutumunun sebebini sorar.
Ari asabi bir sesle, ona sarılmak isteyen karısını iterken sualini yanıtlamaktadır:
- Kendimi bildim bileli savunduğum bir cümle vardı. "Erkek adamın, erkek evladı olur" der dururdum. Bunu bilen arkadaşlarımın ve ailemin maskarası oldum. Bizim ailede kız doğuran pek yoktur. Keşke Floritanın yerine bana bir oğul verebilseydin mutluluktan uçardım.
Gözlerinden sel gibi akan gözyaşlarına engel olamayan Estreyanın cevabı şaşırtıcıdır:
- Çok sevdiğin annen, bir kız çocuğu olarak doğmadı mı? Ya teyzelerine ne demeli?
Küçük kızımız sağlıklı doğduğu için Tanrıya şükredeceğine, ilkel düşüncelerle beynini yoruyorsun. Yavrumuza ve bana haksızlık ettiğinin farkında bile değilsin. Sana tüm benliğimle acıyorum.
Ari karısının sözlerini önemsemediğini belirtmek istercesine sokak kapısına doğru yönelir. Dışarıya çıktığında kapıyı arkasından kuvvetle çarparak, evden hızla uzaklaşır.
Bir gece Estreya rüyasında, rengarenk çiçekleri ve her tür meyve ağaçları olan muhteşem bahçelerde dolaştığını görmektedir. Kendisinden az ötede duran bir erkek çocuk, harikulade çiçekleri kopartarak buketler yapmaktadır. Genç kadın ona doğru yaklaştıkça o, uzaklaşmaktadır. Sonunda çocuğa ulaşmayı başaran Estreya, onu elinden tutarak yanaklarından öper.
Ter içinde uyanan kadıncağız kocasını dürterek uyandırır:
- Ariciğim oğlumuz rüyama girdi. Herhalde yakında dilediğin erkek evladına kavuşacaksın.
Genç adam alaylı bir gülümseyişle:
- Sen erkek doğuramazsın. Boşuna ümitlenme.
Aradan geçen dört sene içinde Estreya ile Ari arasında soğuk rüzgarlar esmektedir. Uzun bir bekleyişten sonra nihayet genç kadın ikinci çocuğuna hamiledir. Hele erkek olacağını öğrenen Ari, karısını yere, göğe sığdıramamaktadır. Küllenen aşkı tekrar depreşmektedir. Onu çok seven cici kızı Floritaya karşı ise tamamen lakayıttır. Bebek doğmadan odası hazırlanmaktadır. Floritanın odası daha havadar olduğundan oğlunun yatacağı yer Ariyeye göre orasıdır. Küçük kızının yatağı oyuncakları ve tüm eşyaları aydınlığa bakan yan odaya taşınmaktadır. Böylece kızcağız sessiz sedasız ağlayarak, kardeşi için ilk fedakarlığına boyun eğmektedir. Estreya bu duruma müthiş sıkılmasına rağmen kocasına karşı gelememektedir. Sadece çok sevdiği Floritacığını kucaklayıp öperek teselli etmeye uğraşmaktadır. Ariye gelince adeta bir veliaht bekler gibidir.
İşte büyük gün gelip çatar ve genç kadın kocasının arzuladığı erkek çocuğunu doğurur. Ari bebek kucağında, gururla arkadaşlarına ve ailesine:
- İşte benim harika oğlum! diye haykırmaktadır.
Karısını ise birbirinden pahalı hediyelerle mükafatlandırmaktadır. Elmi adını verdikleri bebek babasının bir tanesidir. Son derece şımarık ve kaprisli yetişen çocuk, ablasına çektirmediği çile kalmıyor. Onu azarlamaktan zevk duymaktadır. Estreya kızını kayırmak istese de, Ari oğlu ile birleşerek ona karşı gelmektedir.
Yıllar su gibi akmaktadır. Florita üniversiteyi başarı ile bitiren güzel bir genç kızdır. Bilgisayar mühendisidir. Derken, kendi gibi mühendis olan mükemmel bir gençle evlenir. Bu evlilikten ikiz oğulları doğar. Estreya ile Ari torunlarına tapmaktadırlar. Erkek torunlarının doğumu ile Ari kızına karşı şefkat doludur. Nihayet Floritaya önem vermektedir. Artık çocukları arasında ayırım yapmamaktadır. İyi kalpli genç kadın babasının sevgi dolu davranışları karşısında geçmişi unutmaktadır.
