Nur ŞAUL BARAKASGeçmiş yıllarda küçük atölyelerde faaliyet gösteren mobilyacılar sanayileşme sürecine girdi. Bu konuda hızlı bir gelişim gösteren sektör, markalaşmada ise aynı hızı yakalayamadı. Şirketler kendilerini geliştirmek adına fuarları yakından izliyor
Yabancı yatırımcıların YTL cinsi yatırım araçlarını satarak dövize yönelmeleri, YTLnin hızla değer kaybetmesine, faizlerin de önemli ölçüde artmasına neden oldu. Finansal piyasalardaki bu hareket, yeni bir gelişmenin meydana gelmesinden daha çok, mevcut olan risklerin artık bazı yabancı yatırımcılar tarafından taşınmak istenmemesinden kaynaklandı
Suzi APALAÇİ DAYAN
Finansal piyasalarda geçen hafta yaşanan çalkantıların ilk sinyalleri, yüksek çıkan nisan ayı enflasyon verilerinin ardından geldi. Merkez Bankasının kısa vadeli faizleri indirmesinden birkaç gün sonra açıklanan bu verilerin beklentilerin oldukça üzerinde olması piyasaları tedirgin etmeye başladı. Ancak, bu nedenlerden kaynaklanan kur ve faiz yükselişi nispeten sınırlı kaldı. Geçtiğimiz hafta ise, hem faizlerde, hem de kurlarda oldukça sert sayılabilecek bir yükseliş eğilimi başladı. Bu hareketin ardında birçok neden yatıyor.
Bunlardan ilki, Maliyenin bazı yabancı banka ve aracı kurumları stopaj konusunda denetleyeceğine ilişkin çıkan söylentilerdir. Hatırlanacak olursa, 2006 yılından itibaren yatırımcılar tarafından alınan bono ve tahvillere %15 oranında stopaj vergisi getirilmişti. Bankaların kendi portföylerinde tuttuğu kağıtlar ise bu vergiden muaf tutuluyor. Geçen hafta Maliyenin bazı yabancı bankaların bu stopaj işlemlerini denetleyeceğine ilişkin söylentilerin bono ve tahvil piyasasındaki satışları başlattığına dair söylemler var. Hafta içinde Maliye Bakanlığının böyle bir denetlemenin olmadığına dair açıklama yapması piyasaları yatıştırmaya yeterli olmadı. Havanın olumsuza dönmesiyle birlikte uzun zamandır mevcut olan ancak piyasalar üzerinde fazla etkili olmayan riskler, özellikle yabancı yatırımcılar tarafından daha fazla taşınmak istenmedi ve yabancı çıkışları devam etti.
Bu risklerin bir kısmı uluslararası piyasalardan kaynaklanıyor, bazıları ise Türkiyenin içinde bulunduğu koşullardan. İlk olarak, gelişmiş ülkelerde faizlerin yükselme eğiliminde olması Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin cazibesini azaltıyor. Geçen hafta FED ABDde gösterge faizleri %5e yükseltti ve bundan sonra faizlerin seyrinin ekonomiye ilişkin açıklanacak verilere bağlı olduğunu söyledi. Yani, ABDde faiz artırımları sürebilir. FED bundan sonraki toplantısında faizleri değiştirmese de, daha sonraki toplantılarda faizlerin artırılma olasılığı var. Yani, ABDde faiz artırımlarının sonuna gelindiğini söylemek için henüz çok erken. Öte yandan, Euro Bölgesinde de faizlerin artırılması bekleniyor. Uzun dönemdir gevşek para politikası uygulayan Japonya Merkez Bankası da bu politikasına son verdiğini açıklayarak ileride "0" faiz oranının artabileceği sinyalini verdi. Uluslararası risklerden bir diğeri, İran ile BM arasında bu ülkenin nükleer programı ile ilgili yaşanan gerilimler ve bunun sonucunda askeri müdahale dahil bazı yaptırımların gelebileceğine ilişkin artan endişeler. İran ile ilgili yaşanabilecek sorunlar komşusu Türkiyeyi çok yakından ilgilendiriyor.
Türkiyenin kendi dinamiklerinden kaynaklanan riskler ise erken seçim söylentilerinin ortaya çıkması, artan cari açık, yüksek nisan ayı enflasyonu, IMFye olan borçların erken ödenmesine dair sürdürülen tartışmalar ve bunun IMF ile sürdürülen programın sona erdirileceği şeklinde yarattığı endişeler olarak sayılabilir. Tabii bu saydığımız risklerden hiçbiri geçen hafta meydana gelmiş gelişmeler değil, sadece geçen hafta bazı yatırımcılar artık bu riskleri taşımak istemediklerine karar verdiler.
Sonuç olarak, 5 Mayıs Cuma günü 1.3195 YTL seviyesinde bulunan Merkez Bankası dolar satış kuru 12 Mayıs Cuma günü 1.3976 YTL seviyesine yükseldi. En hızlı yükselişin kaydedildiği Cuma günü dolar kuru serbest piyasada bu seviyenin de üzerine çıktı. Sonuç olarak, YTL dolar karşısında bir haftada %5.9 değer kaybetti. YTLnin değer kaybının yanı sıra euro/dolar paritesindeki yükselişin de etkisiyle, YTLnin euro karşısındaki değer kaybı dolara kıyasla çok daha fazla oldu. 5ᆠ Mayıs tarihleri arasında Merkez Bankası YTL/euro satış kuru 1.6658den 1.7945e yükseldi. Bu da, %7.7lik artışa işaret ediyor. Öte yandan, 1 dolar ve 0.77 eurodan oluşan döviz sepeti de 1 haftada %6.8 artış kaydetti. İkinci el bono ve tahvil piyasasında gösterge niteliği taşıyan 9 Nisan 2008 vadeli tahvilin faizi ise 5ᆠ Mayıs tarihleri arasında %14.07den %14.51e yükseldi. Bono ve tahvil faizlerinin geldiği bu seviye 2005 yılının Kasım ayından bu yana ulaşılan en yüksek faiz seviyesi olarak dikkat çekiyor.
Ancak, faizlerin mevcut seviyesi bazı yatırımcılar için alım, kurların mevcut seviyesi de satış fırsatı olarak değerlendirilebilir. Hafta sonuna doğru bazı yabancı bankalardan gelen araştırma raporları geçen hafta yaşanan hareketin biraz sert olduğuna dikkat çekmeye başladılar bile. Bu durumda, önümüzdeki günlerde piyasaların yeni bir dengeye oturması beklenebilir. Doğal olarak, yabancı hareketlerini tahmin etmek pek mümkün olmadığı için bu yeni dengenin de nerede oluşacağını söylemek kolay değil. Ancak, kurların ve faizlerin eski seviyelerine dönmesinin zaman alacağını düşünüyorum. Özellikle Merkez Bankasının da önümüzdeki birkaç ay boyunca faizleri düşürme olasılığının oldukça düşük olduğunu göz önünde bulundurursak, bono ve tahvil faizlerinin hızla gerilemeyeceğini söylemek mümkün.