En büyük mutluluğu ise, dindar, iyi ahlaklı ve son derece sevecen eşi Miriam idi. Kızlarına öğretmiş olduğu dini kuralların ahlak ve fazilet prensiplerinin yanı sıra, onlara ev idaresini, mutfağın inceliklerini ve el işleri bilgilerini de aktarmış olan Miriam, kızlarına sık sık, "Kızlarım, şunu iyi bilin ki, evlendiğinizde, aileyi geçindirmek için çalışmaya giden evin erkeği kadar, ev hanımı da, becerileri ile, idareli davranışı ile, evin geçimine katkıda bulunup refahı sürekli kılabilir. Evimiz, her zaman, mutsuz ve zavallı insanların, yardıma muhtaç olanların sığınabilecekleri, bir lokma ekmek bulabilecekleri bir yuva olmalıdır. Onlardan yardımlarınızı asla esirgemeyin."
Özellikle büyük kızı Reisel, bu öğütleri can kulağı ile dinler, On Emirdeki, "Babana ve annene saygı göster" kuralını gerektiği gibi uygulardı. Eşsiz fiziki güzelliği yanında, yüzüne de akseden ruh asaleti, iyilik ve sevgi dolu bir kalbi vardı.
Daha evvel de belirtiğimiz gibi, tatlı Reiselin ailesi, ihtilal sonrası dönemde pek de iyi karşılanmayan bolluk ve refah içinde yaşıyorlardı. Zira, o yıllarda, ateşli ihtilal ajanları, varlıklı kişilere, ya da öyle olduklarını düşündükleri kimselere kuşku ile bakıyorlardı.
Bir sabah Gershon, her zamanki gibi evden çıktı, ama ancak gün battıktan sonra geri döndü. Bu alışılmadık davranışın elbet önemli bir nedeni vardı. O sabah, tesadüfen, ihtilal komiseri Ottonun, kendisinden kuşkulandığını ve tutuklamak üzere olduğunu öğrenmişti. Ve ihtiyatlı davranarak, havanın kararmasını bekledi, sonra evine döndü. Akşam duasını okuduktan sonra, rahatsız olduğunu bahane ederek, önüne konan yemeği yemedi. Telaşlanan ev halkı onu yatması için ikna etti. Bir iki saat sonra, Gershon, herkesin yatmasını ve kendisini merak etmemelerini sağladı.
Yalnızca Reisel, babasının yanında kaldı, ona sıcak bir şeyler içirdi ve iki üç saat daha yanında kalmasına izin vermesi için babasına rica etti. Bütün ailenin derin uykuda olduğu o saatler süresince, genç kız babasının acı çektiğini, ara sıra inlediğini gördü ve duydu, çok üzüldü. "Benim iyi yürekli kızım, beni merak etme iyiyim. Çok geç oldu, artık git, yat" diyen babasına Reisel, "Babacığım, senin hasta olmadığına emin olmak istiyorum, ama bir sıkıntın olduğunun farkındayım. Eminim ki, bugün kötü bir şey oldu. Eve girdiğin andan itibaren, yüzünün sıkıntılı ifadesinden bunu anladım ama, annemi endişelendirmemek için hiçbir şey söylemedim ve onun uyumasını bekledim. Şimdi, baba, yalvarırım. Seni üzen neyse bana söyle, kalbini aç. Annem uyanmadan anlat, belki de ıstırabını hafifletecek bir yol bulurum."
Gershon daha fazla dayanamayarak, "Sevgili Reisel, nasıl bir dönemde yaşadığımızı biliyorsun. Dün, bazı dostlarım, hazırlıklı ve dikkatli olmamı, Ottonun yakında beni tutuklayabileceğini ima ettiler."
Bunu söylerken, yaşlı adam hıçkırmaya başladı. Sesler üzerine uyanan Miriam, telaşla yatağından fırladı, birbirine sarılmış baba kızı gördü.
"Tanrım! Neyin var Gershon? Senin uyuduğunu sanıyordum. Yoksa hasta mısın?" .
Babasını teselli etmekte olan Reisel, gerçeği daha fazla gizleyemeyeceğini düşündü ve annesine döndü. Ağlamaklı bir sesle, ona her şeyi anlattı. Anne ve babasını sakinleştirmeye, onlara cesaret vermeye çalıştı. Tanrının, belki de kendilerini sınadığını, iradesine boyun eğmeleri gerektiğini ilave edip, onlara moral vermeye çalıştı. Ve o andan itibaren, Gershonla Miriam yeniden yaşamaya başladıklarını hissettiler.
