“GİTME” DİYENLER HAKLIYMIŞ

Viktor APALAÇİÖzgün konulu, nefis anlatımlı “Keşisen Yollar” - “Monster`s Ball” ile, Marc Foster Hollyood`un umut vaad eden genç yönetmenleri arasına adını yazdırmıştı. Yine Oscar ödüllü “Periler Ülkesi” “Finding Neverland” gibi orta karar bir filmle Foster durumu idare etmişti. “Psikolojik gerilim” etiketli 3. fil

Kavram
9 Ocak 2008 Çarşamba
Gerçeklerin, rüyaların, hayallerin iç içe girdiği, karmakırışık ve anlaşılmaz olay öngülü bir senaryoyu, yönetmen Foster, görüntüler ile sürekli oynayarak büsbüsütün çekilmez yapmış. Tüm eleştirmenlerin, bu filme “GİTME”yin uyarılarına uymayanlar, kendilerine eziyet edilmesini peşinen kabul etmiş sayılacaklar. Finalde bile cevapların bulamayan sayısız soru, filmin intihar etmek isteyen genç kahramanın nereye varmak istediğininin anlaşılmaması, havada kalan sahneler, “yapmacık” konulu “Gitme”yi büsbütün çekilmez kılıyor.
New Yorklu sanat okulu öğrencisi Henry (R. Gosling)yi tedavi eden üniversite psikiyatristi, hastasını intihara eğilimli sevgilisini (Naomi Witts) hayatını kurtarmış olan meslektaşı Sam’a (Evan Mc Gregor) devreder. Zira Henry, kendisine idol olarak seçtiği bir ressam gibi, 21. Yaş gününde intihar edecektir. İntihar tehdidinin arkasındaki gizemi çözemeyen Sam, gerçek üstü olaylarla başedip, genç hastasının hayatını kurtarmaya çalışır. Bunun için ...... sevgilisinin, annesinin ve babasının (Bob Hoskins) peşine düşerken, seyirciler de gerçek ile düşü birbirine harmanlayan sahneler  arasında, bişeyler ...... eziyetine katlanır. Filmin sürpriz finalinde bazı şeyler açıklığa kavuşar gibi oluyor ama David Lynch’in “Mulholland Çıkmazı” gibi rüya filmlerine öğrenen “Gitme” tüm beklentileri boşa çıkarıyor. David Lynch olmak, David Cronenberg olmak yaratıcılık dehasını gerektiriyor. Bu deha genç Marc Foster’de ne yazık ki yok.