Ester YANNİER17 Mayıs Çarşamba akşamı Avram Leyon Salonu`nda Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül`ün katılımı ile gerçekleştirdiğimiz kültürel gecenin konuğu Mario Levi idi
Etkinliğimize, Şişli Belediyesi Başkan Yardımcısı Vasken Barın, Şişli Belediyesi Başkan Danışmanı Necdet Mercan, Şişli Mahmut Şevket Paşa Mah. Muhtarı Alaattin Alkılıç, Şişli Ondokuz Mayıs Mahallesi Muhtarı Abdulkadir Sezgin, Cemaat Başkan Vekili Sami Herman, Başkan Yardımcısı Robert Abudaranın yanı sıra, konuya ilgi duyanlar ve Şalom ailesi üyeleri katıldı.
Şişli Belediyesi ile ortaklaşa gerçekleştirilen etkinliğin açılış konuşmasını Başkan Mustafa Sarıgül yaptı. Yayın Koordinatörü Av. Yakup Barokasın Mario Leviyi tanıtan konuşmasının ardından gecenin konuşmacı konuğu doğup büyüdüğü Şişliyi ve anılarını konuklarla paylaştı.
Salonda bulunanların büyük çoğunluğunun Şalom ailesi üyesi olduğunu, kendisinin de her platformda Şalom kökenli olduğunu belirttiğini ifade eden Mario Levi konuşmasına merhaba arkadaşlar diyerek başladı.
"Şalom kökenim benim için her zaman önemli oldu. İlk yazım 1984 yılında Şalomda yayınlandı. O benim yazın hayatımda başlangıç tarihimdir. Merhaba diyerek konuşmama başladım. Ben bütün söyleşilerime, aynı zamanda derslerime de merhaba diyerek başlarım. Çünkü Türkçede her geçen gün biraz daha çok yitirdiğimiz bir sözdür merhaba. Oysa ki çok güzel bir anlamı vardır. Bilenler bilir; merhaba Arapça Marhabadan gelir ve benden sana zarar gelmez anlamındadır. O zaman kitaplar yazmaya çalışan bir yazar olarak merhaba.
İstanbul kimliğim dikkate alındığında, kelimenin tam anlamıyla, hayatıma baktığımda bir bölünmüşlüğüm vardır. 49 yaşımdayım ve 20 yaşıma kadar Şişli Feriköy, Osmanbey taraflarında yaşadım daha sonra karşı tarafa geçtim. Biraz buralıyım biraz da Kadıköylüyüm. Kadıköylülüğüm de çok önemlidir, çok önemsediğim bir kimliktir. Hatta şunu da savunurum hep; bir İstanbullu olmak vardır ama bir de Kadıköylü olmak vardır. Bunu ancak Kadıköylüler bilir. Bu nedenle de başkanımızı önce, hala şokunda olduğumuz olaydan dolayı, şampiyonluktan dolayı kutlamak istiyorum tüm centilmenliğimizle bir Fenerbahçeli olarak.
Başkanımızın ne kadar başarılı bir siyasetçi olduğunu en azından siyasetin içinde olan biri olarak çok iyi biliyorum. Az önce kendisi : "Ben takımımın kaybetmesini istemem!" dedi. Gerçekten ben de öyle düşünen bir insanım, ama biz Galatasarayı yeneriz. Fakat herşey bir yana önemli olan karşıtlığın yaşanmasıdır. Bu karşıtlığın içinde bu beraberliğin yaşanmasındır. Dolayısıyla da, şuna hep inanırım, bir insan ya da bir olgu karşıtıyla var olabilir, karşıtı olmazsa var olması mümkün değildir. Karşıtı olmadan var olmak sadece Tanrıya mahsustur. Onun dışında hiçbir şey olamaz. Bu yüzden de FB de GS olmadan var olamaz.
Gelelim Şişliye.... Bir yazar olarak şu ifadeyi bile kullanmak isterim; çocukluk ülkem Şişli. Aramızda Şişlide doğup büyüyenlerin sayısı hiç de az değil. Özellikle benim yaşıtım olanlar veya yaşı benimkine yakın olanlar şimdi anlatacaklarımı çok iyi bileceklerdir.
Bugün okulda odamda iken acaba ne diyeyim dedim, Şişli hakkında. Genelde bir konuyu anlatmak istediğinizde kitaplar karıştırırsınız, bazı bilgilere ulaşmak istersiniz. Şimdi ise artık her şey çok kolay internette bir Şişli maddesini yazarsınız, bir sürü şey çıkar. Ben bunu yapmadım, yapmak da istemedim. Çünkü bence Şişli başka yerlerden öğrenilecek bir yer değil; yaşanmış bir Şişli. Neresinden başlamalı diye düşünürken birkaç not aldım. İlk aklıma gelen sinemalar oldu. Bu gün artık kimileri var, kimiler yok. Ama o sinemalara aslında bugünkü halleriyle zaten yoklar. Öncelikle bende derin bir yeri olan Kervan Sineması var. Yüzünüze şöyle bir gülümseme yayıldı. Neler başladı Kervan Sinemasında. Sadece Yeşilçam filmleri oynatırdı. Böyle bir özelliği vardı. Ondan önce başkanımızın dediği gibi yazlık kısmı vardı. Sinematek de orada başlamıştı..
