“İcat etmiyorum, yeniden keşfediyorum” (Auguste Rodin)

Solinda LEVİGeçen hafta sonu Sakıp Sabancı Müzesi sayesinde gene güzel bir Pazar günü geçirdim. Yeşillikler içinde vaha görünümünde olan müze ve bahçe alanı içinde bulunduğumuz sıcaklardan kaçmak üzere bu aralar kendime hedeflediğim en yakın keyif alanı.

Toplum
9 Ocak 2008 Çarşamba
Bir yanda püfür püfür esen tepedeki restoran, bir yanda ağaçların arasında pufların üstünde caz ve kahvaltı keyfi, diğer bir yanda yazın bombası Rodin. Rodin, heykel sanatının gelmiş geçmiş en büyük üç ustasından biri. Düşünen adam, Öpüşme, Cehennemin Kapısı, Balzac gibi yapıtlarıyla hepimizin belleğinde yer etmiş özgür bir yaratıcı ve savaşçı. Savaşçı diyorum çünkü; ‘İcat etmiyorum, yeniden keşfediyorum’ cümlesi izlediği yolun ne kadar zor ve meşakatli olduğunu gösteren ufak bir ipucu sadece. Sergiyi gezerken bunu siz de fark edebiliyorsunuz.  Hep araştırmış, biriktirmiş, yorumlamış ve üretmiş.
Rodin’in az bilinen yönlerinden biri, büyük bir antik sanat koleksiyoncusu olması. İlk kazandığı günden itibaren parasını hep antik sanat parçalarına ayırmış. Her bir parçayı ayrı ayrı incelemiş, etüd etmiş. Sergiyi gezerken bu parçalara rastlayabiliyorsunuz. Parçaların hiçbiri eksiksiz, sağlam olma endişesi ile seçilmemiş. Rodin’in eserlerinde göze çarpıcı en büyük vurgu burada bence. Güzel olana aldanmamış. Gerçeği, acıyı, hüznü ve bunların içindeki hoşluğu heykellerde de hissediyorsunuz. İster gerçek boyutlarda bir heykel, isterse bir portre olsun. Bir yanda kusursuz bir tasvir, diğer yanda derin bir ifade sizi içine alıp başka diyarlara sürüklüyor.
Sanat yaşamının başından beri portreler yapmış. Başlangıçta erkek portreleri, daha sonra yakından tanıdığı, hayatında iz bırakmış kadınların yüzü. Örnek olarak Camille Claudel’in ilk portesini 1884’de yapmış. Sonraları onun yüz çizgilerini diğer sanat eserlerine de yansıtmış. Tam olarak yaşanamamış bir aşk olsa da sonsuza dek etkilerini görebileceğiniz bir tutku ile. Ben Rodin’e hep saygı duyardım ama bir yandan da sevdiğim sanatçılar listesinde onun adına rastlayamazdınız. Bunun sebebi; Claudel ile yaşadıkları hüzünlü hikaye, Claudel’in yıllarca biriktirdiği eserlerini parçalaması ve bu aşkın onu  sonunda tımarhaneye düşürmesi, benim hep Claudel’e sempati, Rodin’e karşı da öfke ve umursamaz bir duygu hissetmeme yol açmıştır. 
Fakat sergide rastladığım bir sürpriz bakış açımı biraz açıp duruma ve şartlara farklı bakmamı sağladı. Rodin’in iki farklı kadına yazdığı mektuplar ve bunların yanıtları. Bu kadınlardan birisi de elbette ki Camile Claudel. 
Sergi 13 Haziran – 3 Eylül 2006 tarihleri arasında Pazartesi hariç hergün sabah 10.00’dan itibaren gezilebilir. Tam bilet 10 YTL, indirimli bilet ise 3 YTL. Sesli rehberlik hizmeti fiyatlara dahil. Sergi toplam 203 eserden oluşuyor. Sergi kapsamında ayrıca konferanslar, heykel atölyeleri ve çocuk eğitim programları düzenleniyor.