Filistin Özerk Yönetimi Lideri Yaser Arafatın ölümünün İsrail- Filistin meselesinde yeni bir sayfa açtığına inanılıyor ve İsraile iki önemli karar düşüyordu: Filistinlilerin seçimi hiçbir engele dayanmadan gerçekleştirmesi ve dönemin İsrail Başbakanı Ariel Şaron tarafından ortaya atılan tek taraflı geri çekilme planın uygulanması. İşte bu iki süreçten sonra iki taraf da barış masasına oturabilir ve terörün kökü kurutulabilirdi. Ancak önce FÖY, ardından da İsrail seçimleri bu varsayımların gerçekleşmesine izin vermedi. Seçim sonuçları İsrail-Filistin meselesini biraz daha kaosa sürükledi ve barış sekteye uğradı
2003 yılında Oslo Anlaşmasının devamı olarak görülen yeni bir proje teklif edildi. Bu proje Ortadoğu Dörtlüsü olarak anılan ABD, Rusya, AB ve BM tarafından "Yol Haritası" adı altında İsrail ve Filistin meselesine bir çözüm getirmek amacı ile teklif edildi. Irak savaşı son hızıyla devam ederken Ortadoğudaki kaotik durumu biraz olsun çözme amacı ile ABD liderliğinde ortaya atılan Yol Planı projesi yüz yıllık soruna çözüm bulma amacı ile gündeme geldi. Barış kelimesinin yeniden canlandığı bu dönemde asıl amaç Arafat yönetimini zayıflatmak ve Mahmud Abbas liderliğinde yeni bir hükümet kurmaktı. Çünkü Abbas yönetiminde olacak bir hükümet daha ılımlı politikalara sahne olabilecek nitelikteydi. En azından Filistinlilerin İsraillilerle Oslo barış sürecini devam ettirebilecek bir karaktere sahip bir lidere ihtiyacı vardı. Abbas liderliğinde oluşan bu hükümet yeni gibi görünen ancak içerikte eskisinin bir devamı olan bu projeye ılımlı bakıyordu. Bu proje Filistin cephesinde yeni bir dönem olarak görülse de İsrail için Oslonun bir devamıydı. Yani tarih tekerrür ediyordu. Hamas tarafından ise kısa süreli ateşkes sözü alınmıştı.
Yol Haritası, terörün sona ermesine karşılık bir Filistin Devletinin kurulmasını amaçlıyordu. Bunun için bazı aşamalardan geçilmeliydi. Filistin tarafı silah bırakacağına söz verdikten sonra İsrail, 1967de ele geçirdiği topraklardan geri çekilmeye başlayacak ve bu zamandan sonra Filistinlilerle mülteci meselesi, Kudüsün durumu gözden geçirilecek ve nihai çözüme ulaşılacaktı. Yol Planı haritası bir proje olarak ortaya atıldığı tarihten itibaren, ilk başlarda olumlu sonuçlar verdi. Filistin tarafındaki terör eylemleri azaldı. Böylece İsrail, Şaron tarafından ortaya atılan tek taraflı geri çekilme planını uygulamaya koydu ve Gazze tümüyle boşaltıldı. Bu durumda İsrailli yerleşimciler evlerini terk etmek zorunda kaldılar. Ancak siyaset pek çok değişkenden oluştuğu için, Yol Planı haritası denklemi beklendiği gibi yürümedi. Bazı değişkenlerde sapmalar oldu. İsrail ve Filistin politikalarındaki değişiklikler planın askıya alınması ile sonuçlandı.
FÖYde 25 Ocak 2006da yapılan genel seçimlerde Hamas büyük bir başarı elde etti. Bu tarihten itibaren ABD başta olmak üzere tüm batılı devletlerin dikkati yeniden sıcak hatta çevrildi. İsraili tanımayan terör örgütü Hamas tarafından kurulacak bir Filistin hükümetinin varlığı tüm dünyayı rahatsız etmeye başladı. İsrail, Hamastan silahlarını bırakmasını aksi taktirde barış müzakerelerine devam etmeyeceğini açıklayarak barış sürecine ara vermiş oldu. Batılı devletler ise "Hamas programını değiştirsin ve İsraili tanısın" diye taleplerini dile getirdiler. Hamas ise İsrailin 67 sınırlarına geri çekilmesini istediğini dile getirerek tüm söylenenlere aldırış etmedi. Bu nedenle bir tarafta Batı, diğer tarafta İsrail ve Filistin üçgeni ağız dalaşına girerek barış yerine zıtlaşma yolunu tercih ettiler. Her ne kadar ABD, Avrupa ve İsrail, Hamas konusunda ne yapılabileceğini tartışsalar da, Rusya buraya bir noktayı koymuş oldu. Hamasın seçimlerde elde ettiği başarıdan sonra, Rusyaya yapılan ziyaret Hamas için uluslararası diploması kapılarının açılması anlamını taşıdı. Her fırsatta İsrail devletinin yok olmasını dile getiren İran gibi bir devletin varlığı ise Hamas iktidarına destek çıkıyor.
İsrail cephesine göz atıldığı zaman ise, birbiri ardına gelen pek çok seri olay yaşandı. İsrail eski Başbakanı ve Likud Partisinin eski Genel Başkanı Ariel Şaron, 2005 yılı sonunda kurucusu olduğu Likud Partisi başkanlığından ayrıldı. Bu ayrılık sonrasında "Kadima" isimli yeni bir merkez parti kurması ile başlayan süreçte İsrail iç politikasında taşlar yerinden oynamaya başladı. Daha sonra, Şaronun rahatsızlığı, siyasetten çekilmek zorunda kalması ve İsrail genel seçimlerinde yerine Ehud Olmertin Kadima Partisi Başkanı ve İsrail Başbakanı olması İsrail-Filistin meselesini biraz daha bilinmeze sürükledi. Olmert, Şarona göre biraz daha ılımlı olsa bile Hamas iktidarlı FÖY ile hangi yolu izleyeceği merak konusu.
Amerikan hükümeti de İsrail politikacıları gibi Hamasın Filistin halkının başında olmasına gerçek anlamda şaşkın. ABDli yetkililer, Filistin yönetimi ile ilgili yöneltilen sorulara Hamas ile kesinlikle diplomatik ilişkiye geçmeyiz açıklamasını yapıyorlar. Bu da Yol Haritasının da diğer projeler ve anlaşmalar gibi fiyasko ile sonuçlandığını bir göstergesi. ABD gündeminde bitmek bilmeyen Irak savaşı ve nükleer sorun teşkil eden İran varken bu konuya ne kadar ciddiyetle bakıldığıda biraz şüphe uyandırıyor. Buna karşın ABDnin demokrasiye aykırı bir sistemin gelişmesine izin verecek gibi de durmuyor.
Tüm bu olumsuz koşullara rağmen yeni hükümetin göreve başlaması ile birlikte İsrailin Batı Şeriayı boşaltma çabaları durumu biraz yumuşatıyor. Ancak buna karşılık meydana gelen terör eylemleri uluslararası kamuoyunun Ortadoğuda barışın mı yoksa kaosun mu hakim olacağı sorusuna henüz cevap veremiyor. Sonuç olarak bu sorun yine İsrailin kendi iç politikasında eritilip kendi dinamikleri ile halledilmesi gereken bir mesele. Yarım asrı aşmış bir süredir devam eden İsrail-Filistin meselesi kısır döngü gibi barış ve savaş arasında gidip geliyor. Son noktanın ne zaman konulacağı tarafların yapıcı çalışmalarına bağlı.