Bilindiği gibi, Rambam, İspanyanın Kordoba kentinde doğup, henüz geç bir delikanlı iken, ailesiyle birlikte Mısıra göç etti. Orada, Tora ile ilgili çalışmalarında, hiçbir maddi karşılığı kabul etmedi. Bundan ötürü, ailesinin geçimini sağlayabilmek amacıyla, hekimlik yaptı, kendini tip ilmine adadı. Salahaddin Eyyübinin özel hekimi olarak, profesyonel ününün doruğuna ulaştı.
Rambam, yaşamının sonuna yaklaştığını hissettiğinde, ailesine, kendisini Kutsal Topraklarda gömmelerini vasiyet etti. 1204 yılının 13 aralığında, 69 yaşında iken, yaşama veda etti. Hahambaşılık görevini sürdürdüğü Mısırda, 3 gün süreyle, gerek Yahudi, gerek Müslüman toplumları, onun ölümüne ağladı. Rambamın Dünya Yahudiliği konusunda rehberlik ve öncülük ettiği Kutsal Topraklarda, ya da diğer ülkelerde, özel törenlerle ve oruçlarla anıldı.
Ulu Rambamın cenaze töreni için, uzak ülkelerden dahi, birçok kişi, Mısıra akın etti. Ve, bu arada, onun, gömüleceği yer hakkında tartışmalar başladı. Zira Rambam, vasiyetinde, gömülmek istediği yerin Kutsal Topraklar olduğunu söylemiş, ama belirli bir yeri işaret etmemişti. Yani, ebedi istirahatgahının hangi yöre, ya da şehir olabileceği hakkında hiçbir açıklama yapmamıştı.
Hiçbir sonuca varamayan ve onun son arzusuna uymak isteyen cemaat, tartışmaların uzayıp gitmesini önlemek istemiş. Buna göre, cenazeyi İsrael sınırına kadar götürmeye ve orada defnedileceği yeri bulmaya karar vermişler. Böylece, büyük bir deveye yüklenen sanduka (cenaze), yüzlerce kişinin eşliğinde, yola koyulmuş. Çölde kol gezen ve yolculara saldıran haydut çeteleri, kervandakilerin en büyük korkusu imiş. Akşam yaklaştığında, adımlarını sıklaştırmışlar
Mola vermek için bir kamp yeri aramak üzere iken, kervancı başının haykırmasıyla, endişelerinin yersiz olmadığını görmüşler; "Bize saldırıyorlar!
"Herkes bir tarafa kaçışıp gizlenmeye çalışmış. Ama, gene de, büyük bir kalabalık, cenazeye göz, kulak olmak için, orada kalmış. Devenin sırtındaki kocaman sandığı gören haydutlar, yaklaşmış: "Bunca kişinin bu sandığı koruduğuna bakılırsa, kesinlikle içinde değerli bir hazine var
" diye düşünmüşler.
Tüm uğraşılarına rağmen, bir türlü sandığı devenin sırtından indirememişler. Bunun üzerine, haydutların reisi: "Deveyi çözün, onu beraberimizde götürelim" emrini vermiş. Ama, çabaları sonuç vermemiş, deveyi yerinden kımıldatamamışlar. Çok hiddetlenen elebaşı, sandığın, oracıkta açılmasını emretmiş. Haydutlardan biri, sandığın üzerine çıkıp kapağı açmış açmasıyla beraber, dehşetle çığlık atmaya ve oradan kaçmaya başlamış. Bu arada da: "Bu sandıkta bir ceset var!
" diye bağırmaktan geri kalmamış. Diğer haydutlar da, çok geçmeden onu izlemişler.
Haydutlar uzaklaşır uzaklaşmaz, kervandakilerin şaşkın bakışları altında, deve yerinden kımıldamış, sanki belirli bir kadere, bir amaca yönelircesine, ilerlemeye başlamış. Hayvanın, gitmeleri gereken yönü saptayacağına karar veren kervanın lideri, herkese deveyi izlemelerini söylemiş. Hayvan, besbelli, İsrael sınırına doğru ilerliyormuş. Bunu gören cemaat, emin bir şekilde, onu izlemiş. O an, herkes, artık Rambamı gömecekleri yeri biliyor gibiymiş.
Sınıra vardıklarında da, deve durmamış, yoluna devam etmiş. Ülkenin kuzeyindeki Taberiye (Tiberias) kentine girip, dar sokaklarından geçmiş ve ansızın durup, yere çökmüş. Oradakilerin hepsi de buranın, Rambamı gömecekleri yer olduğunu anlamış. Özenle, devenin sırtındaki sandığı indirip, toprağı, mezarı kazmaya başlamışlar. Bu garip olayın kahramanları, gözleri önünde gerçekleşen bir mucizeye tanık olmuşlar.
Taberiye sakinleri, Rambama bir türbe inşa ettiler. Ve, her yıl, onun ölüm yıldönümünde, dünyanın dört bir köşesinden, binlerce kişi, bu kutsal mezarı ziyaret maksadıyla, buraya gelir. Talmud şöyle der: "Erdemli bir kişinin mezarı başında ağlayan kişi, Kutsal Mabette dua etmiş sayılır".
Kaynak: "DONDE SEPULTAR AL RAMBAM?"
(legadosefardi)