Yakışıklı Seli zaman geçtikçe daha şımarık, tembel ve çekilmez olmaktadır. Güç bela liseyi bitiren delikanlı ehliyetini alır almaz babasından son model bir araba istemektedir. Ari ise tereddüt etmektedir. Zira cahil oğlunun kaza yapabileceğini düşünmektedir. Selmi babasını ikna etmeyi başararak isteğine kavuşur.
Hafif içkili olduğu bir gece arabasını tüm hızı ile kullanan delikanlı, kaza geçirmektedir. Tanrıya şükür, sağ bacağı ve sağ kolundaki kırıklarla kurtulur. Bir ay kadar hastanede kalır. Bu arada onunla ilgilenen Lizya adındaki güzel hemşireye aşık olur. Hastaneden çıkar çıkmaz ebeveynlerine onunla evlenmeye karar verdiğini bildirir. Estreya ile Arinin tüm itirazlarına rağmen altı ay sonra hemşire ile evlenir.
O, gün ilk olarak Ari, oğlunu kendi başına buyruk ve bencil yetiştirdiği için pişmandır. Karısına ise şöyle demektedir.
- Oğlumla gurur duymak isterken, kaprislerini hoş görerek onu mahvettim. Bizleri sessizce seven kızımıza karşı sert davranışlarda bulunduğun için üzgününm.
Hemşire Lizya kötü karakterli bir genç kadındır. Babasının yanında çalışan Selmiyi gittikçe sömürmektedir. Genç adam babasının parasını har vurup harman savurmaktadır. Evlilikteki mutsuzluğunu, içki içerek ve kumar oynayarak gidermeye çalışmaktadır. Sonunda epey yüklü bir miktar kaybeder. Babasından para istemeye geldiği gün, Florita orada bulunmaktadır. Mutfakta anne ve babasına yemek pişirmekte olan ablasının yanına giden Selmi ona yavaşça konuşmaktadır:
- Floritacığım acele paraya ihtiyacım var. babam bana yardım etmeyi red ediyor. Annemler oldukça yaşlandıklarından çekilmez bir hal alıyorlar. Zamanla artık kendilerine pek yetemeyeceklerdir. Onlarla meşgul olmak, gitgide zorlaşıp, ikimiz için de imkansızlaşacaktır. O, bakımdan ihtiyarlar yurduna yerleşmeleri daha uygundur. Böylece oturdukları dairenin satışı sayesinde ebeveynlerimiz, sen ve ben rahat edebileceğiz. Senin nasihatlerine önem verdiklerinden, fikrimi senin düşüncenmiş gibi anne ve babamıza iletirsen sevinirim.
Florita kardeşine sert bir eda ile cevap vermektedir:
- Nasıl böyle bir teklifte bulunabilirsin? Sana karşı bu kadar tatlı ve cömert davranan ebeveynlerimizi kendi evlerinden mahrum etme isteğin, iğrenç bir duygu. Seni anlamakta güçlük çekiyorum. Asla buna razı olmayacağım. Yaşadıkları müddetçe kendilerine ait bu evde huzurlu bir şekilde oturmaya devam edecekler. Biz, çocukları ise, onlara bakmakla yükümlüyüz. Tanrı, sevgili büyüklerimizi başımızdan eksik etmesin. Sana gelince, kumarda kaybettiklerini telafi edebilir miyim? Bilemem. Borçlarının bir kısmını kapatabilecek miktarı temin etmeye gayret edeceğim. Tek şartım, bu evle ilgili planlarını kafandan tamamen silmendir.
Selmi hiç yoktan, gökten inen bu nimete razıdır. Ablasını öperek mutfaktan çıkar. Mutfağın kapısında babası durmaktadır. Ari, oğluna tek kelime söylemeden, sitem dolu bir ifadeyle ona bakmaktadır. Sonra Floritaya yaklaşarak sevgiyle sarılır ve sadece kızının işitebileceği titrek bir sesle:
- Affet beni yavrucuğum, seninle gurur duyuyorum. Böyle bir evlat verdiği için Tanrıya ne kadar şükretsem azdır.
Selmi, ablası ile konuştuklarını babasının duyduğundan eminimdir. İlk olarak yaşam tarzından utanmaktadır. Babasının içler acısı bakışı kalbine bir hançer gibi saplanır. Ailesinin evinden gözü yaşlı, boynu bükük, bir suçlu gibi ayrılmaktadır.
Evlatlarımızın kaprislerini ve hatalarını hoşgörü ile kabullenmek onları sevmek değildir. Bilakis onlara kötü bir gelecek hazırlamaktadır. Yavrularımız, anne ile babanın davranışlarının ve verdikleri eğitimin aynasıdır. Çocuklar bir bahçedir. Ne ekilirse, o biçilir. İstisnalar ise kaideleri bozmamaktadır.