Nur ŞAUL BARAKASGenç girişimcilerden, Emma Baruh ve kardeşi İrving Baruh, farklı eğitim alanlarından gelmelerine rağmen, beş yıl önce dijital endüstri alanında faaliyet gösteren şirketlerini kurmaya karar verdiler. İçinde bulundukları sektörü, verdikleri hizmetleri, hedeflerini bizlerle paylaştılar
Suzi APALAÇİ DAYAN
Nisan ayı enflasyon verilerinin açıklanmasının ardından finansal piyasalarda başlayan dalgalanma, yurtiçindeki tedirginliklere ek olarak gelişmekte olan ülkelerden fon çıkışının da başlamasıyla arttı
Mayıs ayı başlarında finansal piyasalara hakim olmaya başlayan olumsuz hava, Türk Lirasının değer kaybı ve faizlerde yaşanan yükseliş geçtiğimiz hafta da -büyük ölçüde yurtdışı piyasalardaki gelişmelere paralel olarak- sürdü. Doğal olarak, bu süreçte faizlerdeki ve kurlardaki dalgalanmanın boyutu da çok yüksek oluyor. Özellikle kurlardaki dalgalanma daha şiddetli oluyor. Türkiyede bono ve tahvil piyasası ile döviz piyasasının fazla derin olmaması, işlem hacimlerinin düşük olması da, piyasalardaki hareketlerin sert olmasında etkili oluyor.
Aybaşında yaşanan çalkantılar daha çok ekonomik nedenlerden ve yurtiçindeki siyasi gerginliklerden kaynaklanmış olsa da, daha sonra yurtdışı piyasaların da bozulması yaşanan çalkantıların sürmesine ve boyutunun da genişlemesine neden oldu. Yurtdışı piyasaların özellikle geçtiğimiz hafta oldukça dalgalı olduğu dikkat çekiyor. Hatırlanacağı gibi, son yıllarda gelişmekte olan ülkelere fon akımı oldukça yüksekti. Sonuç olarak, bu ülkelerin tahvilleri önemli ölçüde değer kazanmıştı. Ancak, gelişen ülkelerde artan faiz oranları ve bu oranların daha da artabileceğine dair işaretler son zamanlarda gelişmekte olan ülkelerden fon çıkışına neden oldu. Buna bağlı olarak, Mayıs ayı içinde birçok gelişmekte olan ülkenin para birimi değer kaybederken; bu ülkelerin risk primleri, dolayısıyla tahvil faizleri de yükseldi. Geçtiğimiz hafta da Brezilya ve Türkiye başta olmak üzere birçok gelişmekte olan ülkede finansal piyasalar açısından oldukça olumsuz bir haftaydı. Buna ek olarak, gelişmiş ülkelerdeki borsalarda da düşüşler yaşandı; global likiditenin kısa vadeli ABD tahvilleri gibi daha emin yatırım araçlarına yöneldiği dikkat çekti. Şimdi ABDde FED faizlerinin gidişatına ilişkin ipucu olabilecek ekonomik veriler yakından takip ediliyor.
Geçen haftanın piyasalar açısından en önemli konularından biri Perşembe günkü Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısıydı. Beklendiği gibi, Merkez Bankası bu toplantının ardından faizleri düşürmedi. Ayrıca, kısa vadede enflasyonun hedeflerin üzerinde gitme olasılığının arttığına dikkat çeken Merkez Bankası, yine kısa dönemde faizlerin düşme olasılığının azaldığını söyledi. Bence, yapılan açıklamadaki en önemli unsurlardan biri orta ve uzun vadeli enflasyonun hedeflerden sapacağının görülmesi halinde gereken tedbirlerin alınacağının vurgulanmış olmasıdır. Yani Merkez Bankası, enflasyon hedefinin tutmayacağının tahmin edilmesi durumunda faizleri artırabileceği sinyalini verdi. Her ne kadar Merkez Bankasının kısa vadede faizleri artırması beklenmese de, bu sinyali vermesinin çok önemli ve olumlu olduğunu düşünüyorum.
Geçen hafta kur ve faizlerdeki hareketleri özetleyecek olursak, faizlerin 2005 yılının Ağustos ayından bu yana en yüksek seviyesine ulaştığını; YTL/dolar kurunun 1.57lere kadar yükseldiğini; YTL/euro kurunun ise neredeyse 2 seviyesine kadar yaklaşarak tarihi rekor yüksek seviyeleri gördüğünü söyleyebiliriz. 18ᆮ Mayıs tarihleri arasında, ikinci el bono ve tahvil piyasasında gösterge niteliği taşıyan 9 Nisan 2008 vadeli tahvilin faizi 0.76 puan yükselerek %16.17 seviyesine geldi. Bu tarihler arasında YTL/dolar kuru %2.4 artışla 1.53 seviyesine, YTL/euro kuru %2.6 artışla 1.96 seviyesine yükseldi. Nisan ayı sonuna göre bakarsak, dolar kurundaki artış %16ya, euro kurundaki artış ise %18e ulaştı.