İranın nükleer faaliyetlerinin devam etmedeki kararlılığı, tüm dikkatleri bu ülkeye yönlendiriyor. İran ile görüşmeleri devam ettiren Avrupa üçlüsünün (İngiltere, Fransa, Almanya) görüşmelerden bir sonuç çıkmayacağını belirtmesi, Birleşmiş Milletlerin daimi beş üyesi olan ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransayı harekete geçirdi ve 30 Ocakta İranı BMye bağlı Uluslararası Atom Enerjisi (IAEA) güvenlik kuruluna sevk etme kararı alındı. Bu karar üzerine Güvenlik Kurulu 2 Şubatta konuyu görüşmek üzere toplanmaya karar verdi.
İran ile görüşmeleri sürdüren Avrupa üçlüsüne, bu görüşmelerin umutsuz olduğunu açıkça belirten ve böylece İranı güvenlik kuruluna sevk yolunu açan son nokta İranın Ocak 2006da yaptığı bir açıklama. İran, Mart 2006da iki nükleer reaktörün üretimine başlayacağını açıkladı. Aynı tarihlerde İran parlamentosu, nükleer silah üretimi için gerekli olan 1 milyon Amerikan Doları değerindeki misil ve diğer savunma sistemlerinin Rusyadan satın alınmasını onayladı.
1991 yılında Sovyetler Birliğinin bölünmesinden sonra oluşan belirsizlikler, o tarihten itibaren Rusyanın, İrana ne kadar nükleer silah malzemesi sattığını hesaplamayı imkansız kılıyor. Bu sebeple İranın bu çalışmalarında ne kadar ilerlediği de tahmin edilemiyor.
2 Şubatta gerçekleşen BM toplantısına 35 ülke temsilcisi katıldı. Küba, Venezüella ve Suriye ret oyu, Cezayir, Beyaz Rusya, Endonezya, Libya, Güney Afrika çekimser, aralarında Türkiyenin de bulunduğu diğer ülkeler ise kabul oyu kullandılar. Bu sonuca göre BM daimi üyelerinin, İranı güvenlik kurumuna sevk etme teklifini diğer üyeler de kabul etti.
Güvenlik Kuruluna sevk edilmek, o ülke için kurulun alacağı kararlar doğrultusunda yaptırımlar uygulanabileceğini gösteriyor. Bu karar ile göze çarpan bir diğer önemli nokta ise, daha önceleri çekimser kalan Çin ve Rusyanın da kabul oyu kullanmış olmaları. Bu oylar İranın nükleer çalışmalarına karşı olmayı; Batı medeniyetinin, İslam medeniyetine bir düşmanlığı olarak görülmesinden uzaklaştırarak uluslar arası bir konu olduğunu göstermesi açısından da önemli. Fakat unutulmaması gereken nokta bu iki ülkenin İrana karşı bir yaptırımı kabul etmemiş olması.
İranın 18 yıl boyunca gizli olarak yürüttüğü nükleer çalışmaların ne boyutta olduğunu anlayabilmek için "safeguards documents"te yazılı olan kural ve zorunluluklar dışında İranın onayı ile ek bir protokol imzalandı. Bu protokole göre IAEA müfettişleri gerekirse askeri üstleri ziyaret edebilmelerine olanak sağlandı. Bu ek protokol ile de çalışmalarını istediği şekilde yapamayan IAEA, İrandan ilgili belgelere ulaşma yetkisi, kullanılan araçları inceleme ve görevliler ile ortak çalışma izni talep etti. Daha fazla şeffaflık talep eden IAEAya İran gerekli izinleri vermedi.
Bu tarihten itibaren, İran ile ilişkiler yeni bir boyut kazandı. BM kararın duyurulmasından hemen sonra bir açıklama yapan İran Ulusal Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Cevad Vahidi, görüşmelerin bittiğini açıkladı. İran 5 Şubatta geri adım atarak Rusya ile görüşmelere devam edeceklerini ve kararlaştırdıkları gibi 16 Şubatta Rusyanın teklifini tartışmak amacı ile Moskovada bir araya geleceklerini açıkladı. Açıklamayı yapan İran Dış İşleri Bakanı sözcüsü Hamid Reza Asefi, ayrıca BM ile gönüllü olarak devam ettirdikleri görüşmeleri durdurduklarını ve BM ile iyi niyet olarak imzaladıkları, uluslar arası denetçilere nükleer tesislerini inceleme hakkını, veren ek protokolü uygulama zorunluluklarının kalmadığını da bildirdi.
Iran ile bu noktaya gelmek, BMnin ilk tercihi değildi. 2005in Ağustos ayında İrandaki başkanlık seçimlerini kazanan Mahmud Ahmedinecadın başa gelmesi ile İran ile BM arasında nükleer enerji çalışmaları ile ilgili kat edilen yol, yok sayılarak en başa dönüldü. Isfahan nükleer merkezinde yürütmekte oldukları programı Kasım 2004ten beri Avrupa üçlüsü olarak tanımlanan İngiltere, Fransa ve Almanya ile yaptıkları görüşmeler sebebi ile bir iyi niyet göstergesi olarak durduran İran, Ahmedinecadın seçilmesi sonrası Ağustos 2005te çalışmalarına devam etme kararı aldı. İran Başbakanı Ahmedinecad, İranın nükleer çalışmalarının barışçıl olduğunu ve kendilerine gelen tehditlere kulaklarının kapalı olduğunu vurguluyor ve ülkesinin nükleer enerji üretme hakkını savunuyor.