Biz Sıracevizler Sokağında otururduk. Ve halen de öyledir eminim, ama çocukluğunum unutulmaz görüntülerinden biri Şişlideki apartmanlarda aydınlık sohbetleri... Mutfaklar hep bir aydınlığa bakar ve orada konuşulur. Ev hanımları yukarıdakiyle, aşağıdakiyle dedikodu yapar, konuşur. Aslında orası inanılmaz bir sosyalleşme alanıdır. Akla gelebilecek her şey orada yaşanır ve bir şehir hayatı için bulunmaz bir nimetti o. Bu aydınlık sohbetlerinde, yukarımızda bir Madam Matilda vardı. Hemen aşağımızda bir Madam Eleni vardı. Madam Suzan karşımızdaydı. Madam Çela vardı onun hemen aşağısında aralarında konuşuyorlar. Kervan Sinemasına yeni film gelmiş. Bu kadınların bizim bildiğimiz anlamda sanatla hiçbir ilgileri yok, aslına bakarsanız. Müthiş sinema sohbetleri yapacak insanlar değil bunlar. Fakat sinema onların öyle hayatlarının içinde ki. "Ah şu Ekrem Bora var ya, zavallı Hülya Koçyiğite neler yapıyor" bunlar konuşulur tartışılır.
50li yılların ortalarında doğanlar için ise Kent sineması önemliydi. Çünkü Kent Sinemasına cumartesi akşamları 5 ve 7 seanslarında biz kızları kesmeye giderdik, flört olayları vardı. Aslında kaçamak diyebileceğimiz asıl sinemamız Tan Sinemasıydı. Tan Sinemasında erotik filmler oynatılırdı. Ama o dönemin erotizmi neydiyse artık
Ama galiba o sinemaların en asilleri Konak ve Site idi. Bir de kombineler vardı. Ne kadar ilginç. Futbol maçı değil bu, önemli nokta; hangi film gelecek bu hiç önemli değil. Her hafta film değişir, önemli olan sinemaya gitmek.
Ama Şişlinin bir bölgesi vardı ki, hani avucumun içi gibi bilirim dediğim yer işte Abideyi Hürriyetten İskete sokağa saptığınızda olan yoldur. İskete küçük ve çok güzel sesli bir kuştur. Kim acaba sokağa İskete adını vermeyi düşünmüştür? Bunu hiçbir zaman anlamadım. Fakat, İskete sokağa girdiğinizde hafif bir yokuştur o. Sokakları hemen keser; Kocamansur, Hanımefendi, Perihan, Sıracevizler
sıralama budur. Mesela Perihan Sokak.. Neden Perihan Sokak? Bir Perihan Hanım mı oturmuştur orada? Bir sokağa bir kadının adının verilmesi gibi de güzel bir şey düşünemiyorum ayrıca. Hanımefendi, orada bir hanımefendi mi otururdu, yoksa hanımefendilere özgü bir sokak mıydı?
Sıracevizlere gelince o dönemin en prestijli sokağıydı. Son derece geniş, neredeyse bir cadde diyebileceğimiz kadar genişti. Büyük apartmanları vardı. Benim hayal meyal hatırladıklarım var orasıyla ilgili olarak. Henüz daha bütün sokakta apartman yoktu. Bazı boş yerler vardı, Babaannem ve annem beni küçük bir çocukken oraya pikniğe götürürlerdi. Sıraceviler sokağında bir papatya tarlası vardı. Müthiş güzeldi. Biz oraya pikniğe giderdik. Öyle bir yanı da vardı Şişlinin.
Bütün bunların hepsi size anlatabileceğim yazar gözlemleri, ondan sonra şimdi size anlattıklarım hepsi hikayelerimde ve romanlarında yer aldı. Ama değişik şekillerde. Anneannem İzzet Paşa Sokağında otururdu. Düşünebiliyor musunuz bahçeli bir evde. Unutamayacağım bir şey daha, neredeydi diye sorarsanız söyleyemeyeceğim ama çok yakın bir yerde Royal Çikolata Fabrikası. Bazen lodos estiğinde bütün sokağa koku gelirdi. Çikolata kokan bir sokak
Nasıl olur böyle bir şey..
