Cemaatiniz sayısal olarak oldukça küçüldü. Bu durum demografik sorunlar yaratmıyor mu?
Fasta 5750 Yahudiyiz. İsrail kurulduktan sonra bu topraklara en fazla Yahudi göçü Fas'tan oldu. Çeşitli kaynaklarda Fas'tan Filistin topraklarına 600 binden fazla Yahudinin göç ettiği ifade edilmektedir. 1950lerde 250 bin, on beş yıl önce ise on beş bindik. Fakat her yıl İsrail, Venezuela, Fransa, İspanya gibi ülkelerden elli bin Fas kökenli Yahudi ülkemizi ziyarete geliyor. Dünyada toplam bir milyon Fas Yahudisi yaşıyor. Bunlar ana vatanları ile bağlarını hiç koparmadılar; ailelerinin mezarlarını ziyaret için, Mimuna Bayramı kutlamak ve başka nedenlerle Fasa geliyorlar. Bunlar Fasa bir Faslı gibi gelmekteler. Çünkü bildiğiniz gibi Fas yasalarına göre vatandaşlık hiçbir zaman kaybedilmiyor ve isteyen Fas Yahudisi istediği anda Fas pasaportunu elde edilebiliyor.
Fas Yahudilerinin bir özelliği de eski yaşam tarzlarının bazı unsurlarını sürdürmeleri. Örneğin Pesahın bitiminde kutlanan Mimuna Bayramında Fas Yahudileri herkese evlerini açarlar. Müslümanların Yahudilerin evlerine ekmek, peynir, tereyağı gibi yiyecekleri getirmeleri adettendir. Bu gelenek İsrailde, günümüzdeki kutlamalarda da yerine getirilmekte, herkes bir diğerinin evini ziyaret etmektedir. Son yıllarda Mimuna İsrailde dostluğu, karşılıklı dayanışmayı simgeleyen resmi bir bayram haline dönüştü.
Fas cemaat başkanlığının yanı sıra Kralın da sizi önemli görevlere atadığını biliyoruz, milletvekilliği yaptınız mı, bu ülkede bir Yahudi bu göreve seçilebiliyor mu?
Fasta Simon Levi meclis üyesi olarak seçildi ve sanıyorum halen bu görevde. Ben ilkin Fas Yahudi Cemaati başkanıyım. 1994 yıllarında Turizm Bakanlığı yaptım. Bir aydan beri de Kral tarafından sadece belli bir devlette değil, tüm dünyada ülkemi temsil etmek üzere Fas Büyükelçisi olarak atandım. Türkiyede Dışişleri Bakanı Abdullah Gülle bu sıfatla görüştüm. Fas Büyükelçisi beni ziyaret etti.
Fas Kralının gözünde bir Müslüman ile bir Yahudi arasında hiçbir fark yoktur. Kral bir Yahudinin de bir Müslüman gibi aynı hak ve görevlere sahip olduğuna inanır. Sinagog önünde gerçekleştirilen ve yabancı turistlerin de ölümleri ile sonuçlanan bombalı saldırı sonrasında Kral, Yahudilerin canlarını, malvarlıklarını ve Yahudiliğin kutsal değerlerini sonuna kadar koruyacağını belirtti. Fas Kralı, Peygamber soyundan geldiği inancını taşır ve kendini sadece Müslümanların değil tüm inananların koruyucusu olarak görür.
İran dışında, diasporada Müslüman ülke olarak Yahudilerin huzur içinde yaşadıkları iki ülke var sanırım; biri Türkiye diğeri de Fas...
Doğru, her iki ülke Yahudileri vatanlarına bağlılar. Arada uzun bir mesafe bulunmasına rağmen her iki ülke Yahudilerinin çok benzer tarafları bulunmaktadır. Fas Yahudilerinin önemli bir bölümü Sefarad ritüeline bağlı olarak ibadet eder. % 50si Ladino lisanını konuşur, ancak bu lisan sizin Judeo-Espanyoldan biraz farklıdır; Aketia diye adlandırdığımız bu dil Arapça ile İspanyolcanın karışımıdır.