Aradan, korkulu bir bekleyiş ve endişeyle dolu bir on gün geçti. Her an birilerinin tutuklandığını duyuyor, bir gün sıranın onlara da geleceğini düşünüyorlardı. Otto ve yandaşları, etrafa korku saçarak halkın huzurunu kaçırmaya devam ediyorlardı. Bir akşam vakti, Bergheima, Seelerin evine geldiler. O sırada, yayığın manivelasını çevirmekte olan güzel Reisel, adamların varlığını hissetti ve o gün evden dışarı çıkmamış olan babasına dönerek, "Babacığım, acele et! Yalvarırım hemen soyun ve yatağa girip hasta numarası yap. Umarım, acı çeken bir hastayı yatağından koparacak kadar taş kalpli değildirler."
Az sonra, Otto ve arkadaşları, kaba tavırlarla kapıyı açıp Gershon Seenin evine girdiler. Adamlardan biri, kıymetli bir şeyler bulmayı umarak, elini yayığın içine daldırdı. Bütün ev halkı şaşırmış, affalamış bir halde seyrediyordu. Komiser Otto, Reisele dönerek, "Sen Gershon Seenin kızı mısın?" diye sordu.
Reisel, bunun doğru olduğunu söyledikten sonra, babasından ne istediklerini sordu. Otto, Gershonu aradıklarını ve onun kendileriyle birlikte gelmesi gerektiğini ifade etti. Genç kız babasının hasta olduğunu, bu şekliyle onu götürmelerinin olanaksız olduğunu ifade etti. "Daha dün, onu bu civarda görmüşler, hasta olduğuna inanmıyorum. Hele bir onu göreyim" diyen komiser Otto, yaşlı Gershonun yatağına yaklaştı ve, "Haydi kalk ve fazla uzatmadan bizimle gel" diyerek, yaşlı adamın hastalık numarasına kanmadığını belirtti. Reisel, yatağın önünde dimdik durarak, vücudunu siper ederek babasını korumaya çalıştı.
"Yani sen babamı tutuklamaya mı geldin? Hasta ve yaşlı bir adamı Strasbourg hapishanesine götüremezsin. Hem onun herhangi bir suç işlediğine de inanmıyorum."
"Babanız, yeni rejimin düşmanı olarak biliniyor. Evinizde büyük miktarda para ve değerli eşya sakladığınız söyleniyor. Ayrıca bize senet karşılığında arazi satmayı da reddetti." diyen Otto, adamlarına evi baştan aşağı aramalarını emretti. Ancak, hiçbir şey bulamadılar. Büsbütün hiddetlenen komiser; Gershona kalkıp giyinmesi emrini verdi.
Zavalli Reisel, bir kez daha araya girdi, yaşlı adamın hasta olduğunu tekrarladı, hatta gerekirse bir hekim getirip Gershonu muayene ettirebileceğini de söyledi.
Çağrılan sağlık memuru sözde hastayı muayene ettikten sonra biraz ateşi olduğunu doğruladı. İhtilal komiseri, "Olsun! Hapishanedeki hastabakıcı onunla ilgilenir. Geliyor mu? Yoksa onu zorla mı götürelim?" Reisel en katı yüreği dahi yumuşatacak bir sesle rica eti, "Yalvarırım, zavallı bir genç kızın sözlerini dikkatle dinle vatandaş komiser. Sana şu anda tüm gerçeği açıklayacağım." "Peki, o halde konuş. Seni dinliyoruz."
"Tek suçlu benim. Yasaları çiğnemekle suçladığınız babam masum olup, atfedilen suçların tek sorumlusu yalnızca benim. O, zararsız, kendi halinde, üstelik yaşlı ve hasta bir adam. Böyle biri, nasıl olur da devletin kurumlarına karşı gelebilir? Cumhuriyetten nefret eden, asıl düşmanınız benim. Tüm paramızı, değerli taşları, hiç kimsenin bulamayacağı bir yere saklayan, senet karşılığında arazi vermeyi kabul etmeyen de benim. Suçsuz olan babamı değil beni tutuklamanız gerekir."
Bunları söylerken, Reisel, bir yandan da komisere bakıp göğsünü, başını yumrukluyordu. Bir an için şaşıran Otto, kızın güzelliğini mi, asil cesaretini mi, yoksa samimi (!) itiraflarını mı takdir etmesi gerektiğini bilemedi. Şaşkınlığı kısa sürdü, genç kıza kendisini takip etmesini emretti.
Güzel ve faziletli Reiselin beklenmedik tutuklanması kasabada şok etkisi yarattı. Genç kızın ailesi kadar, onu tanıyan herkesi derin bir üzüntü ve keder sardı. Reisel, hapise giderken bile cesaretini yitirmedi. "Endişe etmeyin, Tanrı benimle beraberdir. Gerçek nasıl olsa bir gün ortaya çıkacak. Eğer kaderimle idam sehpasına gitmek varsa, masum olduğumu bildiğimden dürüstlerin vicdan rahatlığı ile, huzur içinde öleceğim."