Şunu unutmamak lazım benim okullarım oradaydı. Önce Şişli 19 Mayıs İlkokulu, sonra Saint Michel. Saint Michele girdik, orta üç veya lise birdeyim. Biraz büyümüşüz, o günlerde cumartesi günleri öğlene kadar okul vardı. Ama aynı zamanda çarşamba günleri de yarım gündü. Oradan Tan Sinemasına giderdik. Çarşamba günü birkaç kişi kararlaştırdık, sınıf zaten 20- 30 kişiydi. O gün öğlenden sonra Ali Sami Yende Türkiye Kupası maçı var. Galatasaray- Fenerbahçe, kararlaştırdık önceden gideceğiz. Sabahtan gitmek lazım, okulu kırdık, işin ilginç yanı numaralı tribüne oturuyoruz, Fenerbahçeli ve Galatasaraylı arkadaşlar beraber seyrediyoruz.. Tartışırdık ama birlikte seyrederdik.
Okulun hemen karşısında caddeye inen yolda Golf Bilardo Salonu vardı. Orada sabah 9:00- 9:30da toplanıyoruz. Bu artık bilinen bir şey okulu kıran Golfe gider. Nasıl olduysa müdür haber almış, Frere Hımberi kapıda gördük. kalakaldık, bizleri topladı okula cezaya götürdü. Akşam 18:00e kadar okulda kaldık. Unutulmaz Şişli anılarımdan biridir bunu paylaşmak istedim.
Şişli hakkında söylenebilecek bir şey daha var. Ben mi acaba diyorum, uzaklaştığım için bulamıyorum ama sanki bazı tatlar yitirildi gibi geliyor bana. Bu gün Şişliye gidiyorum müthiş bir çeşitlilik var. Restoranları
acaba bir şeyi gerçekten başka bir yerde bıraktık mı diye düşünüyorum ve buna cevap vermekte zorlanıyorum.
İnsanlar var, yerler var hatırlayabildiğim. Ama bunları anlatmaktan hiç vazgeçemiyoruz. Samatyalı olsaydık, belki Samatyadan söz edecektik. Eğer çocukluğumuz Modada geçseydi, belki Modadan söz edecektik. Peki bizi bağlayan ne? Ya da acaba biz neden , işte bu yerler de yok. ne kadar üzücü diyoruz, Buralar da yitirildi. Acaba neden ve buna üzülüyoruz. Aslında biz o yerlerin yok olmasına üzülmüyoruz. Biz bir takım parçalarımızın ölmesine üzülüyoruz. Bir takım parçalarımızı orada bıraktık çünkü ve onlar her ne kadar bir şehir kendini yenilerse de hiçbir zaman geri gelmez. Bir takım parçalarımızı bırakıyoruz ve bir daha yaşayamayacağız onları. Çünkü insan neresinden bakarsanız bakın hiç kimse ölmek istemez. Her canlının hayatta kalmasıyla açıklanacak bir durumdur bu. Peki neden bunları anlatmaktan bu kadar çok hoşlanıyoruz? Neden bunları paylaşmaktan bu kadar çok hoşlanıyoruz. Yaşatmak için mi sadece? Hayır
aslında herkes yaşadıkları ne olursa olsun hayattaki kazançları, başarıları ne olursa olsun çocukluk ülkesini arar. Çocukluğu nasıl yaşanmışsa yaşanış olsun.herkes bir şekilde çocukluk ülkesine dönmek ister. Örneğin Saint - Micheldeki, Sıracevizlerdeki günleri düşündüğümde her şey çok mu iyiydi? Hayır. Çok kötü günler olmadı mı? Evet
Bazı günleri hatırladığımda o günlere geri dönmek ister misin diye sorsalar, kesin hayır derim. Ama insanın bir de şöyle bir özelliği var iyi şeyleri hatırlıyoruz. Ve bazı kötü olaylar, iyi olarak hatırlanmaya başlıyor bir süre sonra.
Geceye katılan Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, Levinin konuşmasından sonra duygularını şu cümlelerle dile getirdi:
Mario Leviye çok teşekkür ediyorum, son derece aydınlandım. Çünkü sonuçta Havuzlu Bahçe Sokak, Talat Paşa İlk Okulu, Şişli Orta Okulu, Kervan Sineması, Şan Sineması, Tan Sineması hep oralarda dolaştık. Ama şunu hemen eklemek isterim, sevgili üstadımız Levinin bu konuşmasından sonra yeni sorumluluklar üstlenmesi ve anılarını Merkez Mahallesinin sakinler ile de paylaşması lazım. Sadece Şişli Merkez Mahallesine dağıtılmak üzere bu güzel sözlerini kaleme almasını rica ediyorum. 65 yılından beri orada oturan ve bunları duymak isteyen ve keyif alacak insanlar var.
Bu gün Türkiye için çok sıkıntılı bir gündü, bizi çok üzdü. Ne ilktir ne son olacaktır. Çok daha bilinçlenmemiz lazım. Önemli olan oraya gelerek o silahı kullanan adamın kafasını değiştirmek lazım. Biz din, dil, ırk mezhep farkı gözetmiyoruz. Sinagoglarımıza, kiliselerimize, cem evlerimize ve camilerimize büyük destek verdik, vermeye devam edeceğiz.