Diyebilirim ki her iki ülke Yahudilerinin halen yaşamakta oldukları ülkelerindeki sesleri geçmişin sesi değildir, geleceğe yönelik güçlü bir barış mesajıdır. Her iki ülkenin de geçmişinde bazı üzücü olaylar yaşandı. Ancak diğer Avrupa ülkeleri ile karşılaştırırsak Yahudilerin gerek Türkiye, gerekse Fasta çok daha iyi yaşadıklarını ve Fas Yahudilerinin 2. Dünya Savaşında Nazilerin elinden Kral tarafından kurtarıldıklarını söyleyebilirim.
Fas Kralı Mısır-İsrail barışını tanıyan ilk Arap ülkesi oldu, Camp David Anlaşmasının asıl mimarı Fas kralı II. Hasan'dır dersek yanlış konuşmuş olmayız. İsrail'in eski başbakanlarından Yitshak Rabin 1974ᇡ iktidarı döneminde Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat'a yazdığı mektubu Ekim 1976'da Kral II. Hasan iletmişti. Sedat bu mektuba cevap vermekte geciktiğinden ve daha sonra İsrail'de Likud Partisi iktidara geldiğinden bu ilk girişim başarılı olamadı. Ancak II. Hasan, Rabin'den sonra İsrail Başbakanı olan Menahem Begin'le Enver Sedat'ı bazen gizlice görüştürerek, bazen birinin mesajını diğerine ileterek Camp David Anlaşmasının imzalanmasında inkar edilmesi mümkün olmayan bir rol oynadı.
Şu anda da Fas Kralı 6. Muhammet aynı siyaseti savunmakta ve gerçek barıştan yana olduğunu belirtmektedir. Bir yandan İsrailin güvenlik içinde yaşamasını, diğer yandan da Filistinlilerin onurlarının korunmasını sağlayacak iki devletli bir çözümden yanadır. Barışın er veya geç, on veya yirmi yılda gerçekleşeceğine inanıyorum. Bizler iki küçük cemaatiz, ancak sesimiz Hanuka mumu gibi ilelebet yanacak; hoşgörü, dostluk ve barış mabedinin oluşmasını sağlayacaktır.
Geçmişte biz Türküz ama İsrail ile de gönül bağımız var şeklinde bir söylemi dile getirmiyorduk. Bugün bunu açıkça söyleyebiliyoruz. Aynı durum Fas Yahudileri açısından da söz konusu mu?
Bizim açımızdan konu çok basit; İsrail ile ilişkilerimiz var, ancak biz Yahudi ve Faslıyız. Örneğin çok yakında İşçi Partisi Lideri ve İsrail Savunma Bakanı Amir Peretzi evimizde ağırladık, Şabatı bizimle yaptı. Faslı milletvekilleri de hazır bulundular. Herşey çok dostane geçti. Diğer bir deyişle ortada hiçbir sorun bulunmuyor.
Fas Yahudi Cemaati kurumsal olarak nasıl örgütlenmiş durumda?
Küçük bir topluluğuz ancak son derece iyi organizeyiz. Bütün kurumlara sahibiz; beş tane okulumuz var, bunlardan üçünde sadece Yahudi öğrenciler öğrenim görüyor. Derneklerimiz, hergün ibadete açılan yirmi adet sinagogumuz, şohetimiz, spor kulübümüz var. 250 bin Yahudi yaşarken mevcut bütün kurumları daha iyi yönetiyoruz diyemeyeceğim ama hepsini ayakta tutmayı başardık. Bir de müze oluşturduk.
Türkiyeyi nasıl buldunuz?
Açıkçası şok geçirdim. Üç sene önce de ülkenizde bulundum. Sadece ekonomi ve sanayi açısından değil entelektüel açıdan bu denli önemli bir değişimi beklemiyordum. Gerçek bir dost gibi karşılandım. Yahudiler ile Müslümanlar arasında çok olumlu ilişkilerin varlığını hissettim. Açıkçası Fas ile Türkiye arasında bu açıdan oldukça önemli bir benzerlik görüyorum. İki ülkenin daha yakın işbirliği içerisinde olması gerektiğini düşünüyorum. Gerçekte 1956da Fasın tanınmasından bugüne iki ülke arasında hiçbir zaman bir sorun yaşanmadı. Diğer yandan da Osmanlı İmparatorluğu tarafından işgal edilmeyen tek ülke Fas olmuştur. Osmanlılar Fasa kadar gelmiş ve orada durmuşlardır. Ayrıca iki ülke cemaatleri arasında ilişkilerin pekiştirilmesi gerektiği kanısındayım.