İran, Güvenlik Kuruluna sevki kararının açıklanması ile bu NPTden ayrılabileceğini açıkladı. Üç ay öncesinden bilgi verilerek ayrılanabilen NPT, bu ülkelere karşı yaptırımda bulunamıyor. Günümüzde İsrail, Pakistan, Hindistan NPTye üye olmayan nükleer silah sahibi ülkeler. Kuzey Kore ise nükleer silaha sahip olduğunu açıklayıp NPTden ayrıldı.
Şubat ayında güvenlik kuruluna sevk edilen İran buna rağmen uranyum zenginleştirme çalışmalarına devam etti. IAEA Başkanı Muhammed Elbaradeiin Tahran ziyaretinden tam bir gün önce İran uranyumu yüzde 3.5 oranında zenginleştirmeyi başardığını açıkladı. Bu miktar nükleer yakıt için yeterli olsa da nükleer bomba imali için çok düşük bir düzey. İranın bu açıklaması birçok çevreyi şaşırttı. Bu şaşkınlığın bir sebebi İranın bu kadar yakın zamanda zenginleştirmeyi tamamlayabileceğinin tahmin edilememiş olması, bir diğerinden ise tüm uluslar arası ikazlara rağmen çalışmalara devam etmesi.
IAEA Başkanı Muhammed Elbaradei 5 Mart tarihine kadar, İranın nükleer çalışmaları ile ilgili bir rapor hazırlamak üzere ülkeyi ziyaret etti. Hazırlanan bu rapor İran için hayati önem taşıyor. Bu raporda Elbaradei, İrana iyi puan verirse Rusya ve Çin hiçbir yaptırımı kabul etmeyecek, fakat tehlikeli görülürse Güvenlik Kurulu ülkeyi IAEA kurallarını uygulaması için uyaracak. Bunun devamında ise çeşitli yaptırımlar geliyor. Genelde ekonomik yaptırımı tercih eden BM üyeleri, güç kullanılmasını taraftarı değiller. 12ᆢ Şubat arasında Tahranda gerçekleşen görüşmeler son gelişme ile bir sonuca bağlanamadan tamamlandı. Tahran dönüşü Elbaradei IAEAya İran ile ilgili raporunu sundu. IAEA 28 Şubattan itibaren bu raporu incelerken İran zenginleştirdiği uranyum ile fizibilite testlerine başladı. IAEA talebi ile İran bu test sonuçlarını 18 Nisanda müfettişlere de teslim etti.
27 Nisan tarihinde İran İslam Cumhuriyeti, IAEAya bir mektup yazarak 28 Şubat raporundaki sorunları çözmek istediklerini ve müfettişlere gereken şeffaflığı sağlayacaklarının teminatını verdi. Sorunlardan bir tanesi 1987 tarihli nükleer bomba yapma bilgilerinin bulunduğu el yazısı ile, yabancı bir devlet tarafından İrana verilen bir doküman. Daha önce birkaç kez incelenmek üzere talep edilen bu evrak, en son Tahran görüşmelerinde konu olmuş fakat İran teslim etmeyi reddetmişti.
İranın gizli nükleer çalışmalarının ortaya çıkarıldığı 2002 yılından itibaren, başta ABD ve İsrail olmak üzere ilgili ülkeler, İranın nükleer teknolojisinin ne düzeyde olduğunu öğrenebilmek ve nükleer bomba yapması olasılığına karşı BMye bağlı IAEAnin denetimine girmesi için baskı uyguladılar.
Uranyum, düşük düzeyde zenginleştirildiğinde nükleer enerji olarak kullanılabiliyor. İran, bu teknolojiye sahip. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu yetkilisinin, The Independent Ggazetesine verdiği demece göre; İranın Natanz zenginleştirme merkezini tam kapasite ile çalıştırması durumunda İranın nükleer silahı yapmasına sadece aylar kaldığını belirtti.
Bu silahın mevzisinde olan İsrail adına Binyamin Netanyahu İranı uyararak, 1981de Irakta yaptıkları gibi bir hava saldırısı ile nükleer çalışmaları durduracaklarını açıkladı. İranlı yetkililer İsrailin bu durumda büyük bir hata yapacağını ve büyük bir bedel ödeyeceklerini açıkladılar.
İranın dünyayı, ama özellikle mevzisinde kalan ülkeleri ve baş düşmanı ilan ettiği İsraili rahatsız eden nükleer çalışmalarının barışçıl olup olmadığı veya silah yapımı için gerekli bilgiye ulaşıp ulaşmadıkları henüz tam olarak bilinmiyor. Ancak İranın BM denetçilerine nükleer enerjinin nasıl nükleer savaş başlığına dönüştürülebileceği gösteren evrak, niyetleri ile ilgili şüpheleri doğruluyor.
Kimse İranın amacının ne olduğunu tam olarak bilemiyor. Gizli bir şekilde yürüttüğü nükleer çalışmalarının ortaya çıkmasından sonra IAEAnın taleplerini yerine getirir gözüken fakat aynı zamanda kendi bildiği yolda ilerlemekte kararlı gözüken İranın, bu belirsizliği tüm ülkeleri endişeye sürüklüyor ve iyi niyetli olarak görülmeyen nükleer çalışmaları tüm dünya için bir tehdit oluşturuyor. İranın günümüzde bir nükleer bomba yapıp yapmayacağı bilinmiyor. Fakat kesin olan bir şey varsa o da; nükleer bomba yapabilme seçeneğine sahip olabilmek için bugünden teknolojisini öğrendiği.