Cesaretin var mi hayata?

Batya KEBUDİGenç girişimci olma yolunda ilk adımı 19 yaşında atan İzel Pintoyo tüm deneyimlerini bizlerle paylaşıyor...

Toplum
9 Ocak 2008 Çarşamba

Nerden başlasak, nasıl anlatsak?
1978 doğumluyum. Lise 2'ye kadar Bilgi Lisesi’nde okudum. Üniversiteye Amerika'da devam etmeye karar vermiştim, bu nedenle öğrenci değişim programına katılarak Stratford High School Houston'da lise sonu okudum. Daha sonra San Francisco State Üniversite'sini kazandım. Kaydımı yaptırdıktan sonra üç ay tatil için Türkiye’ye geldim. Boş kalmamak için yazın çalıştım, ve karar verdim ki okumak bana göre değil. Ben ticaret hayatını seviyorum, böylece iş hayatına atıldım.

Üniversite eğitimini yarım bıraktığını düşünüyor musun?
Baştan beri ticaretle uğraşacağımı biliyordum. Doktor veya mühendis olmak isteseydim okumam şarttı, fakat ticarette deneyim önemli. Üniversitede geçireceğim dört yılı yurt dışında değerlendirmek istedim. Hem okumayıp, hem de yurt dışına gitmemiş olsaydım, o zaman hata olurdu. Şu anda yüzlerce üniversite mezununa bakıyorum, çoğu okuduğu bölümle ilgili bir iş yapmıyor.

Çok cesursun…
2Dž sene burada çalıştıktan sonra Uzakdoğu’ya yerleşmeye karar verdim. Uzakdoğu’yu seçmemin nedeni ticaretin merkezi oluşuydu. 20 yaşında Tayland'a gittim. İlk günde sevdim orayı. Beş sene orada yaşadım. Hayatımın en güzel seneleriydi.

Bu arada İzel Pintoyo nasıl İzzet Ressam oldu ?
İş hayatına ilk atıldığımda, patronum bana ‘Ben soyadımdan dolayı çok çektim, eğer  rahat etmek istiyorsan, soyadını Türkçeleştir’ dedi. Bu yüzden Pintoyo’yu Türkçe anlamı olan Ressam, İzel’i de İzzet olarak değiştirdim. O zamanlar mantıklıydı ama şimdi olsa yapmazdım.

Tayland’da neler yaptın?
Oraya ilk gittiğimde ne iş yapacağım konusunda pek bir fikrim yoktu. Valizimi alıp gittim. İlk iş ticaret odasına gidip orada ne iş yapabileceğimi sordum. Bana bin sayfalık ticaret rehberi verdiler ve ‘Yapmak istediğin işi seç’ dediler.

Senin seçimin neydi?
Ayakkabı işine girmeye karar verdim. Numuneler toplayıp Türkiye’ye geldim ve ayakkabı fuarına katıldım. Aldığım siparişleri ürettirip Türkiye’ye yolladım. İmalatla ilgileniyordum. Türkiye’de satışla da babam ilgileniyordu. Başta her şey çok iyi gidiyordu ama 2000 krizinde babam ayakkabı işini kapatmaya karar verdi ve beni de geri çağırdı. Dönmek istemedim.

Pazarlama olmadan işi nasıl yürütecektin?
Ben dönmek istemeyince, babam tüm desteğini kesti. Oysa, kalmaya kararlıydım. Çok iyi hatırlıyorum; ay ortasında  evimin kirasını ödemem gerekiyordu ve cebimde para yoktu.

Nasıl bir çözüm buldun?
Elimde Türkiye’ye göndermediğim 500 adet çanta vardı. Ayakkabı işi ile beraber çanta işine de girmiştik. Eski bir arkadaşımı arayıp ‘Bana yardım et. Elimde stok malım var. Satıp paraya dönüştürmem lazım’ dedim. Malları aldık ve satacağımız yere gittik. Bir baktım ki işportadayız. Orada belediyeye işporta için kira ödüyorsun. Gün sonunda bütün masrafları çıkardıktan sonra sadece 5 dolar kazanmıştım.

Bu parayla eve mi döndün?
Normalde taksiye binen ben otobüse bile binemedim. 6 km kadar yolu yürüdüm. Bu 5 dolar hayatımda kazandığım ilk para değildi, ama en zoruydu.

İşportacılık ne kadar devam etti?
İşportacılığa bir süre devam ettikten sonra toptan pazarlarda çalışmaya başladım.Bir süre sonra pazarlamacı tutup dükkanlara ayakkabı satmaya başladım.

Kendi yerini açmayı düşünmedin mi hiç?
Her zaman  hayal ettiğim bir yer vardı. Orası boşaldığı zaman dükkanı tutmaya karar verdim. Böylece ortağımla ilk dükkanımızı açtık.

Sadece ayakkabı mı vardı ?
Deneme amaçlı tekstil ürünleri de koyduk.Orada ‘Angels’ markasını kurduk. Bir gün kraliçenin yeğeni korumalarla dükkana gelmiş, o zaman dedim ki artık marka olmuşuz. Fakat 11 Eylül’den sonra Bali’de bombalamalar oldu, turizm durdu. Turizmden para kazanıldığı için bizi etkiledi, sonra sars, Tsunami derken bütün dükkanları kapatmak zorunda kaldık. Son dükkanı sekiz ay önce kapattım.

Şu an İstanbul’da ne iş yapıyorsun?
Üç sene önce Türkiye’ye döndüğümde dergi ve prodüksiyon şirketi kurdum. Ünlü Türk markalarının yurtdışı katalog çekimlerini yaptım. Ardından yayıncılık sektöründeki bir firmayla ortak oldum. Bir sene önce Marka yayınlarını kurduk ve birçok bestseller kitabın Türkiye haklarını alarak yayınlamaya başladık. Son bir senedir  Türk yazarlarını yurt dışına açmaya çalışıyorum. Stella Trevez’in 'Ben 44 yaşındayım oğlum 53' adlı kitabını Taiwan, HongKong, Brezilya, Tayland, İngiltere ve İrlanda’ya sattım. Uzakdoğu’da en çok konuşulan kitaplardan biri oldu.

Geleceğe yönelik projelerinden  bahsedebilir misin ?
En büyük hayalim, birkaç sene sonra New York’ta ofis kurup dünya yazarlarını kendi bünyemde toplamak.

Yurt dışında yaşamak isteyenlere önerilerin var mı ?
Başarmak için gitmeli.’Bir gidip deneyeyim, olmazsa dönerim’ dememek gerekiyor.