Sara YanarocakBu haftadan itibaren sizlerle birlikte Diaspora Yahudilerinin yaşamlarını inceleyeceğiz. M.Ö. 922`de ölen Kral Şelomo`dan sonra dağılan Yahudi birliğinin ardından İsrail ulusunun Diaspora`ya yayılmalarının öykülerini anlatmaya çalışacağız. Bu uzun ve zorlu yolculukta kah övünecek, kah yerinecek, bazen şaşırıp ço&
Reneta Sibel YOLAK
Jilda ile Albert evlidirler. Çok mutludurlar. İkisi de oldukça zengin ve varlıklı ailelerin çocuklarıdır. Evliliklerinin ikinci yılında bir erkek çocukları dünyaya gelir. İki yıl sonrada bir kızları olur. Albert işini büyüterek daha çok zenginleşmiştir. Jilda ise kocasıyla birlikte haftada üç kez arkadaşları ve eşleriyle dışarı çıkar, gezmelere gider. İki çift çocukları ve eşleriyle hemen hemen her gezide birliktedir. Ceni ve İzidor da onlar gibi evli ve çocuklu mutlu bir çifttir. İzidor ile Albert öyle yakın olmuşlardır ki, ortak olmaya karar verirler. Öyle ki içtikleri su ayrı gitmez. Çocuklarını aynı okula yollar, her gün birlikte yemek yerler. Ceni ile Jilda ise kocaları işteyken birlikte kurslara gider, birlikte kadın günleri düzenlerler.
Günlerden bir gün, tatil planı yapılmışken, Jilda annesinin çok hasta olduğunu söyleyerek, gidemeyeceğini belirtir. İzidor ise kardeşiyle açtığı diğer işi için yurt dışına gitmesi gerektiğini söyler. Böylelikle gezi planı çıkmaza girer. Öte yandan Ceni ile Albert de bu şekilde tatile gidemeyeceklerdir. Fakat para peşin ödendiği için çocuklarını da alıp tatile çıkarlar.
Öte yandan Jilda ve İzidor birbirleriyle buluşmak için bu yalanları söylemişlerdir. İkisi baş başa Alp dağlarında kayağa giderken aralarındaki elektrik yakıcıdır. Ne aileleri, ne eşleri ve çocukları umurlarındadır. Bu tatilden sonra ilişkileri epeyce gelişir. Her buldukları fırsatta bir araya gelirken. Ceni ve Albert eşlerinde bir değişim olduğunu sezerler ama ne olduğunu tam olarak anlayamazlar. Jilda ve İzidorun yasak aşkı 3. yılı doldurmuştur. Ceni ile Jilda artık eskisi gibi vakit geçirmiyorlardır. Aksine İzidor ve Albert hala çok samimi iki yakın dost gibi görünüyorlardır. İzidor ve Jildanın eşlerinden ayrılmaya niyetleri yoktur. Nasıl olsa birliktedirler nasıl olsa çocukları büyümektedir ve nasıl olsa eşleri de her şeyden habersiz yerlerindedir. Onlarda birlikte oldukları anlardan haz duymaya ve birlikte zaman geçirmeye çalışmaktadırlar. Bu ilişki yıllarca saklı kalmıştır ve öyle de kalmalıdır.
Günlerden bir gün işinden erken eve dönen Albert, karısını en sevdiği dostuyla uygunsuz bir vaziyette yakalar. Yıkılmıştır. Gözlerine inanamaz. Değil bunu ona söyleseler, rüyasında görse bile inanamayacağı bu durum için çok üzülür. Karısını da çok sevmektedir. Bir yanda deliler gibi sevdiği çocuklarının annesi karısı, diğer yanda abisi gibi sevdiği iş ortağı
Hüngür hüngür ağlar. "Tanrım keşke bu kötü bir rüya olsa, bir şaka olsa" der. Çocukları ne olacaktır. Bu haber Ceniye de gider. Ceni çocuklarını alır ve İzidordan ayrılır. Ya Albert ne yapacaktır? Albert günlerce düşünür ve ayrılmamaya karar verir. Evini, işini İzidordan ayrı bir kente taşır. Karısını bağışlar ve iki çocuğuyla mutlu olmaya çalışır.
Öte yandan İzidor yaptığına değil, yakalandığına çok pişmandır. Yuvası yıkılmış, karısı onu bağışlamamıştır. Ama bak Albert karısıyla mutludur. Onlara bir şey olmamıştır.
Yeni bir şehir, yeni bir ev, çocuklara yeni bir okul Alberte iyi gelir. Artık karısının onu bir daha üzmeyeceğine emindir. Güzelim işini kapatmıştır ama olsun mutluluğu daha önemlidir.
Karısını hala çok sevmektedir ama içinde bir şüphe de vardır. Annesi ona oğlum "böyle çürük kadınlardan hayır gelmez, bir kere yaparsa bir daha yapar" dediyse de o karısına güvenmektedir. Hem karısı çok pişman olmuş özür dilemiştir.
Bunları düşünen Albert karısıyla gittiği bir başka tatilde çok sarhoş olmuş numarası yapar ve odasına gider. Karısının ne yapacağını çok merak etmektedir. Karısı odaya gelip onun uyuyup uyumadığını kontrol ettikten sonra usulca çıkar. Albertte arkadaşından yardım istemiştir. Gizlice karısını takip eder. Karısının bir erkekle buluştuğunu ve onun odasına gittiğini görür. Biraz bekledikten sonra oradaki görevliye biraz para vererek karısının bulunduğu odanın anahtarını alır ve sessizce kapıyı açar karısının kahkahalar içinde "Kocam beni hiç mutlu etmiyor. Şu anda görsen nasıl horluyor" diye konuştuğunu duyar. Hışımla odaya dalar ve karısına şiddetli bir tokat atar. Jilda ve Albert ayrılırlar. Jilda ayrıldıktan sonra bir sürü ilişki yaşar ama hiçbir erkek onunla evlenmek istememektedir. Ayrıldıktan sonra Albert çocuklarını en iyi şekilde yetiştirmeye çalışır. Onları evlendirir. Karısını yıllar boyunca görmez. Bir gün bir gazetede, baş haber olarak, karısının bir aşığı tarafından bıçaklandığının haberini görür. Jilda felç olmuş, ölümle yüz yüzedir. Albert hastaneye vardığında Jildanın son sözleri "Beni affet" olur.
*Yuva yıkanın yuvası da olmaz.
*En yakınlardan görülen sadakatsizlik insanı yıkar.
*Mutlu evliliğin temel taşlarından biri de sadakattir.