Strasbourg cezaevine vardığında, cesur Reisel, güzelliği, alçakgönüllüğü ve tavırlarındaki zerafetiyle gerek gardiyanların, gerekse hapishane arkadaşlarının hayranlığı ve sevgisini kazandı. Babasını kurtarmak için darağacında ölümü göze alması, tutuklanma nedenlerini çocuksu bir saflıkla anlatması, onu dinleyenlerde bir tür saygı uyandırdı. Firvunlar dönemi Mısırda, Yosefin durumunda olduğu gibi, Reiselin de gün geçtikçe gardiyanların ve cezaevi görevlilerinin yardımlarını ve lütuflarını kazanmayı başardı.
Okur, yazar olmadığı, gençliği ve masumiyeti göz önünde tutularak, İhtilal ve Cumhuriyet aleyhinde söylediği sözlerin tam olarak bilincinde olmadığını belirten kısa bir dilekçe yazdırıp, İhtilal Mahkemesine yollamasını öğütlediler. Ayrıca, bu dilekçede, Komiser Ottonun, kendisi ve babası aleyhinde hiçbir belge ve kanıt olmadığı halde tutuklanmasına tepki olarak böyle kötü niyetli sözler sarfetmiş olduğu ve bundan son derece pişmanlık duyduğunu, sırf kendisi gibi suçsuz olan babasının sağlığını ve belki de hayatını kurtarmak gayesi ile Komiser Ottoya bazı itiraflarda bulunduğunu, aslında bu suçlardan hiç birini işlemediğini ilave etmesini de önerdiler.
Reisel, hiç vakit kaybetmeden dilekçeyi yolladı. Bir ay kadar süren tutuklama ve sorgulama döneminden sonra, bir sabah, genç kıza, aynı günün akşamı yargıç önüne çıkarılacağı bildirildi. Hücre arkadaşları onu gözyaşları arasında uğurladılar, ona şans dileyip, cesaretini yitirmemesini istediler. Ayrılışları gerçekten yürek parçalayıcı oldu.
Ölüme gittiğine inanan genç kız, cesur adımlarla hücresinden çıktı. Onu mahkeme salonuna aldılar. İddianamenin okunmasından sonra, savcı yerine oturdu. Mahkeme başkanı Reisele savunması için ne söyleyeceğini sordu. Genç kız tatlı bir sesle, "Vatandaş başkan! Tüm gerçekleri açıklamış olduğum bir dilekçeyi mahkemenize gönderdim. Dilekçenin burada okunmasını talep ediyorum" dedi.
Başkan, bu isteği yerinde bulup, kabul etti. Reiselin savunmasını içeren dilekçe okunduktan sonra savcı tekrar söz istedi ve suçlamasını geri aldığını ifade etti.
Reisel özgürlüğüne kavuştu, aynı günün akşamı doğduğu büyüdüğü kasabaya döndü. Evine girdiğinde ağlayarak, anne ve babasının kollarına atıldı. Heyecanı o kadar büyüktü ki, tek bir söz bile söyleyemedi, kelimeler boğazına takıldı.
Aşağı Rhin eyalet İhtilal Mahkemesinin kararı aşağıdadır:
Yukarı Rhin Bölgesi, Oberhergheimda mukim, Gershon See kızı Riesel See tarafından mahkememize iletilen dilekçe okundu. Dilekçede Euloge Schneider tarafından görevlendirilen İhtilal Komiseri Otto tarafından gerçekleştirilen tutukluluk durumunun kaldırılması talep edilmektedir. Bunu neden olarak da, babasının uydurma bir suçtan dolayı tutuklanmasını engellemek için özgür iradesi ile kendini suçlu göstermesidir.
Cumhuriyet Savcısının nihai konuşmasından sonra, mahkeme heyeti, Komiser Otto tarafından gerçekleştirilen tutukluluk durumunun kaldırılmasına, bu tutuklamamanın da mesnetsiz ve yasadışı olduğuna karar vermiştir.
Sonuç olarak, Riesel Seenin hemen serbest bırakılması, ayrıca, babasını korumak için kendisini feda edip suçlu olduğunu itiraf etmesinin takdire değer bir davranış olduğu ve davranışın baba sevgisini belirtmesi önünden örnek teşkil ettiğini herkese duyurulması kararlaştırılmıştır.
Mahkeme bu kararın Almanca ve Fransızca olarak basılmasını ve eyaletin tüm belediyelerine gönderilmesini emreder. Ayrıca, zanlının tüm masraflardan muaf tutulmasını, tutukluluk döneminde yaptığı tüm masrafların iadesine, bu tutarın, mahkeme veznedarı tarafından hemen ödenmesine, ayrıca, haklı olarak isteyebileceği tazminata avans olarak ve evine dönüş masraflarını karşılamak üzere yine mahkeme veznedarı tarafından 100 frank ödenmesine, Komiser Otto hakkında gerekli takibat ve dava açma hakkının mahfuz olduğu karara bağlanmıştır.
Tek ve bölünmez Fransız Cumhuriyetinin ikinci yılının 7 Nisan günü Strasbourgta hazırlanmıştır.
Kaynak:
Contes et Legendes dIsrael